Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Gazete sevdamın hayat akışından anılar

Bugün 10 Ocak, dolayısıyla; “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”

"10 Ocak 1961 tarihinde 212 sayılı yürürlüğe giren yasa gereğince, gazetecilik iş kolunda çalışan ve emek veren basın mensuplarımızın haklarının düzenlendiği ve "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak kabul edildiği gündür.

Öncelikle, AGC=Aydın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Ferdi UZUN ile onun şahsında AGC mensuplarının “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü kutluyorum.

1960-1970’te Cihanoğlu Camii bünyesindeki Vakıf Talebe Yurdunda yatılı idim ve Aydın Lisesi 1. Sınıf öğrencisi idim. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenimiz Habip CANTEZ’in sayesinde Yeni Kıroba Gazetesi’nde ilk şiirimin Aydın’da yayınlanmış olması gazeteyle olan gönül bağımın unutulmaz anılarından birisidir.

Benim gazeteyle olan gönül bağımın kaynağı Denizli’nin Güney ilçesidir. Hayata 1954’te başlamış olan ve anası babası o dönemin analar babalar neslinin çoğunluğu gibi okula gitmemiş, insanı karnını doyurma derdinde olan ilçemde sular mahalle çeşmesinden alınırken, evlerde ocaklarda yakılan odunlarla ısınmaya çalışırken ve gece aydınlatmasının üç beş istisna dışında – o da belli saatlerde- gaz lambasıyla yapıldığı o günün koşulları içerisinde 1960’ta ilk okula başlayan bendeniz için gazeteyle tanışma fırsatı 1965-1966’de Güney Orta Okulu öğrencisi olmamla başlar.

Her gün ikindi saatlerinde Denizli’den gelen otobüsle ilçeye gelen gazeteler, ilçe meydanındaki 3-4 metre karelik büfede, “Gasteci Hüsnü” namıyla anılan Hüsnü Yapucu tarafından önce rulolar çözülür, sonra her gazetenin abone numaraları üzerine yazılırdı. Abone olanlar numarasını söyleyerek, günlük alanlar da bedelini ödeyerek gazetelerini alırlardı.

1965-1966’larda, Tercüman gazetesi Pehlivan Tefrikaları verirdi. Okur yazar olmayan yağlı güreş meraklısı birkaç ihtiyar da sadece güreş macerasını takip edebilmek için gazeteyi alırla sonra da okuyucu ararlardı. İşte öyle bir ortamda beni çağırırlar ve o günün pehlivan tefrikasını her bir cümlesini tekrar tekrar yorumlayarak en az yarım saatte yazıyı okutmuş olurlardı.

“Gasteci Hüsnü” ağabey yarım saat içerisinde işlerini bitirir. Sonra da hemen karşıda yer alan Ömer Çallı’nın kahvesinde domino oynamak için büfeyi bana bırakırdı.

Evlerde radyonun olmadığı dönemde yedi bin civarında nüfusa sahip olan ilçeye gelen 100 civarındaki gazete, dış dünyada olup bitenlerden haber alabilmenin yegane yoluydu. İşte gerek yaşlıların güreş tefrikası okutması, gerekse merhum- Gasteci Hüsnü Ağabeyin büfeyi bana emanet edip kahveye gitmesi benim yarı ile bir saatlik sürede 5 , 6 çeşit gazetenin başlıkları ve iri yazılarını okuyup, ülkemizde ve -varsa- dünyada olup biten olaylardan haberdar olmamı sağlardı. Ör: Kaleci Özcan Arkoç’un Almanya’da Hamburg kalesini koruduğunu, Almanların ona “Özi” diye tezahürat yaptıklarını, Ali Rıza Alan’ın, Ahmet Ayık’ın ve Mahmut Atalay’ın şampiyonluklarını, Cemal Kamacı’nın boksta Avrupa Şampiyonu olduğunu, Rauf Denktaş ile Dr. Fazıl Küçük’ün Kıbrıs’a kaçak yollardan girdikleri bilgilerini o dönemde sözünü ettiğim büfede okuduğum gazete haberlerinden edinmiştim.

O dönem için örnek bir hareket: Antalyalı Coğrafya öğretmenimiz Turgut Şanlılar Buldan’ın Karaköy’ünden Güney Orta Okuluna okumaya gelen Ahmet Kaçar adlı fakir bir arkadaşımızı günlük bir gazeteye abone yapmış ve abone ücretini kendisi ödemişti. İşte bu arkadaşımız da daha sonra Aydın Vakıf Talebe Yurdu sınavını kazanarak Aydın Lisesini başarıyla bitirmişti. Ne var ki mezun olduğu yaz Pamukkale’de derin havuzlara girmiş, yüzme bilmediği için de boğularak hayatını kaybetmişti. Bu da hayatın gazete ile de ilişkili acı bir gerçeği olarak zihnimden silinmeyen bir anımdır.

Gerek bir yıl okuduğum Aydın Lisesi gerekse mezun olduğum Nazilli Lisesi yılları gazete okumaktan mahrum kaldığım yıllarım olmuştu.

Ne zaman ki Nazilli Lisesini bitirip de DTCF ‘yi kazanarak Ankara’da okumaya başladık, dört yıl boyunca DTCF Kütüphanesine her gün gelen değişik gazeteleri okumanın hazzını yaşadım; keyfini çıkardım Ankara’da… Zaman zaman da günlük gazeteleri okuyabilmek için Millî Kütüphane’ye gidip gelişlerimi hiç unutamam…

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak 3 Mart 1978’de Uşak’ta bir dönem öğretmenliğin ardından geldiğim Denizli’de öğretmen olmanın getirdiği okuma aşkıyla hemen her gün üç beş gazeteyi okumaya devam ettim yıllarca. Denizli’mizde yayınlanan ve Genel Yayın Yönetmenliğini o dönemde Eren GÜNEŞ’in yaptığı DEHA 20 gazetesinde, Eren Güneş Ustanın davetiyle 1999’dan itibaren haftada iki köşe yazısı yazmaya başladım… O günden bugüne 25 yıl geçmiş aradan.

Pandemi döneminde DEHA20’de yazı haftada ikiden bire düştüyse de çok geçmeden Yeni Asır yazarlarından Erhan Çalışkan’ın tavsiyesi ile www.izmirkenthaber.com ‘un sahibi Mikail BAYRAM ‘dan gelen talep üzerine haftada bir gün İzmir’de yazmaya başladım. Yine pandemi döneminde bu sefer Nazilli Lisesinden sınıf arkadaşım olan sevgili Ali AKSÜT’ün tavsiyesi ile bu sefer de sevgili Servet TÖZ yönetiminde yayın yapan www.aydın24haber.comde yazmaya başladım yazı arkadaşı da olarak…

Denizli’de Liselerde ve İl Millî Eğitimde 16 yıl, devamında da PAÜ’de Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünde kuruluşundan itibaren 24 yıl Öğr. Gör. Olarak görev yaparken 40 yıl boyunca sürdü gazete ve medya ile olan gönül bağım.

Öğr. Görevliliği devam ederken 5 yıl boyunca da DEHA TV’de “Şerif Kutludağ’la Sohbet Tadında” kültür sanat programı yanına 6 yıl her hafta sonunda Denizli BŞB Kent Konseyi Kent Şairleri Topluluğuna moderatörlük görevini de ekleyiverdik bu arada.

Şimdi İzmir’de ne mi yapıyoruz? Pazartesi Denizli, Çarşamba Aydın, Cuma İzmir’de yayınlanan yazılarımızın yanına Karşıyaka Sevgi Şairleri Dönem Sözcülüğü ile Şiir Kalbimizde ve Sanat Değirmeni kültür-sanat ve şiir gruplarının etkinliklerine katılıyoruz efendim.

“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” dolayısıyla:

DGC Denizli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Osman Nuri BOYACI ile önceki başkanı Muhammet KARAÇAY’a ve DGC Mensubu gazeteci dostlarımıza;

DEHA 20 Gazetesi sahibi, Mert Poyraz YIĞNAK ve yazı ekibine...

www.aydın24haber.com sahibi Servet TÖZ Beye ve yazı ekibine…

www.izmirkenthaber.com sahibi Mikail KARADAŞ Beye ve yazı ekibine

Sonsuz saygı, sevgi ve selamlarımla günlerini kutluyorum…

Değerli okurlarım saydığım bunca etkinliğin hiç birisinden bir kuruş ne talebim oldu ne de kazancım oldu. Belki de gazeteyle başlayan gazetenin arka planında beni yetiştiren okur yazar olmayan analar babalar nesline bir teşekkürdü bunca yazma isteği.

Başta Mustafa Kemal ATATÜRK ile MillÎ Mücadele kahramanlarının bizlere emanet ettikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığıyla okumuş bir vatan evladı olarak beni okutan devletim ve milletime olan şükran borcumu edâ edebilme çabası ile tek taraflı platonik bir aşkın dışa vurumuydu, nâçizâne sayıp döktüklerim .

Bu vesileye bana gazete ile olan bu sevda yolculuğunda katkı koyan, tavsiyede bulunan, ortam hazırlayan emeği geçen canlara kamuoyu nezdine şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum.

Bu vesileyle, görev başında can veren çalışan gazetecilerimize ALLAH’tan rahmetler, çalışan dostlarımıza da hak ettikleri ücretlerini alarak sağlık, sevgi ve başarıyla dolu meslek yılları dileğiyle 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum…

Son söz güne dâir bir dörtlükle olsun:

“Atatürk’ün ışığıyla aydınlatmalı önü

Hep ileri, hep yarına çevirmelidir yönü

Alın teri kurumadan almalılar hakkını;

Kutlu olsun dostlar, bugün “Gazeteciler günü”

GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum