Atatürk

Özgürlük aşığı, her koşul ve şartta tam bağımsızlığı kendine şiar edinen, demokrasimizin ışığı, büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ne kadar incelersek inceleyelim yine de onu tam anlatamayız. Onu birkaç şiirle, birkaç büst ve heykeliyle ve yazılarla dar bir alana sığdıramayız.

Atatürk’ü her yönüyle, kişiliği ile fikirleri ile felsefesi ile ele almak bu olguyu olduğu yerden alıp, daha ileri götürmek, tüm Atatürkçülerin ilk görevidir.

Atatürk her şeyden önce kendi öz benliğine, kendi ulusuna ve onun sağduyusuna güvenmiştir. Türk ulusu zekidir, çalışkandır, cesurdur. Uygarlaşma yolunda arkasından gelecek yetenekte bir ulustur. Bağışlayıcıdır. Hoş görülüdür. İnandırıcıdır. Bu özellikler Mustafa Kemal’in kişisel özelliklerinin de bir göstergesidir. O halde ulus Atatürk, Atatürk ulus olarak bir bütündür. Bu bütünü birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Atatürk dünya ve ulus olaylarını dikkatle takip eden, analiz eden pratik zekâya sahip bir insandı. Olayları matematiksel denklemleri içerisinde değerlendirir ve mutlak doğru sonuca ulaşırdı. Bir olayı çevresiyle ele alıp üzerinde tartışır ve doğru sonuçları yakaladığı zaman uygulamaya koyardı. Bu da onda fikir ve düşüncelerindeki yanılma payının azalmasına neden olurdu.

Atatürk olduğu gibi gözüken bir insandı. Ümitsizliği sevmezdi. İmkânsızlığı sevmezdi. Onun başarılarında bu kavramlara yer verilmemişti. Bu nitelikleri nedeniyle de çağına adını altın harflerle yazdırabilen ender devlet adamıdır.

Sözü ve işi birbirine uyumlu bir kişiliğe sahiptir davasına inanmıştı. Onun için ulusunun çıkarı her şeyin üzerinde gelirdi. Her hareketinde, her hedefinde aldığı kararlarda, isteklerinde hatta savaş alanlarında attığı her adımında hep ulusuna ve onun iradesine güvenmiştir.

İşte Atatürk’ün bu tutumu ve halkının sağduyusuna güvenmesi eşi bulunmaz liderliği ile de birleşince başlatılan büyük vatan davası ve kavgası zaferle sonuçlandırılabilmiştir.

Atatürk dünya görüşümüzü de değiştirmiştir. Bize laik bir dünya görüşü ve pozitif, çağdaş ve bilimsel bir düşünüşü öğretmiştir. Hepimizin gördüğü ve şahit olduğu gibi ona, eserlerine ve onun fikirlerini savunanlara saldıranlar Atatürk ün bu düşünce sisteminden korkanlardır Tüm karanlık ve irticai düşünceler pozitif ve bilimsel düşünce önünde parçalanmaya mahkûmdurlar.

Atatürk “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyordu. Ayrıca “yurtta barış cihanda barış sözü” ile de bir yerde barışçıl ve birleştiricidir. O “Bence bir ulusta şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın var olabilmesi için ulusun ayakta durması, mutlaka onun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olması ile mümkündür” demektedir.

Atatürk bu konularda taviz vermez. Onun tek taraf olduğu konu cumhuriyet rejimidir. Ve bütün dünya bilsin ki benim için tek tarafsızlık vardır. Cumhuriyet tarafsızlığı ”Ki bu ilkesi ile Atatürk ulus bireylerinin birleşmesini ister Bilhassa gençliğin bu ilkeye sıkıca sarılmasını ister.

Atatürk gençliğe yaptığı hitabesinde de Cumhuriyetçiliğin ana hatlarını çizer. Cumhuriyet halk yönetimidir. Cumhuriyet demokrasidir, cumhuriyet çok partili yaşamdır. Atatürk cumhuriyetçiliğin dayandığı en önemli ilkenin halkçılık olduğunu belirtir. Halkçılık kuvvetin kudretin, yönetimin tamamen halkın eline verilmesidir. Bunları halkın elinde bulundurmasıdır. Bu ilkede sınıf esası yoktur. Belli bir azınlığın yönetimi yoktur. Türk halkı her türlü etnik yapısıyla bir bütündür. Türk kelimesinde kendini bulan, kişiliğini bulan bir potansiyeldir.

Halkçılık ilkesinin de temel taşları dil ve tarihtir. Osmanlı tarihinin yerini ulusal tarih, yeni Türk tarihi, saray dili Osmanlıcanın yerini Türkçe alacaktır. Bunların birlikteliği ile de ulusal kültür oluşacaktır. Böylece Türk ulusu Arap emperyalizminden ve ümmet kavramından kurtarılacaktır.

Atatürk devrimci bir liderdir. Ancak onun devrimciliği bir direniş, diriliş ve yenileşmeler bütünüdür. Böylece Atatürk devrimini oluşturan hareketlerden bir tanesi bile kaldırılamaz, görmemezlikten gelinemez. Bunların anayasamızdan çıkarılması ve kaldırılması için bile teklif verilemez. İşte Atatürkçülüğe karşı irticai, karanlık düşünceleri benimseyenler, bu noktada son zamanlarda yoğun bir saldırıya geçmişlerdir. Artık saldırıları sadece fikir düzeyinde olmamaktadır. Sermayelerini birleştirip ekonomik işletmeler kurarak, Atatürkçüleri vurarak, gençlerin beynine değişik vaatlerle girerek eğitimin birlik ve beraberliği ilkesini parçalayarak bu saldırılarını sürdürmektedirler. Ekonomik açıdan yoksul ailelerin kırsal kesimlerdeki çocuklarını toplayıp kendi fikirlerini onlara enjekte etmekten çekinmemektedirler. Atatürkçülüğe en büyük düşmanlığı yapmaktan çekinmemektedirler. Çünkü Atatürkçü düşünce bilimsel ve pozitif düşüncedir ve bu kesimin en çok korktuğu insanların bu düşünceyi öğrenmeleri ve bu yolla düşünmeye başlamalarıdır.

Oysa Atatürk’ün bu düşünce sistemine çok şiddetle ihtiyacımız vardır. Ne yaparlarsa yapsınlar, Atatürk devrimi Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakan kurumları yıkarak, yerine ulusun ve Türklüğün en yüksek ihtiyaçlarına göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymayı başarmıştır. Öyle ki bu hareketten bizim dışımızda diğer dünya ulusları da yararlanmıştır. Böylece Atatürk devrimi dünyada ki diğer uluslar için de bir kurtuluş ışığı olmuştur.

O halde normal bir vatandaşın da ben Atatürkçüyüm diyebilmesi için asgari olarak şunları bilmesi ve yaşam tarzı olarak benimsemesi gereklidir. Atatürkçülük, halkçılıktır. Ulusal bütünlükçüdür. Ulusal bir düşüncedir. Evrenselleşmedir. Tam bağımsızlıktır. Aklın üstünlüğüdür, ülkenin birlik ve beraberliğidir. Devrimciliktir, sürekli ilerlemedir. Onu anlamak, fikirlerini özümlemek ve gerektiğinde onu aşmaya çalışmaktır. Laikliktir.

Atatürkçülük ilkelerine önemli bir unsur olan milliyetçilik ilkesini de eklemek gerekir. Atatürk milliyetçiliği Türkiye’nin siyasal yaşantısında olduğu kadar sosyal ve kültürel hayatında da yeni bir ilkedir. Atatürk “ ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istikbalinden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uzak olmak mevkiinden yüksek bir muameleyle liyakat kazanamaz” der. O “ Bir ülke halkı üzerinde kimsenin egemenlik hakkı kurmaya hakkı yoktur Bu ülkeyi başkalarına el açmadan geçindirmek de bize düşen görevdir” demektedir. Bu fikrini de her türkün benimsemesini istiyordu. “Türk yurdu yabancı ellerde kalamaz” diyordu. Yüzyıllardır sürdürülen teokrat ve teokratik idareden kurtulmalıydı. Ulus kendi egemenliğine kavuşturulmalıydı. Kendi kaderini kendi tayin etmeliydi Bu özellikleri nedeniyle Atatürk milliyetçiliği önemli bir ilkedir.

Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasından sonra ortaya çıkmış, kurtuluş savaşında olgunlaşmış bir ilkedir. Irkçılık, emperyalizm, faşizm ve sosyalizmle bir ilgisi yoktur. Birleştirici ve bütünleştirici bir özellik taşımaktadır. Nitekim Atatürk bu ilkeyi en güzel şekilde ”Türkiye cumhuriyetini kuran, Türkiye halkına Türk milleti denir “sözleriyle açıklar. Türkiye cumhuriyeti dahilinde “Türk dili konuşan Türk ülküsünü benimseyen her kişi hangi dinden olursa olsun Türk’tür” der Ayrıca Ülkedeki tüm insanları ”Ne mutlu Türküm diyene” diyerek bir yapıda bütünleştirir.

Atatürk ayni zamanda barışsever bir insandı. Savaş ona göre zorunlu olduğu zaman mecbur kalındığında başvurulacak bir hareketti. Aksi halde savaş Atatürk’e göre bir cinayetti.

Atatürk’e göre en büyük bir acı da kendi ulusundan bazı kimselerin kendi ulusları aleyhine çalışmaları ve öyle veya böyle düşmanlarla işbirliği yapmalarıydı.

Yine Atatürk keyfilikten hiç hoşlanmazdı. Kendisinin hayatının her devrinde devlet işlerinde keyfi davranan insanlarla mücadele ederek geçirdiğini söyler.

Atatürk çağdaş uygarlık aşığı idi. Parolası Türk ulusunu çağdaş uygarlığa ulaştırmak hatta önün üzerine çıkarmaktı. Bu da ancak bilimle, fenle ve çalışmakla yapılabilirdi. ”En hakiki mürşit ilimdir “ diyerek de Türkiye cumhuriyeti devletinin temelinin bilim fen ve kültür olduğunu göstermiştir. Ona göre medeniyet büyük bir ateştir. Buna ilgisiz kalanları yakar ve mahveder.

Atatürk’e göre çağdaş uygarlığa giden yolda bilimsel düşünceyle etrafa aydınlık olan yegâne önderler de öğretmenlerdi. Atatürk çağdaş uygarlığa yürürken de ulusun kendi öz benliğini kaybetmemesini ister. Öncelikle ulusal bağımsızlık ve egemenlik korunmalıdır. Evrensel değerler bu ilkeler korunarak alınmalı, niteliklerinden yararlanılmalı, özümlenmeli ve yeni bir ulusal kalkınma yaratılmalıdır.

İşte değerli Atatürkçüler, şunu söyleyebilirim ki o bizim için bir ışıktır. Hiç bir zaman yeri doldurulamayacak olan bir liderimizdir. Doğum tarihi 1881’dir ancak ölüm tarihi yoktur. Çünkü o eserleriyle fikirleriyle ve ilkeleriyle her an bizim içimizde yaşamaktadır. Artık her 10 Kasım bizim yas tuttuğumuz günler değildir. Bu günler bizim başarılarımızın değerlendirildiği ve daha çok başarılara koşmamız için bileylendiğimiz günlerdir.

Nereden nasıl saldırılırsa saldırılsın, Atatürk eserleriyle, Atatürkçüler onun izinden eserlerini yaşatarak ve ileriye götürerek yine her zaman dimdik ayaktadırlar. Onlar hiçbir şeyden korkmazlar. Gerekirse ve içinde bulundukları şartlar ne olursa olsun canlarını Atatürk için onun fikirleri ve eserlerinin yaşatılması için canları çekinmeden vermeye hazırdırlar

Haydi, gelin ülkemizi ve üzerinde yaşayan insanlarımızı seveceksek Atatürk gibi ve Atatürkçe sevelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum