Aydın’da Bir Müslim Hoca!

“Emekliyim Abi”

Sözü ağzımdan çıkıvermişti.

“Kardeşim! Kaya, kuş, ağaç, hayvan hiç emekli oluyor mu?”

Bir an,

“Mardin’in kadrolu eşekleri var. İzmir Kadifekale’de çöp toplayan eşekler emekli oluyor. Hatta İzmir’dekiler Çeşme Eşek Adasında emeklilik yaşıyor…”

Diyecektim ki gülümseyerek vazgeçtim.

Doğduğu yer olmasa da yaşadığı yer olan Aydın’da Müslim Hoca ile geçirdiğimiz birkaç saat içerisinde sorularımıza soru ile karşılık vererek, hazıra konmayın deyip zihinlerin bile boş durmasına fırsat vermiyor… Sohbetimizden aklımızda kalanları toparlamaya çalıştım. 

muslim-ozbalkan-2.jpgGöğsüne değin uzanan aksakalları, uzun kar gibi bağlı apak saçları ile entel bir delikanlı olması yanında, ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı Hoca ile okul arkadaşı olduğunu öğreniyoruz. Mülkiye’de Şehircilik Kürsüsü'nde asistanlık da yapan Müslim Özbalkan hoca, emekliliğini öyle rahatça değil de dolu dolu yoğun bir şekilde çalışarak geçirmekte.

Pardon! Emekli sözüne çok kızıyor hoca.

Anlaşılan hiç de öyle para, pul ile de işi yok. Onlarca ciltlik yemek ile ilgili yayınlarının yanı sıra incirin tarihi ile ilgili araştırmalar yapmakta, çok çeşitli incir yiyeceği ve tatlısının kayıtlarında olduğunu öğreniyoruz.

Beslenme üzerine çalışan birisi, öyle ne bildiğiniz bir gurme, ne de bir yemek kitabı yazarı…

İlginç olanı ise, işin derinliklerinde dolaşıp düşünüyor olmasıdır.

Nedir bu derinlikler derseniz?

“Tralles’te yaşayan insanların yemeği nedir? Niçin o yemeği yemekteler? Ne yararını görüyorlar? Çanak, tabak, bardak ve mutfak kapları nasıldır? Neden öyledir?” Şeklinde uzayıp giden sorular…

Bir an Osmanlı Padişahlarının seferlerini düşünmemizi istedi. 150-200 bin yeniçeri günde iki öğün yemek yemekte, asker dediğin kılıç sallamakta, ağır ve derin yara alanlar olmakta. Bu askere yiyecek nasıl taşınıyor, nasıl pişiyor, karnı doyan asker tuvalete gidecek, yıkanacak, su içecek…

Bunları düşünmek hiç sizin aklınızdan geçti mi? 

Müslim Hocadan…

Kastilya Kraliçesi tarafından desteklenen Kristof Kolomb, 1492 yılında Hint eli zannettiği, bilmeden gittiği Amerika kıtasından üç gemi dolusu biber ile geri dönmüştür. Biberin gramı o yıllarda neredeyse bir gram altına eşittir. O dönemde insanlar için beslenmede et ve balık en başta gelendi. Onu da saklamak için tuzlamak gerekir. Bu tuzlu besinlerin vücuda zararlı etkisini gideren tek karşılığı biber olarak bilinir. Amerika’nın keşfi, Avrupa için biberin de keşfi demek olduğunu aktarmakta...

Anadolu’da tuz ocakları, ana besin maddesi etin saklanmasındaki önemli olan tuzun elde edilmesi ile değer kazanmaktadır. Tuz gölü ve tuz ocaklarının bulunduğu yerlerdeki yerleşimlerin de önemliliği buna bağlanması uzak bir olasılık değildir, Anadolu topraklarının üzerinde bu gel-gitlerin, savaşların, akınların ve yıkımların temelinde tuz, şap olduğuna da bağlamakta hoca. Tuz ve şap Anadolu’yu insanlık adına değerli kılan iki ana madde olarak açıklamaktadır. Şap, hani şu askerde yemeklere katıldığı yalanları atılır ya, işte o bileşiktir…

Aydınoğlu Beyliğinin ilk günlerinde şap, Aydın ili için önem taşımaktadır. Umur Bey döneminden başlayarak yörede ihracat patlaması yaşandığından da söz edilir. Venedik ve Cenevizlilerden bezler geldiğini Aydın Tabakhane Deresinde bu bezlere boyama ile desen işlemesi yapıldıktan sonra tekrar aynı devletlere iade edilerek önemli bir girdi kazanılır. Bu boyama ve desen işleminde şapın apayrı bir önemi vardır.

Latmos Körfezinin Aydın ovasını da kapladığı dönemde Çeştepe bir adacık, Tepecik de adı üstünde, çevrelerinde lüfer ve yılan balıklarının bolluğundan söz edilir. Yılan balığı ise savaşta yaralananlar için özellikle kılıç yaralarının tedavisinde en iyi deva olduğunu aktardı.

Aydın sokaklarında göğüs hizasına uzamış apak sakallı, beyaz, uzun saçları ile sevimli bir adam gördüğünüzde işte bu Müslim hocadır. Onun birçok önemli işi arasında 15 yıldır araştırdığı ebegümeci ile ilgili derin ve geniş yelpazeli çalışmaları tam olarak açıklamasa da epey şaşırttı bizi. Ebegümecini tüm kıtalarda da araştırması işinin zorluğuna dair bir örnektir.

Bizi bu satırları yazmaya iten neden ise,

İlk akla gelen o yaşta gençlere örnek bir çalışkanlık.

Bunun yanında Aydınımızın incirinin bir söyleme göre binden fazla çeşitli incir yiyeceği ve tatlısının yapıldığını yazan ve dile getiren Müslim Özbalkan Hocanın çalışmaları…

Kendimizi de sorgulayalım, ilimiz için taşın altına ne kadar elimizi sokuyoruz?

Konfüçyüs sözüdür…

“Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.