Allah’tan kork, kuldan utan!

Çalışma hayatım belediyecilikle geçse de ben bir öğretmenim.  Öğretmen olmanın, Hz. Ali Efendimizin ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ şeklindeki sözünün bilincinde Her şeyden önce okumanın, ilim öğrenmenin, eğitimin önemi kavramak olduğunu iyi bilirim. Öğretmen olmanın kendi derdini unutup öğrencilerinin dertlerine üzülmek olduğunu iyi bilirim. Öğretmenin insan yetiştiren bir sanatkâr olduğunu ve bu sanatın adının eğitim olduğunu iyi bilirim. Okulunu eğitime hazırlamak için sıra taşıyan, okullarının temizlik ve onarımını yapıp, binanın birçok eksiklerini gideren öğretmenler tanırım. Bu nedenle fedakâr öğretmenlerimizin her şeyin en güzeline layık olduğunu bilir, yazar, söylerim.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünün muhatabı olan öğretmenlerimizin korona virüs tedbirlerindeki yeni kararlar sonrası okulları yeniden yüz yüze eğitime başlamak için gün saymalarını, gönüllü yürüttükleri çalışmayla okullarını yüz yüze eğitime hazır hale getirmelerini övünçle izliyorum.

Geçtiğimiz günlerde eğitim sevdalı, kalbi öğrencileri için çarpan bir öğretmen kardeşimizle karşılaştım. Geçmişte az da olsa biraz öğretmenlik yapmışlığımız var ya! Haliyle eğitimi konuştuk.

 “Salgın sürecinin bir an evvel bitmesini istiyoruz” diyerek başladı konuşmaya. Öğrencilerin en iyi ortamda yeniden okulla buluşmasını istediklerini anlatarak, “Salgın hepimiz için çok zor geçiyor.  Bu dönemde EBA üzerinden eğitim verdik. Okul daha da farklı. Öğrencilerimizi çok özledik. Onlarla bir araya gelmek için heyecanlıyız. Bizler öğretmenler olarak, öğrencilerimizin eğitim ve öğretimlerini sağlıklı ortamda geçirmeleri için okulu hazırladık” şeklinde cümleler kurarken tarifi imkânsız bir sevinç yaşadığına şahit oldum.

“Ohhh ne güzel! Okula gitmeden maaş alıyorsunuz” diye söze girdim. “Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin” duasıyla devam etti konuşmasına. “Allah'a çok şükür halimize. Devletin bir verdiği bir maaşımız var. Bir gün dahi okula gitmeden devletimiz maşımızı hiç aksatmadan şakır şakır ödüyor” deyince birçok insanımızda eksik olan “hamd” ve şükür” duygusunun öğretmenimizde yok olmadığının farkına vardım.

Öğretmenlerin ek ders ücretlerinin hukuksuz olarak kesildiği iddiasıyla bazı sendikaların aracılığı ile öğretmenlerin dava açtığını hatırlatarak, dava açıp açmadığını sordum. Sormaz olaydım… Meğer öğretmen arkadaşta kanayan yaraymış bu!

Derin bir nefes aldıktan sonra, “Evet” dedi. “Maalesef bazı arkadaşlarımız sendika aracılığı ile dava açtı” diye de ekledi.

Öğrendim ki, öğretmen kardeşimiz üyesi olduğu sendika temsilcisinin getirdiği dava dilekçesini “Allah’tan kork, kuldan utan” deyip imzalamamış.

Allah korkusu yaşayan insan kuldan da utanır. Kimseye zulmedemez, asla haksızlık yapamaz, kamu malını talan edemez, şiddete başvuramaz.

Son bir yıldır dünyayı etkisi altına alan küresel salgın, ekonomiye olumsuz yönde etki etmeye devam ediyorken…

Özellikle salgın nedeniyle getirilen yasaklar, esnafı zor durumda bırakmış, sigortasını, dükkân kirasını ve çalışanının maaşını ödeyemeyen esnaf, salgının ekonomik etkilerini derinden hissediyorken…

Velhasıl…

Salgının ekonomik etkisini tüm vatandaşlarımız yaşıyorken…

Şakır şakır maaşını alan öğretmenlerimizin ek ders ücreti ödemesi için mahkemeye koşmasını doğru bulmadım.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum