Mısır ile barışı nasıl okumalıyız!

Mısır’daki İhvan hareketine destek ve dayanışma amacıyla Devlet Başkanı Sisi’ye “Diktatör, Firavun, Katil, Darbeci” sıfatlarını saydırarak ilişkilerimizi 12 yıl önce askıya almıştık.

Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi, başkalarına dayatmaya kalktık.

Nil’in bahşettiği kültür ve medeniyetleri görmezden gelerek, belki de küçümseyerek…

Fergana Vadisinden gelme Türk asıllı Ahmet Bin Tolun, Tolunoğulları Türk-İslam devletini Mısır’da kurmuş. Mısır, Tolunoğulları’yla birlikte ilk kez bağımsız olarak yönetilmiştir. Bu dönemde Filistin, Bingazi, Suriye (878'den itibaren), Antakya ve Mersin alınmıştır.

Tarih, 905 yılında taht kavgaları nedeniyle Abbasiler tarafından yıkıldığını söylüyor.

1517’den sonra da mutlak itaatle geçen 400 yıllık Osmanlı İmparatorluğu dönemi…

Arap olmasına rağmen tarihte iki kez Türkler tarafından yönetilmişlerdir.

Gördüğünüz gibi Mısır Tarihinin, Firavunlardan ibaret olmadığını, Türk yanının da olduğunu kavrayabilmiş olsaydık eğer ayrışmak yerine Mısır, Suriye, Libya, Lübnan, Filistin ile Akdeniz’deki ortak çıkarlarımızı korumak adına iş birliğine gidebilseydik, bölge dengeleri başka türlü tezahür edebilirdi.

Biraz pahalıya mal oldu ama bu geri dönüş, ülkelerimiz için çok değerlidir.

Büyük şair Yahya Kemal, “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü seviyorum” demiş.

Ben de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, dış politikadaki hayırlı olabilecek dönüşlerini seviyor ve destekliyorum!

Doğu Akdeniz’deki milli çıkarlarımız için Suriye ve Mısır ile iş birliği yapma kolaylığı varken Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmaları için Akdeniz’de devlet aradık!

12 yıl aradan sonra Kahire’ye yapılan bu ziyaret, çok çok önemli ve bölgesel dengeleri değiştireceğine şüphe yoktur. “İki liderin de oldukça yapıcı olarak nitelediği ve ilişkileri daha da ileri seviyeye taşıma kararlılığını ilan ettiği görüşmede,” devletlerarası ilişkilerde olabilecek bütün konularda adımlar atılması kararlaştırıldı.

Ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bölgemizde barış ve istikrarın tesisi için Mısır ile temaslarımızı her seviyede artırma kararlılığındayız.” Mısır Cumhurbaşkanı Sisi de “bölgede etkin olan bu iki ülkenin barış ve istikrarın sağlanmasında önemli rol oynayabileceğini” vurguladı.

Barış ve istikrardan kastedilenlerin neler olduğuna bakalım mı?

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşmayı en yakın sürede tesis ederek Refah’a sıkıştırılmış Gazzelilerin, daha uygun şartlarda yaşayabilme koşullarının hazırlanmasının yanında, iki devletli çözümün “garantörlüğü” hususu ilk sırada yer almıştır.

Refah kapısı, Gazzeliler için hayati önem taşıyor. İnsani yardımların tamamı buraya getiriliyor.

İsrail, Gazze’den sonra gözü kararttı ve işi bir basamak daha ileri taşıyarak geçtiğimiz hafta Refah’ı da vurarak Mısır’ı hedef aldı.

Amaç; Gazzelilerin Sina’ya sürülmesidir.

Mısır’ın, İsrail’e karşı askeri ve siyasi anlamda önlemler geliştirdiği muhakkak;

Bir çatışmaya döner mi?

Sanmıyorum.

Kızıldeniz- Ümit burnu denklemi, AB’yi yorar.

Mısır, Camp David Anlaşması’nı askıya alabileceğini söyleyerek İsrail ve Amerika’ya göndermede bulunduğu gibi 1978 öncesindeki statüye dönüş için de Arap Birliğine mesajını iletmiş oldu.

Arap Milliyetçiliğinin konjonktüre uymadığını bilen Amerika, İsrail’i serinkanlı olmaya davet ve teşvik edecektir.

İki lider arasındaki görüşmelerde ikinci önemli konu başlığı, Libya’nın geleceği hususudur.

Libya’da Kaddafi sonrası oluşan Obruk yönetiminin (General Hafter) arkasında Mısır, S.Arabistan, BAE, Fransa, ABD ve Rusya bulunurken, BM’nin de tanıdığı Trablus Milli Mutabakat Hükümeti (Feyyiz es Serrac), Türkiye tarafından desteklenmektedir.

“NATO’nun Libya’da ne işi var” dedik ama İhvan meselesinden dolayı Libya’da da Mısırla mahkemelik olduk.

Mısır, komşu olması nedeniyle Libya’da en etkili ülkelerin başında geliyor. Trablus’taki İhvan’ı hala tehdit olarak görmektedir. Türkiye de BM’nin tanıdığı meşru Trablus Hükümeti'ne verdiği destekle, Libya'da taraf ve oyuncu olma vasfını sürdürüyor.

Şimdi Libya’yı bu ikili yapıdan kurtarmak için fırsat önlerine geldi. Mısır ve Türkiye’nin desteklediği grupların barıştırılması iki liderin ellerinde görünüyor. Libya’nın bütünlüğünü sağlamak hepimizi mutlu etmelidir. İki lider de yaptıkları ortak açıklamada buna vurgu yaptılar. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, “Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması ve askerlik kurumunun birliğinin sağlanmasına yardımcı olacak şekilde Türkiye ile Mısır arasındaki istişarenin güçlendirilmesinin gerekliğini teyit ettik.” Demiştir.

Önümüzdeki günlerde olumlu gelişmeleri görebileceğiz.

Yeter ki anlaşmak için masaya oturulsun.

Mısır ile yapılan açılım, ilk etapta Gazze ve Libya’da etkili olacak ve pozitif anlamda Ortadoğu’ya yansımaları olacaktır.

Yetmez!

Bölge istikrarı ve Türkiye’nin geleceği için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile de açılım yapılabilmelidir.

Kapatın gözlerinizi…

Türkiye, Mısır ve Suriye Devlet Başkanlarının, Şam’daki Emevî Camii’nde birlikte kıble yaptıklarını düşünebiliyor musunuz?

Siyasi tarihimizde 1998’in çok önemli bir yeri vardır.

Dönemin Cumhurbaşkanı Rahmetli Süleyman Demirel’in ricasıyla Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Şam’a giderek Devlet Başkanı Hafız Esad ile görüşmüştü.

Türkiye ile olan Öcalan krizi ve bu krizin Ortadoğu’ya yansımaları anlatıldı.

K.K.K Orgeneral Atilla Ateş, Hatay’dan sabrımız kalmadı diyerek savaş mesajını iletmişti bile;

Mübarek ile atılan bu adımın sonunda bugün bile görüşmelere referans olacak Adana Mutabakatı zaptı imzalanmıştı.

2000 yılında Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad vefat etti. Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’in cenaze törenine katılması, Suriye’de büyük bir memnuniyete neden oldu ve bu sayede de Türkiye-Suriye ilişkileri, tarihinin en iyi dönemlerini yaşamıştır.

2011’de Stratejik Derinlik simsarları sahaya çıktılar ve Suriye’de bir milyon insan öldürülürken altı milyon sığınmacı bize kaldı.

Onunla da yetinseler…

Cerrahlar, Fırat’ın doğusunda iş başındalar.

Doğacak ikiz bebeğin birini Urfa/Balıklı Göl kenarındaki Halil Ur-Rahman Camii avlusuna bırakmak üzereler.

An itibariyle 1998’den daha iyi durumda değiliz.

Önce Fransa ve sonrasında ABD, Esad’ı kabullendiler. İsrail, Esad giderse kiminle komşuluk yapacağını bilmiyor. Müslüman Kardeşler ile olmayacağını gördüler ve Mısır’da da onun için Sisi’ye darbe yaptırdılar.

Suriye’de evrim geçirmiş El Kaide, El Nusra, HTŞ ve İŞİD ile komşu olmak ister mi?

Bugün için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkesi için olduğu kadar hasımları ve en yakın komşusu bizim için de en iyi olandır.

Suriye'nin yeniden Arap birliğine döndüğünü biliyoruz.

Şam-Kahire ilişkileri de iyi durumda ve Büyükelçilikler açıldı.

Türkiye-Suriye normalleşmesinde, bugün de aynı misyonu Mısır Cumhurbaşkanı Sisi yüklenebilir.

Tıpkı 1998’de olduğu gibi;

Kissinger’ın “Ortadoğu'da Mısır ‘sız savaş, Suriye ‘siz barış olmaz” sözüne, Türkiyesiz de denge olmaz ifadesinin eklenmesini istemez misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum