Gönül sofrası

Bir Ramazan iftar akşamı, gönül dostları ile çok hoş bir güzelliği yaşadık. Edebiyat, kültür, sanat, musiki ve şiirle uğraşan, yazan çizen, okuyan, eleştirip sorgulayan toplum gerçeklerini dillendiren hakikat aşığı bir avuç gönül dostun iftar davetine katıldım.

Çok keyif aldığım ve mutlu, içeriği dolu dolu bir geceydi. Ben, gecenin içeriği nedeniyle yazının başlığını “Gönül sofrası” koydum. Siz isterseniz entelektüel içerik ve seviye itibariyle "kültür sofrası" deyin. İsterseniz ilahilerle, Türk sanat müziği eserleriyle manevi bir dinginliğin hazzını yaşatan sanat icralarıyla "sanat ve musiki " ziyafeti sofrası deyin. Ya da, şairlerin Şiir gecesi " deyin. Ne derseniz deyin, iftar akşamı şereflendiren muhterem dostların memnun ve mutlu olduğu bir Ramazan gecesi yaşadık. Bir aksakal bilge atamız şöyle demiş:

"Karnın doymayacağı yerde, açlığını belli etme.”

Aynı şekilde kalbinin ve ruhunun doymayacağı insanlara duygularını anlatma, merhem olmayacaklar yaralarını açma demiş.

Bütün kalbimle hakikati söylemeliyim ki, gönül sofrasında hem karnimiz doydu, hem de ruhumuz. Ve insanı, toplumu, ülkemizi, devletimizi ilgilendiren pek çok temel mesele olan konular da konuşuldu, tartışıldı, hakikat olan her fikir paylaşıldı. Yeni fikirler, yeni ufuklar, sorumlu, vicdan sahibi vatan, ülke sevdalı kalemler, yazarlar, eğitimciler, girişimci iş adamları, ekonomi, üretimi, enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, yerel seçimler gibi her temel konu konuşuldu.

Yani şu seçim tarihine az bir zaman kaldığı bugünlerde belediye başkan adaylarının çılgın, bol kese seçim vaatleri havada uçuyordu. Her aday vaatleriyle diğer adaylarla yarışıyordu. Sanki Aydın Salı pazarında işportacıların ucuzlattığı, kapış kapış kapışılan batan geminin malları gibi ucuz vaatler...!

Geçmişte de biraz bu ve buna benzerine tanık olmuştuk. Ama bu seçimler çok başka vaatler gündemde. Hele emeklilere, dar gelirlilere, üniversitede okuyan öğrencilere, girişimci kadınlara vb. vaatlerini yere göğe sığdıramıyorlar.

Başkan adayları kesenin ağzını iyice açmışa benziyor. Vatandaş da soruyor, nereden geliyor bu değirmenin suyu? Kaynak nerede? Üretimin eksildiği, işsizliğin arttığı, kamu kaynaklarının israfa boğulup çarçur edildiği yerde, bugüne kadar emeklinin hakkını veremeyen hükumetin kırk doğurduğu, bin bir mazeretler sıralayarak dokuz dereden su getirdiği bir ekonomik tablo içinde sen nereden bulacaksın bu paraları?

Öyle görünüyor ki, bu seçimler; yerel seçim ile genel seçim birbirine karışmış gibi. Bir Aydınlı vatandaş olarak, gönül dostlarımız da, Aydın’da yaşanan seçim kampanyalarının;

Halkı, gerekli gereksiz, gece gündüz yüksek ses ve müzikle yaptığı rahatsızlıktan, gürültü kirliliğinden şikâyetçiler.

Her başkan adayı, seçim kampanyası boyunca yaptığı seçim bütçesi, para kaynaklarını tam bir şeffaflık içinde açıklamalı.

Uygar, özgüveni olan bir adayın çağdaş bir hesap verebilirlik örneğini mutlaka birileri başlamalı.

Adayların veya belediye başkan olarak aday olanların; Her türlü yer altı ve yer üstü zenginlikleri, tarımı, doğası, ovası, kum güneş, denizi, yaylaları, inciri, zeytini, kestanesi, cevizi meyveleri ile Türkiye'nin ve dünyanın en güzel memleketi cennet gibi bir ilde, “O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” dediği gibi balık denizin içinde yaşıyor, denizin kıymetini bilmiyor. Cennet gibi bir şehrin bu değerlerinin farkına hala varamamış gibi yeniden vatandaşa cennet vaad ediyorlar.

Oysa çok değerli şair Nermin Akan şöyle diyor:

"Cennet yaşarken yeşerttiğindir,

Yüreğimin bozkırında..

Durmadan yürürken,

Zaman misali

Dağıldı ömrümüz,

Sehpadaki dokuz fidan misali...

Beğim, ayrılığın kıyısındayız."

Ben de şunu diyorum:

Kimimiz, yaşanmış çile ve gözyaşlarının,

Avuçlarımızdan kaçan zaman emekçisi,

Bizi avuttuğun boş vaadlerin yeter...!

Başka şey istemem,

Bana gerçeği söyle yeter...!

Çok değerli üstad Uğur Şumnulu hocamız da ;

“İstemem başka tedavi,

Suyun eşsiz sesi var..

Kuşların şarkısı

Ve bir ağacin gölgesi var...! "

O su sesi duyan yüreklere... O kuşların şarkısı ile mutmain olan gönüller ve gölgeli bir ağaç olabilenlere selam olsun..!

Maşallah diyelim bu gönül sofrasına. Ne de bereketliymiş, adı gibi Ramazan rahmet ve bereketini artırırmış. Hemen hemen her katılımcı bu güzel sofraya katkı sunmaya çalıştı.Yılların birikimi güzel düşünce ve önerilerle devam eden sohbetler gecenin ilerleyen saatine kadar sürdü, zamanın nasıl geçtiğini kimse fark edemedi.

Yazıyı şu iki önemli veciz sözle tamamlamak istiyorum.

Nelson MANDELA ;

" Dürüst insanlar sessiz kalırsa ;

Meydan ; Bencil, bilgisiz, zalim yöneticilere kalır."

Can Yücel de ;

" Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.

Bir lokma ekmek için şerefini çiğnetmeye;

Bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,

Bir zamanlık mevki için el ayak öpmeye,

Günlük menfaatler için

Onurunu terk etmeye değmez...! "

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum