Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ın ibretlik öyküsü

Değerli okurlar benimde Bakanım olan Rahmet ve minnetle andığım Sayın Ahmet Taner Kışlalı aşağıda okuyacağınız çok güzel gerçek bir hayat hikâyesini kaleme alarak okuyuculara sunmuştur.

Sayın Ahmet Taner Kışlalı karanlığı seven yarasalar tarafından katledildi.

Onun eşi Fransız asıllı idi.

Sayın Kışlalı Kültür Bakanı olunca yalaka ve besleme basın onun eşi yabancı diye çok eleştirdiler ama o insandı, insanları da çok severdi.

Şimdi gelelim hikâyemize:

Paris-İstanbul arasında trenle mekik dokuyan genç bir Türk işadamı.

Macaristan'da genç bir bayanla tanışır. Evlenme teklif eder ve evlenirler.

İzmirli işadamı, olayı ailesine açmaya korkar.

Macaristan’da bir kızı olur. Kızına Nermin adını verir.

Nermin büyümekte, Mustafa Kemal'in yaptıklarını, gazetelerden heyecanla izlemektedir.

Baba İzmir'de ölür. Aile, geçim sıkıntısına düşer.

14 yasındaki Nermin, Macaristan'da paralı olan öğrenimini sürdüremez olur.

Mustafa Kemal'in ülkesinde eğitim parasızdır.

Nermin, baba yurduna gitmeye karar verir.

Annesinin haberi olmadan Türk Büyükelçiliği'ne başvurur. Ona bir pasaportla birlikte, eline durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verirler. Bası sıkıştığında, derdini anlatamadığında o mektubu gösterecektir.

Olayı öğrenen annesi de ona destek verir. Üçüncü mevki bir tren kompartımanının tahta sıraları üzerinde, günlerce sürecek bir yolculuk baslar.

Tren, Türkiye topraklarına girer. Gümrük memurları, elinde Türk pasaportu olan ama Türkçe bilmeyen bu çocuğun durumunu çok ilginç bulur, giriş izni de hemen verilir.

Küçük Nermin, İstanbul'da bir yandan Almanca dersleri verirken öte yandan Türkçe öğrenir. Mustafa Kemal'in parasız kıldığı eğitim olanaklarından yararlanır.

İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirir. Gazetecilik yapar. Türkçenin arkasından İngilizce ve Fransızca da öğrenmiştir.

Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne asistan olur. Çağdaş siyaset biliminin Türkiye'ye girmesine öncülük edenler arasında yer alır.

Gün olur, Türkçesinin bozuk olduğunu öne sürerek öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler çıkar.

Tükenmez bir enerji ve heyecanla, gençlere bir şeyler verme isteğini yitirmez. Uluslararası toplantılarda Türkiye'yi, Türk kadınını, Mustafa Kemal'i savunur, savunur, savunur...

Bir oğlu olmuş, adını da Mustafa Kemal koymuştur...

Prof. Nermin Abadan-Unat, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki son dersini bundan dört yıl önce verirken aralarında benim de bulunduğum bir grup eski öğrencisi de sınıftaydı. Kimisi profesör, kimisi doçent, kimisi çiçeği burnunda araştırma görevlisi. Deniz Baykal da sonradan yetişmişti.

Son dersin sonunda, nefes bile almaya korkarak dinlediğimiz yukarıdaki yasam öyküsünü anlattı bize...

Ve sözlerini şöyle noktaladı:

- Ben yurdumu kendi irademle seçtim. Mustafa Kemal olmasaydı, belki ben de olmazdım. Niçin Kemalist olduğumu, öyle sanıyorum ki artık anlamışsınızdır.. .

Çok etkilendiğim bu öyküyü yazdığımda, sonunu şöyle bağlamıştım: 'Bu sözleri, parası olanlara Bilkent'i, olmayanlara Süleymancı yurtlarını gösterenlere adıyoruz...'

Bakıyorum da aradan gecen zamanda, ne Nermin Hoca'nın öyküsü güncelliğini yitirmiş, ne de benim altına düştüğüm not...

Tıpkı giderek daha güncel, daha gerçek, daha anlamlı olan Mustafa Kemal'in kendisi gibi! .."

Bazen küçük bir hayat hikâyesi, binlerce kitaptan çok daha fazla şey anlatır .....

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı

Değerli okurlar Atatürk devrimlerinin aydınlattığı ülkemde eğitimin parasız olması nedeniyle Prof. Nermin Abadan Unat gibi değerli bilim adamları yetişmiştir.

Ulu Önder Mustafa Kemal Hitlerin baskı ve şiddetinden korkup ülkesini terk eden bilim adamlarına üniversitelerimizde önemli görevler vererek ilimin ve bilimin gelişmesine çok büyük katkı yaptılar.

Şimdi ülkemde sözde eğitim parasız ama her teknik kısım ve Anadolu liseleri neredeyse imam hatip okullarına dönüştürülerek eğitimi mahvettiler.

Eğitimde kalite denen bir şey kalmadı. Bunu fırsat bilen eğitim tüccarları meydanları boş bulunca mantar gibi özel dershaneler açtılar. Öğrencilerin geleceklerinin üzerine oturdular. Para kazanma hırsı ile sayılarını gittikçe çoğaldı.

Evlatlarının daha iyi eğitim alacaklarını sanan zavallı velilerde zor şartlarda çok büyük fedakârlık yaparak çocuklarının geleceği için yemediler içmediler bu dershanelere para yatırdılar.

Atatürk zamanındaki eğitimle şimdiki eğitimin arasındaki farkı siz tahlil ediniz.

Günümüzde eğitim denen bir şey kaldıysa.

Hukuk fakültesi rektörlüğüne bir veteriner hoca atanırsa eğitimin nerelere geldiğini anlarsınız.

Ne diyelim inşallah ben yanılırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum