İşi ehline vermek

Değerli okurlar, çok önemli bir söz var “İşi ehline verin ”diye. O nedenle toplumlarda bu çok önem arz eden ve bütün kuruluşlarda rehber olan bir kural.

Bu söz ile bir şey emanet edileceği zaman o emaneti almaya layık, verilen emanetin hakkını verecek ve hıyanetlik etmeyecek kimselere verilmesi gerektiği anlatılmak istenmiştir.

Bu kadar az kelimeyle bu kadar coksey anlatan nadir sözlerden herhalde. 

İslam bilginlerine göre, Mekke fethedilince Hz. Peygamber Kâbe’ye gelir ve kapının açılmasını ister. Anahtar; Kâbe’nin bekçilik, temizlik, bakım vs. gibi kutsal vazifeleri; yıllardan beri babadan oğula geçerek devam eden ve Müslüman olmayan Osman bin Talha’dadır.

Osman bin Talha, Kâbe’nin anahtarını getirip Peygamber teslim eder. Kâbe’yi açtırıp; putları temizletip; şükür için iki rekât namaz kıldıktan sonra,  tekrar henüz müşrik olan Osman bin Talha’ya anahtarı teslim eder.

Yukarda da açıklandığı gibi emaneti, işi, “yakın, dindar, makam sahibi, ilim adamına” değil; “ehliyet” ve “liyakatli” olana vermeyi gerektirir.

Demek ki, emanet sahiplerinin, emanet edecekleri insanda ilk arayacakları şart “ehliyet” ve “liyakattir. Yani, “bilgi ve maharet/beceri, san ’at” şarttır. Yoksa “yakınlık dindarlık, evliyalık” değildir.

İslâm'ın temel prensiplerinden biri emanettir. İslâm dininde emanete çok fazla önem verilmiş¸ ferdî ve sosyal huzurun¸ maddî ve manevî kalkınmanın temel esaslarından birisinin de emanet olduğu belirtilmiştir. İslâm kaynaklarında emanet¸ oldukça geniş kapsamlı bir kavram niteliği taşır.

Emanet¸ edilecek insanın güvenilir olması¸ kendisine herhangi bir şeyin tereddütsüz ve korkusuzca teslim edilip¸ tekrar geri alınabilmesi demektir.

Siyasette ahlak tanımayan herhangi bir değeri olmayan sadece kaprisi, egosu ve hevesi için makamlara gelmek isteyen büyük görünen küçük adamlar! Sağ gösteren sol, sol gösteren de sağ vurabiliyor.

Maalesef ki siyaset kurumu o kadar kötü ve art niyetli kullanıldı ki insanların çalışmadan, üretmeden, emek sarf etmeden arzu ve heveslerine en çabuk ulaşabilecekleri makamlar siyasetle elde edilebileceği görüldüğü için günümüzde siyasete ilgi had safhada.

Layık olmadığı halde il müdürü daire başkanı ve diğer önemli koltuklara ve makamlara onun bunun yardım ve itelemesi ile gelen cahil ve bilgiden ve görgüden yoksun insanlara makamlar verilirse hem o kuruma hem makama ve hem de kendine büyük zarar verirler. O nedenle diyoruz ki işi ehline vermek gerekiyor.

Şöyle birkaç örnek verirsek durum daha net anlaşılır.

Acemi olan bir şoförün arabasın da yolculuk yapar mısınız?

Hiç bilgisi ve deneyimi olmayan bir doktora ameliyat olur musunuz?

Büyük bir şirketiniz var şirketin başına işten anlamayan birisini getirir misiniz?

İşten anlamayan bir mimara proje çizdirir misiniz?

İnanıyorum ki hiç kimse bu yazdıklarıma evet demez.

Peki, bunlara evet demeyen bizler nasıl olurda ülkemizi belediyelerimizi bilgi, birikim, ehliyet ve liyakatten uzak insanlara teslim edebiliriz.

Bir terzi nasıl ki yıllarını vermeden terzi olamıyorsa,

Bir marangoz ustasının yanında çıraklık etmeden gerçek marangoz olamıyorsa,

Milletler kendilerini idare edenleri seçerken işi ehline vermek zorundadır.

Bu, kural Devlet Başkanından mahalle muhtarına ve bekçisine varıncaya kadar idari sistemin her kademesinde yasama, yürütme ve yargı organlarında geçerli ve tazeliğini hiçbir devirde kaybetmeyen yasal bir emirdir.

Siyasette, ehliyet ve liyakat! (Ehil ve liyakat, sahibi, olanları, tenzih ederim.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum