İsmail Hoca Bir Salkım Üzüm İçin Utanırken…

Günler su gibi akmakta.

Bugün 15 Aralık,

Yarın 16 Aralık,

Ertesi 17 Aralık…

***

Yıl 1922 Güz Mevsimi…

Osmanlı can çekişiyor, ulus kurtuluş savaşı veriyor.

Medresede yedi sene eğitim almış, herkesin saygı gösterdiği İsmail Hoca, “Topal Ahmet Kavağı” denen yerde yeğeni Ahmet ile keçi otlatmaktalar. Köylücelinin bağındaki üzüm salkımları görenlerin ağzını sulandırmaktadır.

Yetmişine yaklaşan İsmail Hoca, tanıştığı bağ sahibinden üzüm istese, ağırına gidecek, para yok, cep delik, cepken delik, eli rahat değildir. Bahçe sahibi bir salkım üzüm şöyle dursun, bir çiltimcik bile vermeye niyetli görünmez.

Bir salkım üzüme el uzatsa, hele bir de “çaldı” filan denilirse… Adı İsmail Hoca’ya çıkmış, arlı adam iken arsız, hırsız denilerek rezil olmak var.

Hoca değneğine yaslanarak, 12 yaşındaki yeğeni Molla Ahmet’e seslenir:

“Yeğenim, bak hele, emmine bir üzüm yedirsene. Ben şu bağ sahibini oyalarken öbür uçtan gir, bir salkım, yalnız bir salkım üzüm al. Tee şu sarı olanlardan…”

Yeğeni ıraklaştığında, kendisi de bağın kıyısında çalışan bağ sahibine seslenir, konuşmaya başlarlar. Göz ucuyla bakar ki yeğeni vazifesini tamamlamıştır. Yeğen emmi az ötedeki çınar ağacı altına oturup bir salkım üzümü yerler.

Yeğeni Ahmet sorar:

“Emmi, sen hocasın, bu yaptığımız haram değil mi?”

Amca bakışlarını kaydırır ve de utanır,

“Bizimkisi nefis körletmek, toplayıp da eve götürmedik. Yazarında göz hakkı diye bişey vardır yeğenim…”

İsmail Hoca, bir çitlimcik, bir salkım üzüm için utanmaktadır.

***

17 Aralık 2013, gündeme ayakkabı ve çikolata kutuları, para kasaları yanında sayım makinesi, pahalı saatleri, bankacısı, Rezası, Sarrafı, sıfırlamalarıyla, trilyon sözleriyle, 4 bakanın istifası bomba gibi ülke gündemine düşmüş ve de dünya gündeminde yer almıştı.

***

YIL 2014

Bugün 15 Aralık,

Yarın 16 Aralık

Ertesi gün 17 Aralık…

İsmail Hoca bir salkım üzüm için utanır.

92 yıldır bu hikâye, arada bir hatırlanır ve anlatılır.

Üzüm çitlimi şöyle dursun.

En iyisi biz yine de bir hafta kadar Osmanlıcayı tartışalım…

**

Nedim ile bitirelim...

“Bu gün gülşende gördüm kim oturmuş pâdişâh-ı gül
Durup hidmetde bülbül der ki şâh-ı kâm-yâbımsın.”

**

Bugün gül bahçesinde gül padişahını oturmuş,

bülbülü de ayakta onun hizmetine hazır bir şekilde

'sen benim muradına ermiş şahımsın' derken gördüm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.