Bakan Özlü: “Yola gübre dökenler CHP’li olabilir, iyi araştırılmalı”

Bakan Özlü: “Yola gübre dökenler CHP’li olabilir, iyi araştırılmalı”

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, CHP’nin İstanbul yürüyüşünde yola gübre dökülmesi olayı hakkında, geçen yıl CHP İl Başkanlığı’na gerçekleştirilen saldırının arkasından CHP ve DSP’li isim...

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, CHP’nin İstanbul yürüyüşünde yola gübre dökülmesi olayı hakkında, geçen yıl CHP İl Başkanlığı’na gerçekleştirilen saldırının arkasından CHP ve DSP’li isimlerin çıkmasını örnek göstererek, “Bu gübre olayı hoş değil ama bunu yapanların, yaptıranların siyasal kimliği konusunda biraz daha temkinli olmakta fayda var. Bunun arkasında da CHP’liler olabilir” dedi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor?” programının konuğu oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Özlü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü”, Katar krizi, ABD ile terör örgütü YPG’nin iş birliği ve bakanlık faaliyetlerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a gerçekleştirdiği yürüyüşte kamp alanının önüne gübre dökülmesi hakkında konuşan Özlü, geçen yıl CHP İl Başkanlığı’na gerçekleştirilen saldırının arkasından CHP ve DSP’li isimlerin çıkmasını örnek göstererek, gübre dökülmesi olayının arkasında da CHP’lilerin olabileceğini söyledi.

Yaşan olayın hiç hoş olmadığını kaydeden Özlü, şu açıklamalarda bulundu:

“Dün akşamki gübre olayı hoş bir olay değil. Bunu tasvip etmiyoruz, keşke hiç olmasaydı. Ancak bir anımı paylaşmak istiyorum. Bundan 1 sene kadar önce CHP İl Başkanlığına saldırı olmuştu. O günlerde tüm CHP camiası bizi suçlamıştı. ‘AK Partililer yaptırmıştır’ diye bizi suçlamışlardı. Meclis’te sordum ve kısa bir araştırma yaptım. O tarihte CHP İl Başkanlığına saldıranların birinin CHP, diğerinin de DSP üyesi olduğunu tespit ettim. Bunu da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarından alıp, Meclis’te anlatmıştım. Bu gübre olayı hoş değil ama bunu yapanların, yaptıranların siyasal kimliği konusunda biraz daha temkinli olmakta fayda var. Bunun arkasında da CHP’liler olabilir.”

Pek çok etnik kökene sahip vatandaşın Düzce’de hoşgörü ortamında yaşadığını kaydeden Özlü, “Düzce Cumhuriyet döneminde gelişen bir şehir. Düzce’de Cumhuriyet döneminden önce gelişen süreçte Balkanlardan, Kafkaslardan gelen farklı topluluklar yaşar. Çerkes, Abhaz, Gürcü ve bu insanlar 1864’ten sonra Düzce’ye yerleşmiştir. Bunlar farklı yerlerden gelmiş omlarına rağmen barış içinde yaşarlar. Bugüne kadar da Düzce farklılıkları birlikte yaşatan örnek bir şehirdir. Onun için de Düzce’den geçmekte olan bir siyasi partinin genel başkanına Düzceliler olarak kötü davranmamız beklenmemeli. Bir hadise var, ben bunun araştırılmasından yanayım” ifadelerini kullandı.

“Bu yürüyüş, OHAL’e rağmen serbest bir hayat olduğunu açıkça gösterir”

CHP yönetimin Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili hukuki süreç tamamlanmadan erken bir karar alarak yürüyüşe geçmelerinin yanlış olduğunu ifade eden Özlü, “Bu yürüyüşle ilgili iki şey söylemem gerekiyor. Biri hukuki süreç tamamlanmadan CHP yönetimi erken bir karar aldı ve yürüyüş başlattı. Oysa bir hukuki sürecin yürümesi lazım. Bu süreç tamamlanmadan yürüyüş kararının alınmasını acelecilik olarak görüyorum. İkincisi CHP söyleminden hareketle konuya bakarsak, CHP’liler Türkiye’de demokrasinin olmadığını, totaliter bir rejim olduğunu ifade ediyorlar. OHAL devam ediyor, böyle bir ortamda Sayın Kılıçdaroğlu partilileriyle beraber Ankara’dan kalkıyor, İstanbul’a kadar yürüyor. Diktatöryal bir rejim olsa yürüyebilir mi? CHP’nin yürüyor olması aslında Türkiye’de demokrasinin olduğunu, OHAL’e rağmen serbest bir hayat olduğunu açıkça gösterir” diye konuştu.

“CHP’nin yürüyüşü toplumda stres meydan getiriyor”

Özlü, CHP’nin yürüyüşünün ‘kargaşaya yol açacağı’ yönünde toplumda endişe yarattığını dile getirdiği açıklamalarında şunlara yer verdi:

“Yürüyüş toplumda bir stres meydana getiriyor. ‘Bir karışıklık olabilir mi’ diye. Keşke CHP’liler başka bir yol seçseydi. Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili, Wikileaks Belgeleri’ni sızdıran kişi nerede şu anda? Londra’da Ekvator Büyükelçiliği’nde üç yıldır hapis. Bu sadece basın özgürlüğüyle açıklanabilecek bir hadise değil. Keşke olmasaydı ama bugün CHP’nin tutumu hem yöntemi bakımından çok faydalı değil, hem de gazeteci olarak yayınlanan belgeler gazetecilik mesleğiyle çok bağdaşır işler değil.”

Özlü, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili davaya ilişkin “Aydınlanması lazım, hukuki süreç devam edecek. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi süreci var. Bunun devam edip sonucun netleşmesi lazım. Muhalefet etme yöntemi olarak CHP’nin hem Meclis’te, hem dışarıda seçtiği yöntemler bakımından da konuyu değerlendirmek lazım. Belki Hindistan’daki Tuz Yürüyüşü’ne benzer bir çağrışım yaptırmak isteyenler var ama hiç alakası yok. Ben hep muhalefetin tembel olduğunu söylüyorum. Bunu referandumda da söyledim. Çok basit, sokak yöntemleriyle dikkat çekmeye çalışıyor, bu da çok üzücü” açıklamalarında bulundu.

Yürüyüşün çok daha önceden planlandığı iddialarını değerlendiren Özlü, “Benim tavsiyem, sandıkları harekete geçirmesi, sokak hareketleri yapacağına 2019’a kadar projesiyle, programlarıyla halkın karşısına çıkıp, ‘Biz Türkiye’yi daha iyi yönetiriz’, ‘Şu projelerimiz var’ şeklinde bir politika yürütmesi. Bu sokak eylemlerini artık üniversite öğrencileri bile yapmıyorlar. Sokakta siyaset olmaz. HDP’si, FETÖ’sü bunların konsolize olması, birbirleriyle senkronize olması bir an için mümkün olsa da Türkiye’ye fayda getirecek bir şey değil. CHP’nin seçtiği yöntemlerin sorgulanası gerekiyor. ‘Fikirlerini yükseltemeyenler, seslerini yükseltirler’ diye bir söz vardır. CHP’nin yaptığı biraz da bu” ifadelerini kaydetti.

“Katar krizi, Körfez bölgesindeki ülkeleri birbirine düşürmek ve buradan nakdi çıkar elde etmekle sonuçlanan bir hadise oldu”

Körfez ülkeleri arasında patlak veren Katar krizine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özlü, şunları söyledi:

“Donald Trump bir ziyarette bulundu Orta Doğu’ya. Suudi Arabistan’da görüşmeler yaptı, oradan İsrail’e geçti, daha sonra da Amerika’ya döndü. Aslında tüm bu gelişmelerin Donald Trump’ın ziyaretinden sonra vuku bulmuş olması çok manidar. 350 milyar dolarlık bir anlaşma paketinin imzalandığını öğrendik. Bunun 110 milyar doları silah sistemleri. Küçük bir ülke Katar da ABD’den 12 buçuk milyar dolarlık silah sistemi alacak. Bu olaylardan kim karlı çıkıyor. Cinayetlerde bile paranın izini sürerler. Bu işten karlı çıkan ülke belli. Dolayısıyla Trump’ın Orta Doğu ziyaretiyle bu gelişmeleri ilişkilendirmek mümkün. Arap ülkelerinin akılla hareket etmesini hep bekliyoruz ama çok aklıselim davranıldığını söylemek mümkün değil. Katar küçük bir ülke bizim de müttefikimiz olan bir ülke. Türkiye’de yatırımları var. Bu Körfez bölgesindeki ülkeleri birbirine düşürmek ve buradan nakdi çıkar elde etmekle sonuçlanan bir hadise oldu. Türkiye sorunun çözülmesinden yana. Arabuluculuk yapıyoruz, diğer ülkeleri sakinleştirmeye çalışıyoruz, biz İslam ülkeleri arasında arabulucu konumundayız. Dost ve müttefik ülkelerin de zeval görmemesine katkıda bulunmak durumundayız.”

“Üssün kapatılması talebinin Mısır’dan gelebileceği kanaatindeyim”

Özlü, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in Katar’a sunduğu talepler listesinde yer alan Katar’daki Türk üssünün kapatılması maddesinin sorulması üzerine, bu talebin Suudi Arabistan’dan değil, Mısır’dan geldiğini düşündüğünü söyledi.

“Terör örgütlerine karşı bir operasyon yapılacaksa ABD’nin müttefiki Türkiye olmalıdır, bir terör örgütü değil”

ABD’nin DEAŞ’la mücadelede YPG/PYD’yle işbirliğine girmesinin kısa süreli de olsa, uzun süreli de olsa yanlış olacağını dile getiren Özlü, “Amerika’nın bu bölgedeki resmi müttefiki Türkiye’dir. NATO üyesidir Türkiye, Suriye’de bir operasyon yapılacaksa, terör örgütlerine karşı bir operasyon yapılacaksa ABD’nin müttefiki Türkiye olmalıdır, bir terör örgütü değil” diye konuştu.

ABD Savunma Bakanı James Mattis’in Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’la gerçekleştirdiği görüşmede ifade ettiği “Tercihten değil, zorunluluktan kaynaklanan kısa süreli, geçici bir durum” sözlerini samimi olmamakla eleştiren Özlü, “Anlamak zor. Ben politika yaptıkları kanaatindeyim. Samimi bir ifade değil. Türkiye çok ıstar etti başından beri. DEAŞ’a karşı bir harekat yürüttük. Bunu da beraber yürütmeyi teklif etmemize rağmen ABD’nin farklı bir tercihi oldu. Ben tüm söylemlerinde samimi olmadıklar kanaatindeyim” dedi.

“Son 15 yıla baktığımızda, her dönem sanayi büyümesi ortalama büyümenin üzerinde oldu”

Özlü, ekonomik ve sanayi alanlarındaki büyüme rakamlarına değindiği konuşmasında şunlara yer verdi:

“Türkiye’nin ihracatının yüzde 95’e yakını sanayi ürünleri, dünya ticaretinin de yüzde 70’i sanayi ürünleri. Kalkınmanın, gelişmenin lokomotifi sanayi ürünleri. Üretimin, üreticilerin desteklenmesi sanayinin geliştirilmesini sağlamaya yönelik tedbirler gerekiyor. Geçen sene Türkiye yüzde 3’ler mertebesinde büyüdü. Aslında bizim beklentimiz 4 buçuk civarındaydı, maalesef 15 Temmuz hadisesi o üçüncü çeyrekte bizi aşağı çekti. Bu yılki rakamlar çok olumlu geliyor. Hükümetin aldığı tedbirlerin meyvelerini almaya başlaması ve önümüzdeki döneme ilişkin de siyasi belirsizliğin ortadan kalkması Türkiye’nin önünü açıyor. Yabancı kuruluşlar büyüme tahminlerini 2.7’den 4.7’ye çıkardılar. İlk çeyrekte de Türkiye yüzde 5 büyüdü. Son 15 yıla baktığımızda aslında her dönem sanayi büyümesi ortalama büyümenin üzerinde oldu. Bu bakından referandum sonrası hükümetin ilk ele aldığı paket üretim reform paketi oldu.”

“Zeytinlik meselesi tekrar gündeme gelebilir”

Özlü, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Kanun Tasarısı’yla birlikte gündeme gelen ve pek çok spekülasyona neden olan zeytinlik tartışması hakkında, kanunun iyi okunup anlaşılmadığını ve ortada bir ihtiyaç olduğunu, bu ihtiyacın giderilmediği sürece zeytinlik konusunun tekrar gündeme gelebileceğini açıkladı.

Özlü, şu açıklamalarda bulundu:

“Ben bu tartışmayı yapanların bir şey okumadığı kanaatindeyim. Bir kanun var, 1939 yılında çıkmış ve 2 kez revizyon görmüş, 1995 ve 2008’de. Kanunun 2 tane eksiği var. Bunun biri kanunun tanımlama maddesinde zeytincilik sahasına ilişkin tanımı yok. Yani neresi zeytinlik sahasıdır, neresi değildir tanımı yok. İkincisi bir anlaşmazlık halinde kim çözecek, bir mekanizma tarif etmiyor. Biz neresi zeytinlik, neresi değil tanımlayalım istedik. Bir anlaşmazlık halinde bir kurul oluşturalım bu kurul karar versin. Bu kurulun vereceği karara en son Tarım Bakanı imza atsın. Bizimle doğrudan alakası yok. Bunu milletvekilleri dahil gazeteciler, yazarlar, sanatçılar okumadan çevreci söylemiyle tartıştılar. Sadece çevrecilerin veya sadece sanayicilerin gözüyle bakmak doğru değil. Ortak bir perspektiften bakmakta fayda var. Bir gazeteci yazarın yazısı çok üzdü beni. Kendisini aradım. ‘Yazdıkların yanlış niye okumuyorsun’ dedim. Anlattım, ‘Cuma günkü yazımda buna yer vereceğim’ dedi. Gördüm ki o da okunmuyor. Okumama hastalığı var bizde. Ortada bir ihtiyaç var, bu ihtiyaç giderilmediği sürece bu gündeme gelebilir.”

“TOBB’la gerçekleştireceğimiz görüşmeler neticesinde devlet destekli ama özel sektör üzerinde bir modelle devam edeceğiz”

Yerli otomobil üretimi serüveninde kat edilen mesafeleri anlatan Özlü, “Yerli marka otomobil fikri Sayın Cumhurbaşkanımıza ait. 3 yıl önce söylemişlerdi. Durumdan vazife çıkaran o günkü bakanımız Fikri Bey, TÜBİTAK bünyesinde bir çalışma başlatmıştı. Bu çalışmanın belli bir noktaya gelmesinden sonra özel sektör devreye girdi. Ben bakanlığa geldikten sonra konuyu kendi perspektifimizden inceledik. Burada aslında TÜBİTAK’ın bir çalışması var ama TÜBTAK ticari bir kuruluş değil ve otomobil konusu yüzde 80’in üzerinde ticari bir konu. Türkiye bu otomobili yapar, piyasaya sürebilir. Konu ticari marka konusu. Bunu TÜBİTAK’ın nihayete erdirmesi mümkün değil. TÜBİTAK bu aracı üretti diyelim, bir vatandaşımız satın aldı ve Erzurum’a gitti ve araba orada bozuldu. Hani bunun servisi. TÜBİTAK servis istasyonları mı kuracak, yedek parçacılık mı yapacak. TÜBİTAK bir araştırma kurumu. Sayın Cumhurbaşkanımız birkaç toplantıda ‘içinizden bunu yapan yok mu’ diye sorduklarında en son TOBB Başkanı Rifat Bey’in ‘Biz koordine ederiz’ cevabı var. Bunun üzerine biz TOBB’la toplantılar yaptık. TOBB bünyesindeki sanayicileri koordine edip onlardan bir girişim grubu çıkaracak. Bunun için bir çalışma yürütüyoruz. Gelecek hafta hızlı bir görüşme trafiği olacak. TOBB bünyesindeki iş adamlarından oluşan bir grupla görüşeceğiz. Neticede devlet destekli ama özel sektör üzerinde bir modelle devam edeceğiz” açıklamalarında bulundu.

