Halkın ADÜ’ye Bakışı

Güncel olayları, olayların kişi kurum, mekân ve ilgili taraflarını kapsayan haberleri, hemen kamuoyuna haber kanallarına ilk düştüğü sıcaklığında konuların üzerine gitmek yeteri kadar sağlıklı, gerçekçi ve objektif olmayacağı düşüncesindeyim… Çünkü bazı şeylerin ilacı zamandır…

Aydın şehrimizin ve bölgemizin gözbebeği ADÜ, yaklaşık 4-5 bin idari ve akademisyen kadrosu ve 55 bin öğrencisi ile şehrimizin çok önemli sosyal, ekonomik, kültürel ve demografik bakımdan şehrimize ve bölgemize çok önemli katkıları olan etkin dinamik bir kurumudur.

ADÜ; Aydın şehrine hakim, Aytepe’den kuş bakışıyla şehrin en güzel manzaralarını gören, Aydın’ın müstesna bir yerinde kurulmuş, yerleşkesi olan bir üniversitedir. Bu güzel manzaralı eğitim yuvasında hele nisan, mayıs aylarında sabahın serin saatlerinde şehrimiz tipik Akdeniz meyvesi olan turunçgillerin portakal, mandalina ve limon ağaçlarının açtığı çiçeklerinin mis gibi kokularını koklarsın. Güzel memleketimize hiçbir şeyini esirgemediği cömert doğanın bin bir çeşit açan çiçeklerini, lalelerin, papatyaların kokularını, ciğerlerinin taaa derinliklerine çekersin. Hele Mayıs ayında, havaların birden ısınmaya başladığı baharı yaşayamadan yaz mevsimine geçtik denildiği günlerde; Ege Denizi’nden, batıdan gelen o ılık meltemiyle ayrı bir serinlik ve güzellik yaşarsın. Pınarbaşı ve o Tabakhane Deresi’nden, kuzeyden gelen esinti, tepe rüzgârı, sıcaktan bunalan ve yanan yüreklere ayrı bir doğal klima hizmeti sunuyor. Sakın ha konu yanlış anlaşılmasın. Memleketimizin güzide bir yerinde, müstesna bir manzarası olan ADÜ'nün bu doğal görüntüsünden hiçte şikâyetimiz yok.

Mesele ADÜ’nün fiziki durumu ve manzarası değil elbette. Mesele içerik, iç işleyiş, bilim yuvasının görev, yetki ve sorumlulukları konusunda bilimsel çalışmalara katkı bağlamındaki tutum ve gayretleri. Türkiye’deki üniversiteler arasındaki bilimsel ağırlığı ve saygınlığı, şehrimizle olan diyalog ve bütünleşmesi ne kadar etkili projeleriyle yarattığı katma değerlerin ülke, bölge ve yerel gündemdeki yeri ve önemi… Biz Aydın halkı için esas gerekli ve önemli olan budur.

Halkın ADÜ’ye bakışı şu hikâye gibidir:

“Anadolu’da köyden şehre bayram alışverişine gelen yeni evli bir karı koca var. Eşlerden kadının boyu kocasının boyundan üç beş santim uzunmuş. Erkek köyde yaşarken pek dert edinmemiş, ama şehirde alışverişe geldiği yerlerde kafasına takılmış, düşünmüş, koca adam evin reisi toplum içinde boyu karısının boyundan kısa görünüyor demesinler diye bu eksikliğini gidermek için ayakkabıcıdan tabanı kalın topuğu biraz daha yüksek bir ayakkabı almış. Biraz içindeki sıkıntıyı geçirse de aklına geldikçe eşinin boyundan kısalığı içini kemiriyormuş. Bu derdini bir yakın dostuna açmış. O da ondan kolayı yok; iki şık var: ya eşini değiştireceksin, boyuna göre yeni bir eş bulacaksın, ya da ayakkabıyı…”

Ne yazık ki, ADÜ'müzün kuruluşundan beri yeteri kadar halkla kaynaşamadı, bütünleşemedi. Vatandaşın vergileriyle kurulan ve milletin ve şehrin değerleriyle bütünleşmiş başımızın üstünde Aydın’ın en güzel yerinde bu üniversiteyi hep hayal ettik ve özledik. Leyla ile Mecnun’u bir türlü buluşturamadık. Pek çok sebepleri var da, bence en çok etkili olan sebep rektörlük seçimleri ve rektörlük atamalarıdır.

1980 yılı 12 Eylül darbesi sonucu kurulan YÖK’ün görev, yetki ve çalışma esasları içinde üniversitelerimizin rektörlük seçimleri… Bu seçimlerde demokrasi kültürü, seviye ve nezaketini aşan, siyasi parti kongrelerinde bazen gördüğümüz münferit grup hizip ve kişilerin kazanmak, iktidarı ele geçirmek uğruna yaptıkları tezgâh ve atraksiyonlardan hiçte farkı olmayan bu tablo bizleri üzüyor. Çok adaylı rektörlük seçimleri nedeniyle taraflar, hizipler, menfaatler, koltuklar, hırs; üniversitenin hem idari hem bilimsel yapısında oluşan fay hatları, kırıklar, çatlaklar ve muhalifler; üniversitenin doğru yönetilmesine engel oluyor. Böylesine yamalı bohça bir tablo da; Rektör hoca ve ekibi, tekrar kendisinin rektör seçilmesine mani olacak, ne kadar potansiyel rektör adayı, dekan adayı, bunlar yarın bana karşı çıkar düşüncesiyle ıvır zıvır bahanelerle yetişmiş kadroların harcanması, tavsiyesine başlanıyor. Hele 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ çetesinin devletin kilit noktalarındaki tahribatı, felaketi yaşanınca OHAL yasasının verdiği yetkilerle, ortalık toz duman iken; iktidar sahipleri kendi iktidarı güç ve hesapları için, kamu için ya da gerçekten ADÜ’nün itibarını ve onurunu yükseltmek için yasaların verdiği yetkilerle satır sallanmaya başlıyor. Bizim asla devletin bekasına, kanunlara aykırı işlem ve görev yapanlar korunsun, sahip çıkılsın gibi bir düşüncemiz olamaz. Hukuk içinde herkes hesap verebilir olmalıdır. Üniversitedeki var olan çatlakların, konusunda önlem alınmaz ise cadı kazanına dönen bu ayrışma korkarım  kutuplaşmaya da yol açacaktır..

Ülkemizde koskoca bilim yuvaları, üniversiteler, onların yönetimleri, yönetime gelebilmek için OHAL’e göre yetkili makamlar olan adreslere ve o makam adresin etkin isimlerine siyasi aktörlerine neredeyse gökten uçan her kuşla selam gönderip, mesaj verme telaşlarını ahlaki bulmuyorum. Ne kadar Rektör adayı varsa tıpkı siyasiler gibi, seçilmek için seçmenlerine, halka yaptıkları popülistçe yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. Rektörlerin yeniden göreve gelmek için reklam, tanıtım yapmalarını gerektirecek bir durum görmüyorum. Olan emeklere, harcanan zamana ve devletin parasına oluyor. Çok yazık!

Bu durumda hemen ama hiç vakit kaybetmeden rektör hocalar içine düştüğü durumdan bir an evvel kurtarılmalıdır. Üniversitelerimiz; gerçek gündemlerine ve görevlerine dönmelidir. Bilim insanları, yaptıkları bilim çalışmalarıyla gündeme gelmeli; sadece film çalışmalarındaki birincilik değil, bilim çalışmalarında da dereceye girebilmeleri düşüncesindeyim.

Köyden şehre bayram alışverişine gelen eşlerden boyu kısa erkeğin durumunu anlatmıştık. Hikâyede çare; ‘ya ayakkabı, ya da eş değişecekti.’ Bizim Aydın halkı olarak böyle bir yetki ve seçimimiz yok. Sadece içine yaşadığımız halkın duygu ve düşüncelerini ifade etmeye çalıştık. Belki bu halk ne anlar bu işlerden diye düşünenler olabilir. Aydın halkı doğru dürüst mektep medrese mi gördü? Diyenler de olabilir. Çok çükür bu devlet, bu ülke sahipsiz değil. Büyüklerimiz her şeyin daha iyisini bilir ve görür. Tarihte on altı büyük devlet kurmuş, imparatorluklar, medeniyetler kurmuş milletimin aklı, devlet aklı, bu işi çözer. Asla ümitsiz değiliz. Sabırla bekleyelim ve görelim. Yerel tarih affetmez. Cezmi Öncüer’i de gördük, Şükrü Boylu’yu gördük. Mustafa Birincioğlu’nu gördük. Kimler geldi, kimler geçti bu diyardan. Yalnız tarih affetmez. Yerel hafıza unutmaz. Gerçekten gök kubbede hoş seda bırakanlara ve bırakacak olanlara selam olsun…

Şimdilik bu kadar... Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum