Kültür Ve Turizm Bakanı Nabi Avcı:

Kültür Ve Turizm Bakanı Nabi Avcı:

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Türkiye’nin turizm alanında rutinleşmiş, otomatiğe bağlamış Rusya, İngiltere, Almanya pazarına ve onlara dönük deniz, kum, güneş turizmi parantezine hapsedildiğini...

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Türkiye’nin turizm alanında rutinleşmiş, otomatiğe bağlamış Rusya, İngiltere, Almanya pazarına ve onlara dönük deniz, kum, güneş turizmi parantezine hapsedildiğini söyledi.

Kültür Turizm Bakanı Avcı, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve üniversitelerin tarih, edebiyat, sanat, kültür ve turizm alanındaki ilgili akademik birim yöneticilerinin katılımıyla Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’nda bir toplantı gerçekleşti. Toplantıda Türkiye’nin tarih, edebiyat, sanat, kültür ve turizm alanında, eğitim ve bilim odaklı strateji ve politikaları Bakan Avcı tarafından konunun ilgili akademik birim yöneticileri ile paylaşıldı.

Burada bir konuşma yapan Bakan Avcı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile hükümet açısından artık kendilerini daha az yalnız hissedeceklerini belirterek, “Çünkü Yükseköğrenim ile ilgili düzenlemelerle bizim birlikte akademik özgürlüğe, özerkliğe halel getirmeyecek üslup ve çerçeve içerisinde birlikte neler yapabileceğimizi inşallah önümüzdeki dönemde hep birlikte göstereceğiz. Özellikle sanat, edebiyat ve iletişim fakülteleri açısından bizim sizden beklentilerimiz var, sizin bizden beklentileriniz var. Birincisi, ben Milli Eğitim Bakanlığım döneminde hiçbir İletişim Fakültesi’nin açılmasına onay vermedim. Bunu da direnerek yaptım, çünkü işin iyice tadı kaçmaya başlamıştı. Türkiye’nin nitelikli iletişimcilere ihtiyacı var doğru ama İletişim Fakültesi’nden de mezun olacak gençlerin istihdamı bakımından bu sayıların belli bir ölçekte tutulması gerekiyor. Bu başka disiplinler için de geçerli ama kendim o alandan geldiğim için bu konularla ilgili taleplere daha rahat göğüs gerebiliyorum. Kültür Bakanlığı olarak gerçekten çok nitelikli sanat tarihçilerine, arkeologlara, kütüphanecilere, halk bilim araştırmacılarına ihtiyacımız var. Özellikle 2016 yılında yaşanan turizm alanında yaşanan kriz meselesiyle şunu bir kere daha gördük ki biz Türkiye olarak meğer gerçek potansiyelimizin çok azını değerlendirebiliyormuşuz hem kültür alanında hem turizm alanında ve söz gelimi turizm alanında kendimizi 3 kolay pazara, artık rutinleşmiş, otomatiğe bağlamış 3 pazar; Rusya, İngiltere, Almanya pazarına ve onlara dönük deniz, kum, güneş turizmi bu paranteze hapsetmişiz. Oysa Türkiye aklınıza gelebilecek bütün turizm türleri açısından dünyanın en önde giden destinasyonlarından biri olmayı çoktan hak etmiş bir ülke ama bunu yapamamış olmamızın en önde gelen nedeni yetişmiş insan gücümüzün bu potansiyeli karşılayacak nitelikte olmayışı. Dolayısıyla pek çok alanda bizim çok nitelikli, yetişmiş elemanlara ihtiyacımız var. Çalışanlarımızın içerisinde gerçekten uluslar arası nitelikte insanlarda var ama özellikle genç çalışanlarımızda pek çok temel alanda; Türkçe, yabancı dil alanında çok ciddi zafiyetler var” ifadelerini kullandı.

“Her üniversite, fakülte ve bölümümüz kendi bulunduğu yöredeki tarihi mirasa göre kendi programlarını oluşturabilecek esneklikte yapılandırılmalıdır”

Türkiye’nin bir açık hava müzesi olduğunu belirten Bakan Avcı, “Nereye elinizi atsanız tarih ve kültür fışkırıyor dolayısıyla her bir üniversite, fakülte ve bölümümüz kendi bulunduğu yöredeki tarihi mirasa göre kendi programlarını oluşturabilecek esneklikte yapılandırılmalıdır diye düşünüyorum. Öğrencilerimizin formal dersleri dışında da kendi yeteneklerini, heveslerini gerçekleştirebilecekleri arkadaşlarıyla ve karşıtlarıyla konuşabilecekleri ortamları hazırlamanın üniversite yönetimlerinde yeri olduğunu zannediyorum. Üniversite dediğimiz yerde mümkün olduğu kadar çeşitliliğin, farklılığın ifade imkanı bulmasında memleketimiz için de milletimiz için de akademimiz için de Kültür ve Turizm Bakanlığımız için de büyük faydaları var” şeklinde konuştu.

“En önemli girişimlerimiz arasında, Kalite Kurulu’nun oluşturulması ve Misyon Farklılaşması Odaklı İhtisaslaşma dönemini başlatmak oluyor”

“Dünyada yükseköğretim sistemleri özellikle son yıllarda yönetim, finansman, kurumsal yapılanma biçimi ve mezunlardan beklenen yetkinlikler gibi önemli başlıklarda ciddi değişiklikler yaşamaktadır” diyen Saraç ise sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yükseköğretimdeki bu hızlı büyüme, kitleselleşme, sistemin toplumun bütün kesimlerine açılması, yükseköğretime erişimin kolaylaşması ve çeşitlenmesi, bütün bu değişimleri hızlandırmakta bizi de hızlı ve dinamik kılmakta ancak ne var ki teknolojinin ana dinamik oluşturduğu global dünyanın güçlü unsurları olan yüksek teknoloji, inovasyon, sibernetik, dijital dünya gibi kavramların dönemini yaşasak da YÖK olarak başarılarımızın temelinde önce insan faktörünün olması gerektiğinin bilinci ile hareket etmekteyiz. Sadece sosyal bilimlerde ve sanatta okuyan öğrencilerimize değil, tüm öğrencilerimizin eğitim süreci boyunca edindikleri akademik bilginin yanında ruhlarına hitap edecek, fikir dünyalarını geliştirecek konularla da yaşamlarının zenginleştirilmesine gayret gösteriyoruz. Bu bağlamdan olmak üzere kadim medeniyetimizin önemli bir cüzü olan düşünce geleneğinin yorumlanmasının ve değerlendirilmesinin öğrencilerimiz için önemli bir yol gösterici olacağı düşüncesi ile son 1,5 yılda üniversite öğrencilerimize yönelik, alanında seçkin isimlerin konuşmacı olarak katıldığı ‘Kültür ve Sanat Söyleşileri’ Programlarını başlattık. Yükseköğretim sistemimizdeki son 10 yılda yaşanan bu büyüme sürecinin bundan sonraki aşaması keyfiyet itibariyle, nitelik ve kalite bakımından da büyümedir. Bu kapsamda son 1 yıl içerisinde gerçekleştirdiğimiz birçok yeni ve yenilikçi girişimlerimiz bulunmaktadır bunların bir kısmı: Kontenjan Planlaması, Temel Bilimlere olan ilginin artırılmasına yönelik özel stratejileri, Yüksek Lisans ve Doktora Kriterlerinin düzenlenmesi ve güncellenmesi, Doçentlik Yönetmeliği ve Kriterlerinin düzenlenmesi ve güncellenmesi, Tıp, Hukuk, Mühendislik, Mimarlık, ve son olarak eğitim fakülteleri için taban puanları getirilmesi, tabii bu noktada bizi sevindiren bir hususu da ifade etmek istiyoruz, özellikle bu son madde de Türkiye’nin çok farklı düşünce kutupları bu hususta bir mutabakat gösterdi ve Yükseköğretimin artık toplumda bir ayrışma değil bir birleştirici, mutabakat zemini olma yolundaki umutlarımızı da yeşertti. Yabancı dille eğitim öğretim yönetmeliği de güncelledik, Denklik Sürecimizde çağdaş ülkelerdekine benzer bir yapılanmaya gidiyoruz, Mevlana değişim Programımızı yeniledik, Bilgi paylaşımını herkese açtık, Yetki Devri sürecini başlattık, Yurtdışına gönderilecek öğrencilerde artık ülkemiz için ihtiyaç duyulan öncelikli alanların esas alınması aşamasına geçtik, İş garantili yurt dışı programını da başlattık. Yurt dışı bursları veriyoruz artık ama bu yurt dışı burslarımız önceden beli bir plana göre ve odak seçilerek yapılmakta. Bütün bu saydığımız düzenlemeler, daha çok Yükseköğretim Kurulunun asli görevi olan girdi süreçlerimizdeki kalitenin artırılması yöneliktir. Tarafımızca gerçekleştirilen ve yapısal değişim niteliğinde olan çıktı süreçli en önemli girişimlerimiz arasında, Kalite Kurulu’nun oluşturulması ve Misyon Farklılaşması Odaklı İhtisaslaşma dönemini başlatmak oluyor.”

“YÖK olarak üniversitelerimizin tümünün aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz”

Kalite Kurulu ile ilgili olarak Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliğinin Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini belirten Saraç, “Tabii ki Yükseköğretim Kurulu’nun bünyesinde, bizim arzumuz bunun en kısa sürer içerisinde YÖK’den idari ve mali açıdan bağımsız, YÖK’ün eğitim, öğretime dair almış olduğu kararların çıktılarını YÖK’ten bağımsız bir kurulun değerlendireceği bir aşamaya geçilmesi. Bunun hükümet programında da yer alması bize mutluluk veriyor ve eminiz ki hükümetimiz bu konuya verdiği önemi çok yakın bir süre içerisinde yasalaşmayla nihayetlendirir diye düşünüyoruz. Yapısal değişikliği gerçekleştirecek ikinci husus, Üniversitelerde misyon farklılığı odaklı ihtisaslaşma ve bu kapsamda beklenen çeşitlilik. Biz artık YÖK olarak üniversitelerimizin tümünün aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Üniversitelerimizin her biri farklı değerler üretmelidir. Bu kapsamda üniversitelerimizin bir kısmının eğitimde, bir kısmının araştırma ve teknoloji üretiminde bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta farklılaşmasını hedefliyoruz. Bunun için üniversitelerin misyonlarını tekrar gözden geçirmesine, tek tipten uzaklaşarak kurumsal farklılık ve çeşitliliğe yönelmesine, üniversite olmanın şümullü yapısından uzaklaşmadan belli alanlarda temayüz etmesine ihtiyaç vardır. Bu alanda uzun ve kollektif çalışmalarla belirlenen 5 üniversitemiz, 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı” diye konuştu.

“Yükseköğretim tarihimizde bir ilk olacak olan ’100/2000 Doktora Projesi’ni hayata geçiriyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Külliyedeki ödül törenindeki konuşmasını hatırlatan Saraç, “Bugün bizim yoğunlaşmamız gereken tematik bir alanı işaret etti. Malumunuz o da müzik. Biz de sanat dünyamız açısından bu güzel ve anlamlı öneriyi ilgili kurullarımızla çalışarak hemen gerçekleştirmeye çalışacağımızı ifade etmek isteriz. Bütün bu projeleri hayata geçirebilmek için nitelikli insan kaynağına ihtiyacımız olduğu aşikardır. Doktora derecesine sahip insan kaynaklarının nicelik ve nitelik olarak artırılmasına yönelik olarak ülkemiz için öncelikli olan ve öğretim üyesi ihtiyacı olan belli alanlarda ihtisaslaşacak bin yönlendirilmiş araştırma görevlisi alımı için ilana çıkıldı. Bunun yanı sıra yükseköğretim tarihimizde bir ilk olacak olan ’100/2000 Doktora Projesi’ni hayata geçiriyoruz. Ülkemizin doktoralı insan ihtiyacını karşılamak üzere 100 önemli ve disiplinler arası alanda iki bin kişiye tatminkâr bir burs verilecek. Bu alanlar da rasyonel bir şekilde belirlendi, ülkemizin gelecek 10 yılını şekillendirecek bir şekilde tasarlandı. ’100/2000 Doktora Projesi’ bilim hayatımızın önümüzdeki yıllarda bir teminatı olacaktır. Bu doktora programlarının önemli ögeleri disiplinler arası kurgulanması ve gelecek 10 yılın öne çıkan alanlarına hitap ediyor olması” değerlendirmelerinde bulundu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.