“Yerli otomobilde hedefimiz, 2019’da ilk prototipi yollarda halkımıza sunmak”

Özlü, TOBB’la gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde yapılan çalışmaların sıfırdan mı başlayacağı sorusu üzerine, “Bir devlet tarafı var işi yaptırtmak isteyen, bir de ana yüklenici konsorsiyum var. İkisi arasında bir sözleşme olacak, devlet hangi destekleri verecek, ana yüklenici hangi görevleri üstlenecek ve nasıl bir model, nasıl bir segment, taksi modeli mi, elektrikli mi, içten yanmalı motorlu mu bu konulara sözleşmede karar vereceğiz. Amacımız da bu sene içinde bunun sözleşmesini imzalamak ve yürürlüğe sokmak. Teknik olarak bir sorun görmüyoruz, konu ticari bir konu. Tesla’da Mass diye bir adam var. 48 milyar dolar değer biçiyorlar şu an Tesla’ya ve Mass’ın şirketine. Dünyada büyük şirketler var. Belki de birçoğunun değerinden yüksek bir değer oluştu. Bu aslında pazarlama işi, o bakından TOBB’un bu işin içinde olması son derece önemli. İnşallah süreç hızlanacak ve hedefimiz de 2019’da ilk prototipi yollarda halkımıza sunmak. Yer konusunda çok talep var ama şu anda üretim aşamasında değiliz” cevabını verdi.

Hafta sonları da üretime devam etmek isteyen sanayi işletmelerinin belediyelere ödedikleri harçların kaldırılmasının ardından ortaya çıkan tatil tartışmasına açıklık getiren Özlü, “Hafta sonu tatili kalkar mı, böyle bir şey olabilir mi? ‘İnsanlar 6 gün, 5 gün çalışacaklar, müsaade eden 1 gün dinlensinler’ böyle bir şey olabilir mi? Bunu gerçeği şudur; Türkiye’de sanayi işletmeleri hafta sonu çalışmak isterlerse belediyelerden izin alıyorlar. Bunun da karşılığı bir bedel ödüyorlar. Biz sanayicinin üzerindeki yükü kaldırmak felsefesiyle yola çıktığımız için hafta sonu üretime devam etmek isteyen sanayicilerimizin belediyelerden izin alırken ödemek zorunda oldukları 1925 yılında çıkan bir kanunu kaldırdık. Sadece harç ödemeyecekler. Hafta sonu isteyen tatil yapacak, isteyen çalışacak” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin Sanayi 4.0 olarak adlandırılan Mikro Sanayi hamlesini ıskalamayacağını ve dünyayla eşzamanlı olarak geçeceğini aktaran Özlü, “Dördüncü Sanayi Devrimi’nden bahsediyoruz. Bundan önce 3 sanayi devrimi oldu. Türkiye bunları hep geriden takip etti. Birinci ve İkinci Sanayi Devrimi’ni 100 yıl geriden takip ettik, üçüncüyü 30 yıl geriden takip ettik. ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’ diyorlar bunda da aşağı yukarı başa baş noktasındayız, işin daha başındayız. Dördüncü Sanayi Devrimi’ni ıskalamayacağız, eşzamanlı olarak gireceğiz” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.