Mevlana

Mevlana yaratanı yaratılandan ötürü sever. Dini, dili ve ırkı ne olursa olsun tüm insanlar onun yanında eşittir. Birdir. Hatta onlar günahkâr olsalar da Mevlana onları hoş görür. ‘’Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir. Ne olursan ol yine gel ‘’Der. Mevlana bu sözüyle insanlara karşı kalbinin ne kadar sevgi ile doldu olduğunu belli eder. Günümüzde insanlar arasında ayrım yapanların veya yapmaya çalışanların olduğunu düşünürsek Mevlan’nın ne kadar bütyük bir sevgi abidesi olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. 

Mevlana insanlara “Her an iyilik tohumu ek; çünkü ekmedikçe hiçbir şey ölçemezsin” der. Dünya da dostsuz kalmayın; Çünkü ayıpsız dost arayan dostsuz kalır ‘’ Der.’’Şevkat ve merhamette güneş gibi ol, günahları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, cömertlikte akarsu gibi ol,ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’’ Der. Görüldüğü gibi Mevlana insanları hep iyiliğe ve güzelliğe davet eder. 

Platon ‘insan iki ayaklı tüysüz hayvandır’’der. 

Sokrates’’İnsan kendini bilme ilkesidir ‘’der 

Aristo’’İnsan düşünen hayvan ve toplum kuran canlıdır ‘’ der. 

Görüldüğü gibi eski düşünürler insanı hep fiziksel bir varlık olarak ele almışlardır. İslam düşünürlerinden İbni Haldun da’’İnsan geleneklerin ve alışkanlıkların çoğuludur ‘’der. Mevlana’nın insan hakkındaki düşüncesinin temelinde ve odağında ise hep insan vardır. Ona göre Tanrı insanda ses ve söz olarak kendini göstermektedir. İnsan kendisinde var ola bu Tanrı sırrına aşık olmalıdır. Bu nedenle hem seven hem sevilendir. Bu yönü insanı diğer canlılardan üstün tutar. Tanrı insanı yaratırken kendindeki güzelliği üflemiştir. Dolayısıyla insan Tanrıdan bir parçadır. Eserdir. Bu nedenle insanlar arasında ayırım yapılamaz. Hepsi birdir. Bir güzelliğin parçasıdır. 

Mevlana zenginliğe, makam ve mevkiye önem vermez. O her zaman yoksullarla ilgilidir. Daima düşkünlerin elinden tutar. Hatta suçluları bile küçük görmez ve her zaman onların elinden tutar. Onları bağışlar. Ancak insanların tembellik yapmasını da hoş karşılamaz.’’Gücün varsa istemekten sakın.’’Der. İnsanların daima çalışmalarını öğütler. İnsan varlıkların en şereflisidir. İnsanlar arasında sevgi, dostluk ve kardeşlik önde gelmelidir. Bu da ahlakımızın temelini oluşturmalıdır. 

Mevlana Hakkın sevgisini barındırmayan gönülün kâfir olacağını söyler. Hakkın sevgisini taşımayan gönül harap olmuştur. Yıkılmış bir şehir gibidir. Mevlana tüm gönülleri tutuşturan insanlık için bir ışıktır. İnsan aşkın ve güzelliklerin olgunlaşmasını sıfatında taşır. Bu güzel özelliklerin her insanda bulunmasını arzular. O nedenle Tanrıyı tanıyan tanımayan herkes güzelliğe, sevgiye, hoş görüye yelken açmış demektir. 

Mevlana insanlara şunu der’’Bedenimin her zerresinden bir feryat duy, bir inilti işit; çünkü sen büyük bir şehirsin. Belki de bir şehir değil binlerce şehirsin. Her şey sensin, her şeyden öte ne varsa o da sensin. O da senden ibarettir.’’ 

Mevlana görülüyor ki; insanlık düşüncesine yepyeni bir mesaj katarak insanlığa ahlak, akıl, estetik ve sevgi önererek yeni ufuklar açmıştır. Mevlana insanlık için bir ışıktır. Aşkın ve güzelliklerin en olgun göstergesidir. Onun gösterdiği yoldan yürümeye çalışan herkes bilgeliğe, olgunluğa ve mutluluğa ulaşır. Mevlana kâinatın bir sisteminin olduğunu akıl ve mantık silsilesi olduğunu, dönerek anlatır. Her şeyin tanrıdan alındığını ve bu Dünyaya verildiğini anlatmak için de bir elini gökyüzüne diğer elini yeryüzüne çevirir. 

Mevlana ‘ya göre insanda ölümle ölümsüzlük, iyi ile kötü birleşir. Ölümsüzlüğün bu Dünyada, bu alemde tekamülünü göstermek için vardır. Dünyada oluşan her şey insanların eseridir. Örneğin bal peteği kendiliğinden oluşmaz. Onu meydana getiren arıdır. Dünyayı oluşturan da insandır. Şarap durduğu yerde sarhoş yapmaz. Ondan sarhoş olan insandır. Demek ki bu kainatta insanın özü yaratıcı kudretin bu yaşamdaki göstergesidir. 

İnsan ve etrafındaki varlıklar bir yerde yaratıcılığın bir göstergesidir. Özüdür. O halde Tanrıyı insanda ve onun varlığında görmek gereklidir. İnsan diğer insanda ve başka şeylerde Tanrının yaratıcı gücünü görmelidir. İşte bu yüzden insan insanın aynasıdır. İnsan her şeyi önce kendinde sonra başkalarında aramalıdır. Ancak o zaman kemale erebilir. Ve Tanrının yarattığı şerefli bir varlık olur. 

İnsanların zayıf olan noktası şimdiye kadar birçok örnek görmesine rağmen kendi değer ve şerefinin farkına varamamasıdır. Bu yönleriyle ele aldığımız Mevlana’nın en büyük insan hakları savunucusu olduğu hemen anlaşılır. Mevlana insanlar arasında ırk, cinsiyet, dil, din ayrımı yapmaz. İnsanlar bu Dünyada Tanrının bir nurudur. İnsanlar arasında ayırım yapmak sadece bir cahilliktir. Mevlana bu nedenle bu Dünyada kadına da büyük önem verir. Kadını sosyal hayatın içine çekmeye çalışır. İnsanlığın kadınla birlikte var olduğunu çekinmeden açıklar. Mesnevisinde ‘ kadın bir nurdur. Sevgili değil. Kadın yaratıcıdır yaratılan değil. ‘’derken bunu anlatır. Mevlana kadına verdiği değerin göstergesi olarak tek kadınla evlenmiştir. Cariye ve köle kullanmamıştır. Oğlu Sultan Veled !e yazığı bir mektupta da hanımını hoş tutmasını ona saygı göstermesini eğer bunu yapmazsa kendisini incitmiş olacağını yazmıştır. 

Mevlana insanlığa ışık saçan, ona hep güzellik, iyilik ve mutluluk gösteren bir insanlık üniversitesidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum