Cevdet ŞAHİNOĞLU

Cevdet ŞAHİNOĞLU

Aramızdan ayrılışının 101. Yılında Ömer Seyfettin

Türk dilinin sadeleşmesinin fikir babası, Milli Edebiyat’ın öncüsü ve milli çocuk edebiyatının babası Ömer Seyfettin 6 Mart 1920 tarihinde 36 yaşında aramızdan ayrıldı.

Ömer Seyfettin, Balkan kavimlerinin milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelelerinin doruk noktasına çıktığı ve Balkan komitacılarının Türk ve Müslümanlara en ağır zulümleri reva gördüğü bir dönemde dünyaya geldi. Onun 1884’te Gönen’de başlayan hayat macerası, 1903’te başlayan askerlik hayatıyla yeni bir mecraya kavuştu. 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilânından sonra önce III. Ordu’nun Selânik’teki nizamiye taburlarından birine, ardından da, iki yıl kalacağı Makedonya hudutlarındaki Yakorit Bölüğü’ne komutan olarak görevlendirilmesi, Ömer Seyfettin’in ruhunda var olan milliyetçilik duygusunun gelişip serpilmesine yol açtı. Dilde sadeleşme cereyanına gönül veren yazar, Ali Canip’e 1910 yılında yazdığı bir mektupta “Geliniz Canip Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilâl vücuda getirelim” diyerek dil ve edebiyat alanında açacağı milli çığırın sinyalini veriyordu. Tanzimat’la birlikte güçlenen dilde sadeleşme faaliyetlerini sistemli ve somut bir biçimde fikrî platforma taşıyan Ömer Seyfettin’dir. 11 Nisan 1911’de Genç Kalemler Mecmuası’nın 2. Cilt 1. Sayısı’nda yer alan “Yeni Lisan” makalesi, millî dile dönüşün ihtilâl beyannamesidir.

omer-seyfettin-renklendirilmis.jpgÖmer Seyfettin, edebiyatımızda milli hikayeciliğin babasıdır. Kısa ömründe yazdığı 200 civarında kısa ve uzun hikaye ile yediden yetmişe Türk milletine milli ruhu vermeye çalışmıştır. Onun hikayelerindeki milli ruhu, asker olarak Balkanlarda yaşarken istiklal peşindeki zalim Balkan komitacılarının Türklere ve Müslümanlara reva gördüğü zulüm ortaya çıkarmıştı. Millî duygularının kuvvetli oluşu, onun birçok hikâyelerinin, Türk-Osmanlı tarihinin fazilet, iman ve kahramanlık olaylarından alınmış konu ve temalarla süslenmesi sonucunu doğurmuştur. En başarılı olduğu hikayeler de, tamamiyle destanî bir ruhla yazdığı millî- tarihî hikayelerdir. Bu hikâyelerinin ana ekseni “din-devlet-vatan-millet” dörtlüsü üzerine oturuyordu. (Pembe İncili Kaftan, Kütük, Ferman, Başını Vermeyen Şehit, Vire, Forsa, Teke Tek, Topuz, Kaç Yerinden, Bomba, Bir Çocuk: Aleko, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Hürriyet Bayrakları, Kızıl Elma Neresi, Yalnız Efe, Primo Türk Çocuğu) onun başlıca millî hikâyelerindendir.

Hikayelerini yazarken millî tarihimizden, halk kültüründen ve Anadolu efsanelerinden yararlanan ve ilhamını mertlik, dürüstlük, ahlaklılık, vatanseverlik, azim ve kararlılık, gurur ve vakar, cesaret ve kahramanlık gibi hasletlerden alan Ömer Seyfettin, Türk çocuklarına şöyle seslenir: “ Ey Türk çocukları! Siz hem kuvvet, hem bilgi, hem ülkü sahibi olunuz. Büyük başarılarınız adınızı tarihe geçirecek ve sizi bu geçici hayatın üzerindeki o edebî ve ölümsüz hayata ulaştıracaktır.” Dili, deyişi, konuları “Türk” olan hikayeyi Ömer Seyfettin’e borçluyuz. O, sanatıyla ülküsünü birleştirmiş bir sanatçıydı ve sanat anlayışını şöyle anlatıyordu: “Madem ki Türküz, o halde bir Türk gibi görür, bir Türk gibi düşünür, bir Türk gibi duyarız ve bir Türk gibi yazarız.”

Hikayeleriyle hepimizin hayatına dokunmuş olan ve dil, edebiyat ve siyaset alanlarındaki düşünceleri ve eserleri ile milli pusulamız olan Ömer Seyfettin’i aramızdan ayrılışının 101. yılında rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Dr. Sakin ÖNER'den alıntı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum