Rant ekonomisinden reel ekonomiye

Ülkemizde 1971 devalüasyonundan sonra yaşanan yüksek enflasyon uzun yıllar devam etmiş ekonomik ve sosyal hayatımızı büyük ölçüde etkileyerek kalıcı izler bırakmıştır.

Bu durum rant ekonomisinin yerleşmesine sebep olurken, kolay para kazanmanın yolunu açmış, üretmeyen faizle geçinen bir sınıf oluşmuştur. Toplumun büyük bir kısmı faizcilere çalışmıştır. Rant ekonomisi o kadar büyümüştür ki; devlete borç verir hale gelmiş, borç sarmalına düşen hazine, borcu borçla kapatmaya çalıştığından her geçen gün kötüleşmiş, devlet yatırım yapamaz, borç faizlerini ödeyemez duruma düşmüştür. Yabancı kaynak arayışı hızlanmış, yüksek faizli iç ve dış borçlarla durum idare edilmeye çalışılmıştır. Borç faizlerinin taksitlerini ödemek hükümetlerce başarı sayılmıştır. Bugün gelinen nokta 450 milyar dolar iç ve dış borç, yıllık ödenen 40 milyar dolar faiz. Devletin borçları açısından bu durum oldukça vahimdir.

Ancak tasarruf eden, yatırım yapan, pazarlayan, teknolojiyi kullanan, vasıflı insan gücünü ekonomiye katan firma ve kuruluşlar zaman içinde güçlenerek yollarına devam edebilirler. Firmaların cirolarının artması ile beraber kar marjlarının düşmesi sağlıklı ekonominin işaretlerindendir. Düşük ciro, yüksek kar haddi ile çalışma devri kapanmıştır.  Bu durum birçok kişi, kuruluş ve firmanın ekonomik hayattan çekilmesini zorunlu kılacak, ancak kuvvetli olan ayakta kalabilecektir. Ekonomide doğal selleksiyon kanunu çalışıyor. Sanayi ve Ticaret hayatımız için bu durum kaçınılmaz görülüyor.

Tarım kesimi için 2019 – 2020 yılı umutlu beklentilere rağmen hayal kırıklığına sebep olacağa benziyor. Tarım kesiminin milli gelirden aldığı pay düşüyor. Tarımın yarattığı pay gayrı safi milli hasıla içinde yüzde 18 i geçmiyor. Bu pay her geçen gün aşağıya inmektedir. Tarımda çalışan nüfus toplam nüfusun yüzde kırkını oluşturuyor. Bu durum tarım çalışanının kişi başına düşen gelirini düşürüyor. Tarım sektörünün şu an en büyük sorunu budur. Tarım sektöründe fiyat sorununun yanı sıra atıl istihdam fazlası nüfus sorunu vardır. Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe kırsal kesimdeki atıl nüfusu istihdam edecek kapasite maalesef yoktur. Bu sektörde vasıflı ve eğitimli elemanlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Esnaf kesimi büyük sıkıntı yaşamaktadır. Esnafın sorunları kısa vadede çözülecek sorunlar değil. Türkiye’de odalar ve borsalar birliğine kayıtlı 1 milyon 300 bin kişilik bir kesim var. Bu rakam oldukça yüksektir.  Büyük iş merkezlerinin Anadolu’nun en ücra köşelerine ilçe ve beldelerine kadar girmesi, esnafın işlevsiz kalmasına ve yok olmasına yol açmaktadır. Her gün maalesef birçok esnaf ticari hayatına son vermektedir. Bu manada ağlayan kesim beceriksiz tüccar, sünepe sanayici, bilgisiz çiftçi ve cahil esnaf takımı olacaktır. Üreten, pazarlayan, eğitimli, güçlü, iş bile tüccar, sanayici, çiftçi ayakta kalacak ve varlıklarını sürdüreceklerdir.

Son söz; ağlayarak insan akıllanmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum