20’li yaş akımı

Şu son günlerde moda olan “Challenge” ( meydan okuma ) akımına, hemen hemen kapılmayan pek kalmadı.

Bir an insan olarak ne kadar zayıf yaratıldığımızı düşündüm.

Hemencecik ne çabuk etkileniyoruz ve kitle psikolojisi ile böyle akımlara kapıldığımızın pek çok örneklerini tanıklık ediyoruz.

Ve gündemdeki bu 20’li yaş fotoğraflarını sosyal medyada yayınlamaktan epeyce keyif almışa benziyor.

Ulusal ve uluslararası toplum mühendisleri, iletişim çağı olan günümüzün teknolojik aparatlarını kullanarak (akıllı zekâ, yapay zekâ) dijital ortama milyonlarca veriyi, 20’li yaş modası akımı altında ne güzel toplayacaklar diye düşünmedim değil.

Sizler de mutlaka düşünmüşsünüzdür.

Pek çoğumuz da bu güncel modadaki yerimizi almak için adeta birbirimizle yarıştık. Ve o yakışıklı gençlik fotoğraflarımızı sergilemek, dijital ortama veri sunmak için adeta koştuk... Çok masum gibi görünen bu aktiviteyi yapmaktan çokta mutlu olduk. Hatta gençlik yıllarımızın idealizm dolu, saf, temiz, samimi geçmişimizle de gurur duyduk. Mutluluğumuzu dostların yorumlarıyla perçinledik.

Hele yaşadığımız döneme damgasını vuran İspanyol paça pantolonlar, moda saç sakal tıraşlarımız, bıyıklar, uzun favoriler her biri model olarak o yılları çok iyi tanımlıyordu.

Bu moda akım sürecinde bazı dostlarımız görevini tam yerine getirememiş gibi biraz mahcup şekilde 20’li yaşlardan uygun fotoğraf bulamadığı üzüntüsüyle, ama olsun gene gençlik yıllarının başka fotoğraflarını koyarak durumlarını telafi etmeye çalışıyorlardı.

Bense, bu sosyal medya olayını biraz mesafeli durarak gözlemlemeye çalıştım. Hem dikkatimi, hem de merakımı çeken bu konuyu, biraz eleştirel yaklaşarak neden, niçinli amaçlarını kendimce sorgulamak istedim.

Bu yaklaşımıma rağmen herkesin gençlik yıllarındaki anılarını konu alan kişisel fotoğrafları elbette saygıya layıktır ve çok kıymetlidir.

Bir insanın gençlik yıllarındaki kişisel geçmiş hafızasını sevdikleriyle paylaşmasından daha doğal bir şey olamaz. Hele çok hızlı gelişen iletişim çağında dünyamızın kocaman küçük bir köy haline dönüştüğünü de çok iyi biliyoruz.

Bu iletişim teknolojisi ile küresel güçlerin, ülkelerin sınırlarını da nasıl yıktığını Afrika ve Ortadoğu'yu saran Arap Baharı rüzgârıyla ve turuncu devrimle ülkelerin nasıl çalkalanıp sarsıldığını ve yönetimlerinin nasıl değiştiğini de çok iyi biliyoruz.

Bir de şu meşhur Oktar Babuna olayını hatırlatmak isterim.

Önce masum insani yardım ve iyi niyetli çalışmalar şeklinde, bir ilik, kan kanseri olan hasta bir kişiye yardım amacıyla kan bağış kampanyaları...

Binlerce, hatta on binlerce kan bağışı yapan iyiliksever halkımız...

Ve bu kan örneklerinin çok büyük paralarla İsrail'e satıldığı iddiaları...

Zamanın Sağlık Bakanı rahmetli MHP’li Osman Durmuş'un bu çeteyle yaptığı mücadelesi de kamuoyunca bilinmektedir.

Demem o ki, acaba bu 20’li yaş modası akımı ile bir toplum mühendisliği yapılarak insanımıza bir tuzak mı kuruluyor? Sorusu aklıma gelmiyor değil.

Benim bu konuyla ilgili endişelerim var.

Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü? Yani durup dururken nerede çıktı bu moda akımı?

Bu konuya dikkat çeken ilgili uzman otoritelerin uyarıları da var.

Prof. Dr. Hamit Hancı; "20’li yaş fotoğraf akımı özçekim gibi yapay zekâya veri toplamak içindir" der.

Yani kişisel veriler ve yüz ifadelerini kopyaladıkları çok açık. Bu şekilde görsel veri alanına zemin hazırladıkları anlaşılıyor.

Bu durum haliyle, kişilerin gençlik yılları halinden, değişiminden yapay zekâ algoritmalarını besleyerek istatistik veriler oluşturulacağı uyarısında bulunuyorlar.

Bu uyarılarda da anlaşılacağı üzere bu kişisel veriler güvenlik açısından da tartışılır hale gelmiş olduğu görülmektedir.

Bizler de iletişim çağının hızla gelişen bu teknolojisi karşısında kendimizi korumada aciz ve zayıf kalıyoruz.

Günümüzde insanı insan yapan kalp ve ruh değerlerinin gittikçe baskılanıp tüketildiğini görüyoruz. Ve yerine maddi unsurlardan başka değerlerimizden bir şey koyamıyoruz!

Sevgili dostlarım!

Can Yücel'in “Davet” şiirindeki şu mısralara yazımızı sonlandıralım. Şiirden sonra kalın sağlıcakla…

 

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

***

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

***

Yatıştırayım dedim.
“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

***

Evin de içine ettiler.

***

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum