Nasıl devlet olunur

Devletlerin coğrafyalarında yaşayan insanları, akıllı ve akılcı ekonomi politikalarla yönetildiklerinde mutlu yaşarlar ve mutlu gelecekler inşa ederler. Bizim de hedefimiz o olmalıdır.

Sulanabilir verimli toprakları, akarsuları, gölleri, denizleri, yer yer ormanları ve hepsi kadar önemli jeostratejik konumu ile herkesin gözünün olduğu netameli bir coğrafyada yaşadığımızın bilincindeyiz.

Kanunlarını örnek aldığımız İsviçre kadar medeni, barış içinde yaşayarak İsveç kadar gelişmişlik ve refahı yakalatacak, milli menfaat söz konusu olduğunda da İsrail kadar şahinci dış politikalarla ülkeyi yönetecek siyasi oluşumlara ihtiyacımızın olduğunu kabul etmeyeniniz var mı?

Ülkeler milli menfaatlerini koruyabilmek için proje üretirler ve uygularlar. Kendisine yapılmış eylemin, karşılık verilme işini tarihe bırakmazlar. Tıpkı adalet ve hukuk gibi. Gelecek kuşaklara kapanmamış hesap devretmezler.

Uluslararası işlerde ‘Allah’ından bulsunlar’ diye bir kavram yoktur.

Sovyetlerin 1979 yılında Afganistan’ı işgali ile ABD’nin SSCB’ne karşı geliştirdiği Yeşil Kuşak projesinin doğu halkasında onarılması çok zor bir durum ortaya çıktı. Bilmeyenler için söyleyelim.  Yeşil Kuşak,  Sovyetlerin güney denizlerine inmesinin önlenmesidir. Aynı yıl İran’da ABD yanlısı Şah Rıza Pehlevi ülkesinden kaçmış,  Humeyni, İran’da anti Amerikancı bir yönetim oluşturmuştu. Böylelikle kuşakta ikinci gedik de açılmış oldu.

Yeşil Kuşağın en stratejik ülkesi konumundaki Türkiye’nin de kaybedilmesi, İsrail ve ABD çıkarlarıyla örtüşmüyordu. Pentagon ve ABD dışişleri de bunu çok iyi biliyordu.  Türkiye’yi sağlama alma gereği hissettiler. Fetö’cüler kadar ABD’ye bağlı olan, İstihbarat literatürüne  “bizim çocuklar” olarak geçen 12 Eylül Generallerine darbe sipariş edildiğini hepimiz biliyoruz.

Türkiye’deki darbeden sonra Afganistan’daki Rus işgaline karşı direniş başlatıldı. El-Kaidenin Liderliğini yapan Usame Bin Laden ve çekirdek bir ekibi CIA tarafından ABD’de kont-gerilla eğitiminden geçirildiler. Suudi Arabistan’ın para, Pakistan’ın istihbarat ve lojistik, ABD’nin silah, danışmanlık ve teknik desteği ile Ruslar Afganistan’dan çıkartıldı. Yeni yönetim Taliban’dan oluştu. Yıllar yılları kovaladı ve 2002’ye gelindi.

usame-bin-ladin.jpg11 Eylül 2002’de Newyork’daki ikiz kuleler vuruldu. Altından El-Kaide lideri Usame Bin Laden çıktı dediler. Kendi yarattıkları İstihbarat figürünün peşine düştüler. Pakistan devleti ve onun İstihbarat kuruluşunun desteği ile Usame Bin Ladin’i 2 Mayıs 2011’de Pakistan’ın Abboottabad şehrinde CIA’nin gerçekleştirdiği operasyonda öldürüldüğü ve Hint okyanusuna atıldığı açıklaması yapılmıştı.

Operasyon anını, ABD yönetimi ve karar mekanizmasındaki yöneticiler naklen izlemiştir. Resimde insanların yüz ifadelerinden gerilimlerini anlayabiliyoruz.

ABD ne yapmış?  

Hedefe oturttuğu adamı naklen yayın ile ortadan kaldırmış.

naklen.jpg

Bize ne dediler? “Çadır mahkemesi kur, açılım yap, İngilizlerin, Norveçlilerin gözetiminde PKK ile masaya oturup görüş.”

OPERASYONU NAKLEN İZLEYEN EKİP

1.Barak OBAMA             Başkan

2.Joe BİDEN                    Bşk. Yrd.

3.Hillary CLİNTON         Dışişleri Bakanı

4.Robert GATES             Savunma Bakanı

5.John BRENNAN          Ulusal Güv.Danışmanı

6.Mike MULLEN            Genkur.Bşk 

7.Leon PANETTA           CIA Bşk. (CIA KH.)

8.David PETRAEUS       Operasyon Sorumlusu Afganistandaki ABD Kuvvetlerinin komutanı.(Irak’da sadece Türk Askerinin başına değil, ülkemizin de başına  çuval geçirten ekipten)

Ladin’den sonra size üç örnek daha sunmak istiyorum.

YAHYA AYYASH

yahya.jpgFilistin direnişinin önemli liderlerinden ve HAMAS'ın askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri'nin komutanlarından Yahya Ayyaş, 5 Ocak 1996 Cuma günü İsrail ajanlarının gerçekleştirdiği bir suikast sonucu öldürüldü.

"Mühendis" koduyla bilinen Yahya Ayyaş, İsrail hedeflerine yönelik altı büyük eylemden (70 İsraillinin ölümünden) sorumlu tutuluyor ve İsrail güçleri tarafından beş yıldan beridir aranıyordu. Uzun aradan sonra İsrail ajanı Filistinli Kemal Hammad'dan yararlanılarak yeri tespit edildi.

Usame Hammad, İsrail ajanı Kemal Hammad’ın yeğeniydi. Yahya Ayyaş'ın güvenliğinden sorumluydu. Kendi evinde barındırıyor ve dayısı Kemal Hammad içine patlayıcı yerleştirilmiş mamul cep telefonunu kendisine vermişti. Yeğen Usama’nın görevi, uygun olan bir günde telefonu Yahya’ya vermektir.

Yahya Ayyaş bir gün Usame Hammad'ın evindeki telefondan babasıyla konuşurken birden telefon bağlantısı kesildi. Bunun üzerine Usame, dayısının verdiği cep telefonunu vererek konuşmasını bu telefonla sürdürebileceğini söyledi.

Yahya Ayyaş, cep telefonuyla konuşmaya başlayınca bölgede dolaşan bir İsrail helikopterinden sinyal göndererek söz konusu cep telefonunun pil yuvasına yerleştirilen bombayı patlatarak Yahya öldürüldü.

Bu olaydan sonra Kemal Hammad Amerika’ya kaçırıldı.  Önce Estetik operasyonları, 10 milyon dolar ödül, eşi ve çocukları ile Los Angeles’te geri kalan yaşam… Yeğen Usama halen hapiste. Filistinli Yahya Ayyash mezarda. Hamasın siyasi sorumlusu Halit Meşal’den daha çok sevilen Yahya Ayyash’ın cenazesine 250 bin Filistinlinin katıldığı yazılıp çizildi.

Nedir bu anlatılanın tercümesi. İsrail Devleti Filistinliden hain yaratarak hedefe oturttuğu adamı ortadan kaldırıyor. İşte devlet budur. 

Bize ne dediler tekrar edelim: Çadır mahkemesi kur, açılım yap, İngilizlerin, Norveçlilerin gözetiminde masaya oturup görüş.

İMAD MUGHNİYAH

Yıl 1983.  Yer Beyrut, Amerikan Deniz Piyadelerinin Karargâhı 5 bin 400 kg patlayıcı yüklü bir kamyon Beyrut havaalanının hemen yanında yer alan Amerikan deniz piyadelerinin binasına intihar saldırısında bulunuyor. Olay yerinde 241 ABD Deniz piyadesi öldürülüyor. ABD askerleri bir daha Lübnan’a dönmemek üzere ülkeden ayrılıyor.

beyru-abd-karargahi.jpg

Bu operasyonu planlayan Lübnan Hizbullah’ının komutanlarından İmad Mugniyedir. İsrail’le son yapılan 2006 yılındaki Temmuz Savaşı’na da komuta eden İmad Muğniye, “İsrail’in yenilmezlik efsanesine son veren Arap komutan” diye ünlendi.

imad-mugniye-001.jpgBu olaylardan sonra da ABD başkanı Ronald Reagan, Amerikan devletinin aradan yüz sene de geçse bu operasyonların planlayıcılarını ve icracılarını takip ederek cezalandıracağına söz veriyor. CIA, Muğniye’nin yakalanması için 5 milyon dolarlık büyük ödül koyuyor.

İmad Muğniye, 12 Şubat 2008’de Şam’da uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Neymiş?

1983 yılından 2008 yılına kaç yıl geçmiş?

Tam 25 yıl.

Mossad ve CIA  İmad Mugniye’nin tam 25 yıl izini sürmüş. Yine Arap’dan bir hain yaratarak Suriye’nin kalbi Şam’da hedefini ortadan kaldırmışlar.

Devletler ne yapıyor? Hedefine koyduğu adamı ortadan kaldırıyor.

Bize ne dediler: Çadır mahkemesi, açılım yap, İngilizlerin, Norveçlilerin gözetiminde masaya oturup görüş.

CAHAR DUDAYEV

caher-dudayev.gifSovyetlerin dağılmasının ardından Cahar Dudayev, kendisini Çeçenistan’ın ilk devlet başkanı ilan ederek Ruslara karşı bağımsızlık savaşına öncülük etmişti. Rus istihbaratı, Dudayev’e suikast düzenlemek için türlü girişimlerde bulunmasına rağmen başarılı olamıyordu.

İşgüzar bir devletin Dudayev’e uydu telefon hediye etmesiyle Dudayev’in sonu hazırlanıyor. Telefon görüşmek içindir. Dudayev’de onu yapıyor. Ruslarda yerini kestiriyor. Uçaktan atılan füzeyle Çeçen direnişinin sembolü Dudayev öldürülüyor.(21 Nisan 1996)

Çeçenistan’ın bağımsızlık kazanması Rus sistemindeki diğer özerk cumhuriyetlere de sıçrayabilir endişesiyle hareketin bastırılması Rusya için önem taşıyordu.

Konu bu. Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin kendi topraklarında yaşayan vatandaşı Dudayev ile görüşmeyi bilmiyor muydu?

Devletler ne yapıyor? Hedefine koyduğu adamı ortadan kaldırıyor.

Bize ne dediler: Çadır mahkemesi kur, açılım yap, İngilizlerin, Norveçlilerin gözetiminde masaya oturup görüş.

Ben mazoşist değilim. Ben de kimsenin ölmesini istemiyorum.. Ben görüşmeye de karşı değilim. Öyle bir şey olabilir mi?

Nasıl olmalıydı?

Bir zamanlar Çukurova dizisindeki sevgili Kerem Alışık’ın repliği “usuletle, suhuletle..”

Dışişleri Bakanlığından emekli olmuş bir büyükelçimiz başkanlığında,  devletin ilgili kurumlarından, akademisyenlerden Kürtçülük konusunda uzman bir heyet oluşturulur. Çerçevesi çizilip verilir. Arkadaş; Hudut yok, para basmak yok, özerklik yok, anadilde eğitim yok,  neyse kırmızıçizgileriniz koyun ortaya. Al sana bütçe, al sana araç gereç, al sana oda, bina.

Olgunlaştırın.

Bana haftada bir rapor sunun.

Açık. Şeffaf. Kapalı kapılar ardında olmadan.

Yönetim olarak siz de toplumu hazırlayın.

Yukarıda anlattığım örneklerde olduğu gibi terör örgütü mensuplarına operasyon planlaması gereken devletin ıslak imza yetkisine sahip insanlarının, Oslo’da kurulan masalarda PKK şebekleriyle aynı masaya oturtulduklarını, “şehirlere ne kadar patlayıcı, silah yığdığınızı biliyoruz” dedirtildiklerini, sonradan o silah ve patlayıcıların, “ÇİN’de KÜRŞAT SUR’da ÖZEL HAREKAT, TÜRKÜN GÜCÜNÜ GÖRECEKSİNİZ, JÖH, PÖH, ÇEVİK KUVVET”  sloganları eşliğinde yapılan hendek savaşlarında 700 asker ve polisimizin şehit edilmesine mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne çıktı yaptığınız görüşmelerden. Gençliğini, delikanlılığını, hayallerini, birçoğu aile olmayı, baba olmayı yaşayamadan Al bayraklara sarılmış 700 fidanın tabutu… Elleri yakanızda olacak o çocukların.

Öldürteceksiniz!

Bütün Camilerimizden sala’lar verdireceksiniz.

Cenaze törenleri düzenleyeceksiniz

Nöbetçi gözyaşı akıtanları naklen göstereceksiniz.

Lokma döktüreceksiniz!

Kavurma hayırları yapacaksınız!

Mevlit okutacaksınız!

Mehmet ALKAN Yarbay gibi canı yanıp, itiraz edenleri TSK’den ihraç edeceksiniz

“Ne yapalım bu işin fıtratında var, Askerlik yan gelip yatma değildir” diyeceksiniz…

Nobel ödülü almak adına çadır mahkemelerinin kurulmasına, asıl görevlerinden bir tanesi de örtülü ve açık operasyon yapmak olan devlet görevlilerini Oslo’da onun bunun gözetiminde masalara oturtmaya değer miydi.

Terörle mücadele eden devletler neler yapmışlar?

Bakmadınız mı hiç?

Ulusal güvenlik danışmanlarınız size baktırmıyorlar mı?

Oyun kurucular, Fırat’ın doğusunu koparma aşamasına geçecekler.

Onlara operasyonlar, bize masalar…

Türkiye için Oslo’da yeniden masa kurma çalışmalarının yapıldığını okuyoruz.

Kadrosu da geniş olacakmış.

“Cemal, ben Kadir. Deli Kadir ulennn...”

Deli Kadir’siz çözüm masası olur mu?

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum