Çin ile komşu olduk!

Türkiye’nin; Irak, Suriye, Libya ve Afrika’da bayrak sallaması ve buralarda kullanmakta olduğu inisiyatiflere; Azerbaycan’ın, Karabağ’ı kurtarırken arkasındaki güç olarak görünmesi;

İsveç’in NATO’ya giriş kaygıları, Ukrayna’da Zelenski’nin inandırıcılığını kaybetmiş olması;

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’İn, Paşinyan ile yapılmasını istediği zirve teklifine, Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev’in hayır demesi;

Arap aşiretlerinin YPG/PKK ile girdikleri çatışmalar ve örgüte ait tesislerin Türkiye tarafından vurulması, ABD ve Batı ile olan İlişkileri gerdi.

Ve beklenen oldu.

ABD tarafından bir SİHA’mız taammüden düşürüldü.

“Biz düşürdük” dediler!

Ermenistan, işgal ettiği Karabağ’dan çekildikten sonra, oyuncağı alınmış bebek gibi mızmızlanarak, mağdurları oynamaya başladı.

Biçilen rol öyleydi.

Ona göre de Batı, Ermenistan’a asker yerleştirebilsin!

Bütün bunların hepsi, NATO’dan müttefikimiz olan ülkeler tarafından organize ediliyor.

Bize rağmenmiş gibi görünse de bizimle beraber oluyor!

Biz de o kuruluşun bir uzvuyuz.

İsveç, PKK’ya yardım ve yataklığı gözümüze sokarcasına yaparken, Kur’an’ı yaka yaka NATO’ya girmek istiyor.

Sizden de ortaklık anlaşmasına uymanızı bekliyorlar.

Bu hep böyle olagelmedi mi?

Gökten yağan demokrasi bombalarıyla Irak üçe bölünürken, 1,5 milyon insan katledilmişti.

Sömürge valisi Paul Bremer, ecel ile ölmeyi men etmişti!

Tezkereye hayır diyen siyaset erbabına kumpaslar kurulurken, Türk Askerinin başına çuval bile geçirmişlerdi.

Stratejik Derinlik” simsarlarıyla Suriye’yi de bu hale getirdik mi?

Evet.

Bir milyon insan da orada…

Afganistan, Irak ve Suriye’yi cehenneme çeviren bu ateşin, bir gün bizi de yakacak olmasından hep korkmuşumdur.

Şimdi namlular, bize dönmeye çok yakın.

Buraya da bir günde gelmedik.

Geride bıraktığımız doksan yıl içinde uygulanan ve zaman zaman da dayatılan yanlış ekonomi ve siyasi tercihler nedeniyle tarihin en zor dönemini yaşamaktayız.

Yüzüncü yılını kutlayacağımız Cumhuriyetimizin bin bir emekle, fedakârlıklarla var ettiği ve hepsi stratejik değerleri olan Kamu İktisadi teşekkülleri, özelleştirme adı altında yabancılara teslim edilmiştir.

Banka, sigorta, borsa kurumlarında aynı mantığın geçerli olması, uluslararası tahkime “olur” verilmesi, piyasanın, tarım ürünleri de dâhil olmak üzere yabancı şirketlere açılması, bu kabil ülke ve millet aleyhine uygulamalar ötesinde basın ve yayın kuruluşlarının dahi, işbirlikçi sermaye ağırlığı yetmezmiş gibi yabancılara büsbütün açık hale getirilmiştir.”

“Kökü dışarıda sivil toplum örgütlerinin ve yabancı istihbarat örgütleri ve içindeki uzantılarıyla kol kola cirit atmalarına ve ülkemizi felakete sürükleyebilecek yanıltıcı, karartıcı, nifak yaratıcı propagandalarına göz yumulmuştur.”

Toplum derin bir çöküş yaşıyor. İnsanlar yarına güven ile bakamıyor. Umursamazlık, manevi değerlerin erozyonu had safhaya gelmiş ve teslimiyetçiliğin her alanda yaygınlaştırılmaya çalışılması üzüntü veren boyutlardadır.

Bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne dayalı ulus-devlet yapısı ve yönetim anlayışından vazgeçmeye yönelik yeni anayasa hazırlıkları; bizi, 1920’lerden daha elim ve ağır şartlara sürükleyecektir.

Ülkemizin keskin bir dönemeçte olduğu görülmektedir. Jeopolitik seçeneklerimizi doğru belirlemeye ve en uygun olanını hayata geçirmeye olan ihtiyacımız ise ulus-devletimizin varlık ve güvenliğini koruma uğruna birlik ve bütünlüğümüzden asla vazgeçmeden, yeni Millî Mücadele Seferberliğine ihtiyaç bulunmaktadır.

Jeopolitik seçeneklerimiz birden fazla olarak vardır. Hemen şimdi, gecikmeksizin İran, Irak, Suriye, Rusya ile stratejik ve geniş çaplı iş birliği imkanları aranmalıdır.

Kafkaslar ’da yeni dengeler oluşturulmaya çalışılırken, Suriye Devlet Başkanı Esad, ülkesindeki zorluklara rağmen, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in davetlisi olarak Asya oyunları için Pekin’e gitmişti;

Esad, Çin ile imzaladığı 150 milyar dolarlık yatırım ve Stratejik Ortaklık belgesiyle Suriye’ye dönmüştür.

Bu ne demektir?

Suriye’de Türkiye, İran, Rusya ve ABD’den sonra Çin de var demektir.

Çin ile de komşu oluyoruz.

Psikolojik savaş yöntemleri dâhil (askeri saldırı hariç), tüm araçlar ve eşzamanlı stratejik inisiyatifler kullanılmak suretiyle üzerimize gelinmektedir.

Sahada yaşanabilecek olumsuz gelişmelerin altından kalkarken, farklı bir jeopolitik tercihe yönelirsek eğer gecikmenin bedelleri ağır olabilecektir.

Bunun için kazanç/kayıplara bakmak yeterlidir.

Suriye iç savaşının sona erdirilmesi hayati öneme haizdir.

Esad ile temas, ABD’yi bölgeden göndermek için tek reçetedir.

2001’de Bush, Haçlı Seferi’ne çıkıyoruz dememiş miydi?

Bu uğurda ölenler, göçenler, tecavüze uğrayanlar, mağdur olanlar hep Müslüman kardeşlerimiz değil mi?

İşgale gelenler korkmadan bu günahları yanı başımızda işleyebiliyorlar ise biz Esad ile bir araya gelmekten neden korkuyoruz.

Sonuç:

Batı, Karabağ’ı hazmedecekmiş gibi görünmüyor.

Suriye’den gönderildiği kesinlik kazanan teröristlerin İçişleri Bakanlığımıza yaptıkları saldırı, Devletimizin; dış politikada kullandığı inisiyatiflerin cezalandırılması olarak görülmelidir. Terörle terbiye etme yöntemleriyle Türkiye’yi içe kapatma girişimleridir.

Ankara’daki eylem, yeni dönemin miladı olarak görülmelidir.

Bu saldırı ile ABD, Suriye’de elde ettiği kazanımların gerisine düşmek istemediğini ortaya koymuştur.

Çin de yaptığı resmî açıklamayla Suriye’nin, toprak bütünlüğü ve bölünmezliğine vurgu yapmış; 150 milyar dolar tutarındaki yatırımının güvenliğine saygılı olunmasını bekleyecektir.

Alt ve üst yapı ile birlikte insanların oturduğu konutlar yok oldu. Suriye, yeniden imar edilecek.

Geride kalmak bize bir şey kazandırmaz/kazandırmayacaktır.

Şimdi barışma zamanıdır.

Esad ile yapılacak bir barış, PYD/YPG’nin yüzünü Şam’a çevirmesine de neden olabilecektir.

Bu barış, çok değerli bir barış olacak ve neden daha önce yapamadık diye suçlu arayacağız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum