Kuşların aşkı

Bugün günlerden Cuma…

Güneşli bir Aydın havası bizi karşılıyor, sıcaklık 15 derecelerde. Yavaş yavaş erken gelecek baharın işaretlerini görmeye başlıyoruz.

Sabah çayımı yudumluyordum, gözlerim evin balkonundaki korkulukların üzerinde dans edip oynayan kumrulara takıldı. Kumrular balkonun tavanında çok önceden çalışmalara başlamış yuvalarını kuran kumrular. Gökyüzünü delip geçen bana özgürlüğümü veren kumrular.

Sabah sabah bu saf mutluluğu ruhumda hissetmiştim yüzüm gülmüştü.

Ne yapsın kuşlar? Ağaç yok, bağ bahçe yok, doğa desen hiç yok?

Hani, kuşların dallara konup, mutluluk yayacağı özgürce sevişip çoğalacağı yeşil alanlar parklar nerede? Hani…

Katledildi doğal yaşam alanları, garip kaldı kuşlarımız.

Çaresizlikten ya, Mehmet amcanın damına ya da bizim evin balkonuna konacak yuva yapacaklar. Nihayet onlarda bizim gibi canlı. Doğanın bir parçası olarak yaşamak zorundalar. Malum dünya sadece biz zavallı insanlara ait değil. Bu doğal hayatta kuşların, başıboş dolaşan sokak köpeklerinin, kedilerin ve yaşayan her canlının hakkı var. Öyle değil mi?

Tabiatın sarıp sarmaladığı yeşil alanları, zeytinlikleri, incir ve portakal bahçelerini katledenler, katledilmesine izin verenler utansın.

Balkon demirinin üzerinde mutluluk içinde oynayan o iki kumru beni etkilemişti, adeta hayat dersi verir gibiydiler, yoğun duygu seline kapılmıştım.

Kuşların fıtratlarındaki sevgi, sadakat, hoşgörü ve sonunda mutlulukla biten vedalarını biz insanlarla özdeşleştirmek istedim. Sanki yeni güne uyanıp yeni heyecanları yakalayacaktım.

Biz insanlar…

Aile ilişkileri..

İş yaşamı, eğitim öğrenci ilişkileri...

Çarşı, pazar, esnaf ve müşteri ilişkileri...

Amiri, memuru, çocuk, büyük ilişkileri..

Mahalle arkadaşları, okul arkadaşları, asker arkadaşları ve iş arkadaşı..

Tarla komşusu, köylüler ve binlerce insan ilişkilerine bağlı davranış dinamizmi ve sınırsız örnekleri...

Hele ki siyasetçiler ;

Konuştukları üslup ve ifadeler...

Fanatizm içinde bağırmaktan sesi kısılmış nefret söylemleri...

Şu an toplum hayatında her an birbirini tetikleyen huzurumuzu ve sosyal barışı bozan saldırılar ve son zamanlarda yaralama ve ölümlere karşı karşıya olduğumuz gerçeği.

Vurgun, soygun, hırsızlık ve kadın cinayetleri.

Hepimizin moralini bozuyor ve içimizi karartıyor.

Herkesin dilinde bir soru cümlesi...

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?

Hepimizin merak ettiği sonuç cümlesi;

"Bu işin sonu nereye varacak?”

“Ne olacak bu halimiz?”

Üstüne üstlük, yaşam, geçim ve gelecek endişeleri beynimizi kemirirken, her devirde ve dönemde tuzu kuru olanlar, işleri tıkırında mutlu azınlıklar hariç, tüm vatandaşlarımız gidişattan dert yanıyor. Bazılarımızda açık açık mutsuzluğunu; "yok dengeler bozuldu bir kere, yok taşlar yerinden oynadı bir kere, iflah olmayız biz” gibi cümlelerle kendini avutuyordu.

Haksızlıklara uğrayanlarda; Nerede hak, hukuk, adalet demeye başladı.

Sahiden ne oluyoruz nereye gidiyoruzun karşılığı yok gibiydi.

Yok yok yok, olmuyor…

Atatürk'ü mezarından kaldırıp getirsek; “Atam gör şu halimizi, kurtar bizi desek”, yüce Atatürk'te, “bu mu benim milletim, bu mu Cumhuriyeti emanet ettiğim gençlik?” der miydi? Derdi..

Yazık…Dökülen kanlara, vatan için dökülen terlere, verilen emeklere yazık.

Bayrak ve namusumuz için verilen binlerce şehitlere yazık.

Düşman içimize girmiş, yedi düvelle savaşmaya gerek yok artık.

“Nerede yetişti bu gafiller?”

“Nerden çıktı bu kadar hain” der miydi Atatürk.

“Ve herkes yapacağını ve yaptığını çekecek”, der miydi? yüce Atatürk.

Kuşkusuz derdi.

Dinimiz İslâm'da ne diyor?

"Ne verirsen elinle, o gelir seninle "

Atalarımız da;

"Ne ekersen onu biçersin."

Neyse ;

İnsan olarak, yaratılmışların en şereflisi olarak vebalimiz çok büyük.

Bir balkon demirine konan kumru kuşları kadar dahi olamadık. Bir kuşun içtenliği kadar dahi birbirimizi sevemedik.

Oysa Allah yüce kitabımız Kur'an'da ;

" Ve Allah onların kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi.” diyordu. ( Enfal- 63 )

Bu arada bir de öğrencileri için çırpınan, eğitim sevdalısı öğretmen de feryat ediyordu; "Ali ağabey” diyordu.

İki üstün zekâlı öğrencinin velisinin şu sözleri;

“Yaşadığımız eğitim sorunları yüzünden Aydın'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldık." İfadesi, yüreğimi kurşun gibi deldi.

Öğretmenlik mesleğini çok seven, eğitim sevdalısı bir yürek.

Kumrular kadar sevmeyince.

Aşkımızı ve ruhumuzu kaybedince.

İşte yaşadıklarımız.

Ben de arıyorum o balkon demirindeki kuşun sevinç mutluluğunu.

Hangi pazarda?

Hangi ovada, hangi meydanda, hangi dağın tepesinde.

Arıyorum, arıyorum arıyorum…

Sokak sokak arıyorum, gidiyorum diyar diyar..

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum