Biz Kimiz?

Biz kimiz? Andımızda, indimizde biz kimiz? Üç kuşağa sorsak farklı cevaplar alırız. Dedemle ninemin anlattıkları farklı gelir gençlere. Farklı meslek sahiplerinden, farklı kurum üyelerinden de farklı cevaplar buluruz. Sahi biz kimiz?

Kimine göre batılıyız, kimine göre müslümanız, şimdilerde kimine göre de demokratız. Bana sorarsanız yıllardır takiyye yapan bir kalabalığız. Tabulardan kurtulamayan bir kalabalığız. Hizaya geçmekten, inanmadığımızı söylemekten, olur olmaza söylenmekten yıllardır takıyye yaptık.

Rahmetli babamın uyarıları olmasa bende kapılacakmışım bir akıntıya. Gerçi bu günlerde o akıntı tıkandı ya. Neyse. İnsanın hükmü bir döneme kadar. Zavallı olduğunu anlıyor insan. Ya bir dönem zavallıların ilahlaştırılmak istenmesine ne dersiniz? Sahi biz kimlerin arkasından gitmişiz?

Bazı denetimleri eleştirenler, bazı fuhşiyatı bulaştıranlardan ibaret. Muharrem ayını Alevilere, Ramazan ayını Sünnilere mahsus kılanlar da biziz. Bir Ehli sünnet itikadına sahip kişi  olarak söylüyorum ki; halbuki her iki ay da ne mübarek.

“Millet” kavramını ırk olarak tanımlayanlar, ırkı millet üstünde anımsayanlarda biziz. Dili koparılan bir milletiz. Yıllarca sade Türkçe sevdasıyla yanmış, ama arı Türkçe’nin ol/a/mayacağını anla/ya/mayanlara şiirler yazan bir milletiz.

Yıllarca dil ile beraber dini koparılmak istenmiş bir milletiz. Yobazlıkla suçlananlar bir yanda, yobazlıkla suçlayanlar bir yanda olmuş. Birbirimize dışlanmışız. “Benim annemde başörtülü ama…” diyerek söze başlayanları gördük. Dedim ya üç kuşak birbirini tanımıyor diye. Zira kimine göre batılıyız, kimine göre Müslüman, kimine göre de demokratız.

Şimdilerde bazı denetimleri istemeyenlere sorarım: yıllardır denetlediklerinizin ahı tutmuş olmasın.

Gerçekleriyle yüzleşemeyenlerin gerekçeleri geçerli olmaz. Kanaatimce “Biz kimiz?” sorusunun cevabı yakın tarihi irdelemekle olur? Böylece gerçeklerle yüzleşiriz. Rotamızı çizerken gerekçeleri bu doğrultuda sunarız. Bu sayede yaptığımız her iş geçerli olur.

Bir gün, bu millet, “biz kimiz?” sorusunun cevabını bulacaktır. Zira tasarruf bu millette.  

ŞİİR KÖŞESİ:

 

                      AŞK         

                 07.11.2008

 

Aşk cefânın arkasından beklenen safâdır,

Bu sebeple cefâ, çektiğim mübarek dâvâdır.

Varsın olsun, gönlüme prangalar vurulsun,

Geçtiğim aşk caddeme barikatlar kurulsun.

Yine de aşk, cefa arkasından beklenen sefâdır,

Bu sebeple cefa, çektiğim mübarek dâvâdır.

 

Yoluna baş koydum, başım eğik kalmayacak,

İnandığım aşksa, asla mağlup olmayacak.

Gönül akla hükmetti mi ne varsa nafile,

Maşuk gönle tek hükümdar, âşıksa tek köle.

Zira aşk, maşuka kavuşmanın gayretidir,

Kavuşmak, gönüldeki alevin hararetidir.

 

Aşk tek kelime, maşukta ancak tek olmalı,

Âşık bir ona, bir olana sararıp solmalı.

Eğer hâlâ sararmadı ise gülnihâlim,

Yaşamak nafiledir, ne olacak bu halim?

Aşk, onun uğruna yaşandıkça vardır,

Yaşamak, aşksız olunca sade bir efkârdır.

 

Tek kapım var, başka yok, açılırsa rahmeti,

İki cihanda bahtiyarım, görmem zahmeti.

Kapına gelmiş bir sefil, sana medet diyor,

Aşk deryanda boğulup, kurtulmayı diliyor.

Gönlümü boş eyleme, aşkınla hoş olayım,

Öyle bir gönül ver ki, yoluna sarhoş olayım.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum