Kanadı kırık kınalı keklik

Teee 92 yıl önce…

Dedem, ninem ile gönüllü kaçarlar,

Gel gör ki ninem 15 yaşındadır.

Ninemin babası Çanakkale’de şehit düşer.

Evde amca, baba yerine söz sahibidir.

Amca, kızların rızalarını almadan, kendi istediği kişilere verir ve nişan yapar. Üç kız kardeş ise, başkalarına, sevdiklerine pır pır kaçarlar. Kurdukları yuvada,  o aksi, huysuz adamlarını da adam ederler.

**

Dedem 15 yaşında kız kaçırmaktan ağır cezalıktır. Aydın’ın tepesindeki Top yatağındaki mahpushaneye adım atar. Mahpuslar, kız kaçırmış diyerek dedemin sırtını sıvazlamaktadır. Birkaç saat sonra kısa boylu, elinde tespih döndüren, sarı dişli, saçı dökük, uzun çeneli, çiyan çaycı bir çay uzatır. Dedem;                               

“Sağ ol gardaşım pek bir makbule geçti” 

Çaycı,                                                                      

“Nerden geçti lan o Makbule? Burayı Abdurrahman Sebili mi zannettin?                                                    

Sökül ayakbastı payımızı, ağamızı ve bizi de gör bakalım”

**

Bu arada aileler 7-8 ay sonra anlaşırlar.

Dedem Aydın Top yatağı hapishanesinden çıktığında “oh!” çekerek ellerini, yüzünü güneşe doğru kaldırır. Kapıda iki inzibat askeri kendisini beklemektedir. Koluna girerek mahpushane kapısının bitişiğindeki askeriye kapısından içeri tıkarlar. Bir kapıdan çıkar, öteki kapıya girer. Askerlik yapmamıştır. Eski yazı, yeni yazı, okuma yazma bildiği için çavuş olur.

Dedem Ahmet Çavuş, askerlik günlerinde nineme aracılar üzerinden “Kanadı kırık kınalı kekliğim” diye başlayan mektuplar yazar.            

“Kanadın kırık, kınalı kekliğim,                                                                              

Bekle beni, kavuşacağız, geleceğim, ”                                                             

diyen satırlar…

Nineme birileri bu mektupları okumaktadır.  Bir gün ninemi köyden birisi istetir, evde amcası vermek ister. Ninem direnir, dedeme haber uçar,  komutanlara yalvarır, izin ister.

Yoksa Kanadı kırık, kınalı kekliği uçuracaklar…

Komutanlar ise; başı derde girer diyerek izin vermezler, Ahmet Çavuş askerden kaçar, ninemi isteyen kişiye silah çeker, korkutur. Geri döndüğünde Tabur içtimaında Binbaşı, dedemin çavuş rütbelerini çatır, çutur söker. İzmir Sarı kışla sürgünlüğü ve Tire Ulu Camiinde askerliğini tamamlar.

**

Dedem hapislik ve askerlik sonrası çıkagelir. Ninem ise; tüm sıkıntılara göğüs gererek, dedemi bekler. Her nedense amca, kendisine karşı çıkan ninemin, yürüme gelin olarak evden çıkmasını şart koşar. Ninem Yürüme Gelin olarak, duvak yerine başında beyaz oyalı bir başlık, gelinlik yerine beyaz bir elbise ile kaynanasının ardında, ata binmeden, on-on beş kadar kadının arasında, yürüyerek geldiği anlatılır. 60 yıldan fazla evlilik sürerler, bir yaşında kız çocuğu ardından 21 ve 41 yaşında iki oğlu da kara toprağa verirler…

**

Aydın’dan her geçişimizde, dedem Top yatağını göstererek,

“Ben nineniz için tee orada 8 ay mahpus yattım” derdi.

Ninem de “ııh” der omuz silkerdi.

İşte böyle…

Yaşam da olanlar bazen düşündürür.

Bazen güldürür,

Bazen de ders verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum