Köy Enstitüleri ve ötesi

Hafta içinde Köy Enstitülerinin kuruluşu kutlandı!

17 Nisan 1940 yılında kurulup 1954 yılına kadar hizmet veren, yetiştirdikleri öğretmenlerle Genç Cumhuriyetimize çok büyük değerler kazandıran; eğitim ve kalkınmaya yönelik  “Yerli ve Milli” bir eğitim modelini yaşadı bu topraklar.

Kuruluş nedenleri;

“Yurdun öz sahibi ve gerçek efendisi denilen köylünün gerçekten kurtarılması ve karşısında “hakiki vaziyetin” alınması için, Atatürk eğitim işlerini yürütmek ve çözümlemekle yükümlü olanlara kesin buyruklar veriyordu.

Yeni Türk Harflerinin kabulü ve millet mekteplerinin açılmasından sonra, çeşitli yönleriyle köylü sorunlarının çözümlenmesi gerekiyordu.

İlk önce de eğitim işini ele almalıydı. Çünkü yetişkin insan olmadan hiçbir şey çözümlenemiyor, verim sağlanamıyordu. Bir okuma yazma atılımı gerekliydi. Bunun da değişik yöntemler ve de değişik bir ruhla yürütülmesi gerekliydi.

1935’de nüfusun yüzde sekseni köylüydü ve bu kitlenin büyük çoğunluğu cahildi. Yalnız okuma yazmada değil; sağlık ve üretim yönünden de çağdışı koşullar içindeydi. İhmal edilmişti. Atatürk’ün bu konuya eğilmesiyle, sorumlular da işi kökten ve ciddi olarak ele aldılar.

Komisyonlar kurularak Anadolu köy gerçeği yerinde görüldü ve incelendi. Bu incelemeler değerlendirilerek ne yapılması gerektiği üstüne sonuçlar çıkarıldı.

Köy eğitimi alanında daha önce yapılan işler, hazırlanan raporlar da gözden geçirildi. Batıdan kopya edilen yöntem ve kurumların bizim gerçeklerimizi değiştiremeyeceği gerçeği de bu arada kabul edildi.

Bu yüzden, kendimize özgü kurumlar yaratma girişimleri başlatıldı.

1935’de durum şuydu:

Toplan nüfusun yüzde sekseni köylerde yaşamakta, bunların ancak yüzde on dördü sözüm ona okuma yazma bilmektedir.  Öğrenim çağında 1 milyon 920 bin köylü çocuğu vardır. 40 bin köyden 35 bininde okul yoktur.

İlk atılım köyler için 38 bin öğretmen yetiştirilmesi planlanır. İki tane köy öğretmen okulu ve eğitmen kursu ile başlanır. Bu sayı 1940’da 14’e çıkarılmış ve aynı yıl 17 Nisan’da çıkarılan bir yasayla adları da Köy Enstitüleri olmuştur. Sonradan bu sayı 21’e ulaşmıştır.

Kuruluşun bir felsefesi olduğu muhakkak;

Öğretmen Okullarına verilecek bir karakter olması gerekiyordu.

  1. Öğretmen adaylarına verilecek bilgi, genel ve eğitim-öğretim ile ilgili esaslara dayanmalıdır.
  2. Mesleki dersleri, adayları iş ve prodüksiyon(uygulayıcı, yapımcı) okulu denilen ve pratik bilgi ilkesi güden, yeni anlamdaki ilk okulun yöntemlerini egemen kılacak şekilde olmalıdır.
  3. Yarının öğretmen adayları, köy hayatının her yönüyle ilgilenebilecek bir hayatın içinde yetişmelidirler.
  4. Öğretmen adayları, tarımsal ve sanayi ile ilgili bütün yapım şekillerine, teorik ve pratik bakımlardan egemen olabilecek durumlara getirilmelidir.

Köy öğretmeni ve köye yarayan mesleklerin erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde kurulmuştur.

Öğretmenlerle birlikte köye gerekli sağlık memuru, köy ebesi, köy teknisyenleri yetiştirmişlerdir.

Böyle güçlü kadroları olan köylü, gerçekten milletin efendisi olabilirdi.

Proje tutmuş ve başarılı olduğu da pratikte görülmüştü.

Yabancı birçok politikacı, eğitimci ve aydının dikkatini çekmekte gecikmedi. Köy Enstitüleri dünya eğitim ansiklopedilerine de Türk buluşu kurumlar olarak geçti. Kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un bu ansiklopedilere tek Türk eğitmeni olarak geçtiği gibi… Şimdi Köy Enstitüleri için söylenmiş bazı cümleleri görelim.

Köy Enstitüleri yeni “bir köylü intelligigentisi (aydınları)” yaratmıştır.  La Monde Gazetesi

“Son yıllarda tasavvurumdaki okullar Türkiye’de kurulmaktadır. O da Köy Enstitüleridir. Prof John Dewey

“Köy Enstitüleri, şimdiye kadar eşine az rastladığım pek kıymetli öğrenim merkezleridir.” Prof Charles Latman

“Köy Enstitüleri Kemalist Türkiye’nin kendine has, özel bir buluşudur.” Friedric W. Fernau

“Dünyanın hiçbir yerinde böyle yararlı ve anlamlı kurumlar görmedim.” George Duhamel- Fransız düşünürü.

“Siz demokrasiye ulaşmanın gerçek yolunu bulmuşsunuz. Bu Enstitüler dengeli ve ahenkli bir toplum tipinin garantisi, Enstitülerinizde, memleketinizin kendi bünyesinden fışkırma kuvvetli, sıhhatli bir gençlik buldum.  Miss jeannetta Bakin- Amerikan Kongresini kadın milletvekili

“Köy ile şehir arasındaki fark çok açık. Birkaç köy Enstitüsünü ziyaret ettikten sonra anladım ki, bu uçurum Köy Enstitüsü sayesinde giderilebilir. Enstitüler, köy ile şehir, halk ile aydınlar arasındaki uçurumu doldurmak için bulunmuş pek maharetli bir çare”. Arnold Toynbee İngiliz Tarihçisi

“Aradığımızı, istediğimizi burada bulduk. Çağın gereklerine ve çevre koşullarına uygun eğitim kuruluşları oldukları için çok beğendik. Biz de uygulayacağız.” Tayland Öğretmen Okulları Genel Müdürü

“Kız ve erkek öğrencilerin teşkil ettiği bir müzik topluluğunun bize verdikleri batı müziği konserinde Beethoven ve Mozart’ın parçalarını hatasız çaldılar” Alman Prof. Schavrz  Kessler.”

Bu kadar methiyeyi düzenler olduğu gibi kurulduğu günden itibaren eleştirenler ve hatta kapatılmasını isteyenler de vardı.

Marşall Planı çerçevesinde ABD ile yapılan anlaşmaların hayata geçirilmesiyle birlikte, 1947’den itibaren geriletilmesine yönelik çalışmalar gün yüzüne çıkmaya başlamıştı bile;

Çok partili sisteme geçildiği yıllardı; 1950 seçimleri yapıldı, Demokrat Parti çoğunlukla iktidara geldi.

Stalin’in boğazlar ve Doğu Anadolu’dan toprak talebi telaffuz etmesi ve o günlerde de Kore savaşının patlak vermesi, General Tahsin Yazıcı komutasında bir Tugay Türk askerinin de Kore Savaşında sahaya sürülmesi karşılığında, NATO’ya girilme süreçleriyle pirim üstüne pirim yapan DP iktidarlarını artık kim tutabiliyor.

O yıllarda NATO; Sovyetler Birliğine karşı, yani Kominizme karşı Yeşil Kuşakların çizildiği bir Asya planı peşindeydi.

Zahir Şah’ın Afganistan’ı, Şah Muhammed Pehlevi’nin İran’ı ve DP iktidarının Türkiyesinde ilerici, modern ve kalkınmaya yönelik Milli Eğitim Sistemleri NATO için sakıncalıydı!

NATO’cular, iktidardaki yeni partnerleri eliyle1954 yılında ilk satırı, Komünist yuvaları yaftasıyla Köy Enstitülerine koydurdular!

İşte ondan sonra Tarikat ve Cemaatlerin önü açılırken;  70’li yıllarda da CIA’nin Ankara Post Şefi Paul Hanze ve Devletimizin başına geçirilen çuvalın tasarımcısı Paul Wolfowitz giller, hayalini kurdukları Siyasal İslam’ın taşlarını döşemeye başlamışlardı bile

Başardılar.

Kazanan hep ABD oluyordu.

Öyle ki, kaybederken de kazanıyordu!

Biz de hep kaybettik.  

Geriletildik.

Bu uğurda çok kan kaybettik, insan kaybettik,

Her şeyden önemlisi, yıllarımızı kaybettik.

Bu gün bulunduğumuz nokta, 1954’de uygulamaya sokulan planını sonucuydu.

Öyle ki, Bir Üniversitemizin Rektör Yardımcısı 83 milyonun gözünün içine bakarak şunları söylemişti: ”Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine(anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede; yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.”

Söylenecek söz kalmış mı?

Köy Enstitülerinin kapatılmasının gerekçesini bu cümlelerde aramayalım mı?

2019 Üniversite sınavında 41 bin öğrencimiz sıfır(0) çekmiştir.

Bu yürütülmekte olan eğitim sistemin sonucudur.  

Bu utanç hepimize yetmelidir.

Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar, ödül konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Benim Öğretmenlerim Köy Enstitülüydü. Ben Cumhuriyet eğitim devriminin bir eseriyim. “

O gün hepimiz, Genç Cumhuriyetimiz ve onun kurumlarıyla gurur duymuştuk!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum