Siyaset yapanlara sözümüz var

Türklüğe hakaret etmenin suç olmadığının Türk adaleti tarafından resmen kabul edilmesinin üzerine, bunu destekleyen basınına, sözde aydınlara, AB yanlılarına, sahte tarihçilere, Türk milleti sözünü söylemekten korkan acizlere, meydanlarda halka söz verip kırmızı koltuklara oturunca dönüşen ve değişen hatta gelişen, kimliklerinin ne olduğu konusunda zaman zaman şüpheye düşen, bu Cumhuriyeti biz kurduk diye övünürken, bu aziz Cumhuriyetle hesaplaşma uğruna,ben Dersimli Kemal diye söze başlayan bütün siyaset erbabına sözümüz olacaktır. 
 
Lütfen alınganlık gösterip, konuyu başka yerlere çekmeyiniz.
 
"Basında çıkan haberlerde her Allahın günü çıkan şehit haberlerini kanıksadınız mı?
Yoksa “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye sloganlar atarak acınız hafifledi mi?
Kaçınız gitti bulunduğu illerdeki şehitlikleri görmeye?
 
Hiç aradınız mı o aileleri?
Sordunuz mu hiç yanan yüreğine nasıl derman olurum diye?
Hiç hesapladınız mı kaç şehit olmuş terör, can almaya başladığından beri?
 
Ben söyleyeyim. 8.000 Subay, Astsubay, Uzman, Erbaş ve Er, polis, öğretmen... ve bir stadyum dolusu masum insan da teröre kurban verildi.
 
Biliyor musunuz siz, onların çocukları ne yapar?
Gördünüz mü hiç mezarı başında  babasına selam veren küçük bir çocuk?
İçinize düştü mü bir kor acaba, hala yaşıyor mu diye alsanız da haberini bile bile?
Geceleri rüyanıza girdi mi hiç gazetelerde gördüğünüz fotoğrafları?
 
Siz söyleyebilir misiniz “Vatana feda olsun oğlum, bir tane daha var, onu da veririm.” diye?
Bir sabah açıp ta gazeteyi dün konuştuğunuz arkadaşınızın “Köy girişinde tarandı” haberini okudunuz mu hiç?
Ya da her telefon ettiğinizde acaba açacak mı diye elinizin titrediği oldu mu tuşlara basarken?
 
Siz Sarıkamış'ta, Kurtuluş Savaşında, Kıbrıs'da,  Güneydoğuda, K.Irak'ta, Suriye'de yaşananların nedenlerini, niçinlerini  okudunuz mu hiç kitaplardan?
 
"Biz siz rahat edin diye buradayız ana” dedikten sonra haberini aldığınız bir şehidiniz oldu mu sizin?
Kendisi yerine haberini getiren bir askerle karşılaştınız mı hiç?
 
Kurtuluş savaşında annesi tarafından ağlama sesi duyulmasın diye göğsüne bastırdığı yavrusunun öldüğünü gören annenin ne söylediğini okudunuz mu hiç ya da duydunuz mu?
Babam bizi izliyor biliyorum, ama çok özledim anne, beş dakikacık gelsin yine gider göklere” diye ağlayan bir çocuğunuz oldu mu sizin?
 
Hiçbir dilekçe yazdınız mı ya da okudunuz mu aşağıdaki gibi?
 
Dilekçe :
“Tunceli İli Nazimiye İlçesi’nde teröristlerle girmiş olduğu çatışmada şehit olan oğlum jandarma komando........ nın geriye kalan askerliğini babası olarak tamamlamak istiyorum. Gereğini arz ederim.” 
Dilekçe Kars’tan gönderilmiş. Tunceli İl Jandarma Komutanı da buna cevap yazmış: 
 
Komutanın cevabı ;
 
"GÖNDERMİŞ olduğunuz 25.06.1999 tarihli dilekçeniz tarafımızdan alınmış olup, bu asil davranışınız bize güç vermiş, son derece duygulandırmış ve gücümüze güç katmıştır. 
Bizler, değerli şehidimizin komutanları ve silah arkadaşları olarak, aziz vatanın bölünmez bütünlüğüne kasteden hainlerin dersini vermek, hadlerini bildirmek ve şehitlerimizin ruhlarını şad etmek için, bu aziz vatan topraklarından olan Tunceli’deyiz. 
 
Hiç şüpheniz ve kuşkunuz olmasın ki; komutanları ve silah arkadaşları, şehitlerinin kanını yerde koymayacak, hainlere gereken dersi verecek ve kanlarının son damlasına kadar, bu vatanın birlik, beraberlik ve esenliği için hayatlarını ortaya koyacaktır. 
Siz ve kıymetli aileniz, memleketimizde rahat ve huzurlu olun. Şehitlerimizin bıraktığı yerden, kendi komutanları ve silah arkadaşları olarak, kutsal vatan görevine devam ediyoruz. Bu takdire şayan düşüncelerinizden dolayı şükranlarımızı sunar, size görev verildiğinde, yanımızda olacağınızı içtenlikle bilerek saygılar sunarız. 
Osman Eker... Jandarma Kurmay Albay... Tunceli İl J. Komutanı...”
 
Hiç telefon eden oldu mu size “baba ben ölüyorum, hakkınızı helal edin, anama söyle üzülmesin, gurur duyun benimle..” diye?
Ve duydunuz mu arkadan gelen kurşun seslerini?
Kapınızın önüne geldiğinde, al bayrağa sarılı tabutuna dokundunuz mu hiç ?
 
Silin göz yaşlarınızı..
Kalkın yerinizden ve selam verin onlar için…
Bize emanet ettikleri vatan için ne yaptık bir düşünelim?
İçiniz rahat, yüreğiniz ferahsa sorun yok..."
 
Bu kadarı yetmedi mi de şimdi Libya için teskere çıkardınız?
 
Libya'nın Lideri Muammer Kaddafi ve Onun Başbakanı Abdullselam Callud'un,1974 Kıbrıs Barış Harekatında ülkemize vermiş olduğu siyasi ve askeri desteği unutup, görmezden geldiniz. Almış olduğunuz BOB Eşbaşkanlık görevi sonucu Kaddafi'nin linç edilmesine çanak tuttuğumuz günler unutulmuş değil. Kaddafi'yi devirip yerine, İhvan'ın (Müslüman Kardeşler) yönetime geleceği havucunun peşinden koşturulduğunuz günler de çok gerilerde kaldı.
 
Evdeki hesapsızlıklar, Akdeniz ve Güney sınırlarımızdaki çarşı pazara uymuyordu. 
Kaddafinin devrilmesine izin verdik. 
Göz yumduk?
Yardımcı olduk.
Libya'da iş yapan müteahhitlerimizin itirazına rağmen.
Sıkı durun. 5 milyar dolarlık makine parklarımızı bırakarak adeta kaçtık. Firmalarda çalışan işçilerimiz günlerce gemilerle taşındı.
Unuttunuz mu bunları?
Biz unutmadık...
Biz bir şeyi daha unutmadık.
Bilal Erdoğan'ın 4 nikah şahidinden biri olan dönemin İtalya Başbakanı  Berlusconi'nin sahibi olduğu petrol şirketi ENİ'nin CEO'su,  Abdürrahim Bin Yizze'nin , Kaddafi sonrası Libya Petrol Bakanı olduğunu.,
Şayet bunları siz ve danışmanlarınız biliyorduysanız, durum daha da vahim hale gelmiş demektir.
Türkiye, Uluslararası oyun kurucularının bir piyonu haline gelmiş demektir.
 
En kötüsü de nedir biliyor musunuz?
 
Ele geçen hiç birşey yok.
 
Suriye'de biz ne kaybettiğimizi biliyoruz.
 
Siz ne kazandığınızı bize bi anlatıverin...
Sözümüz sanılmasın ki sadece iktidara.
Geleceğin iktidarı olmak istemeyen muhalefet de bütün bu olanlardan sorumludur.
 
İktidar sahipleri, muktedirler hata yapabilirler.
 
Parlementer sistemde, araştırma  önergeleri, gensoru müesseseleri vardı. Şimdi bunlar yok oldu diye eli kolu bağlı, Salı günleri yaptığınız grup konuşmalarıyla geçiştirmeye devam mıedeceksiniz?
 
Salı günleri kendi insanlarınıza Hamaset yaparak alkış alıyorsunuz. Sizler de muhalefet yaptığınızı zannediyorsunuz.
 
Hadi ordan...
 
Biz bu başkanlık sistemi uygulamalarının parçası olmak istemiyoruz, 
 
Diyebiliyor musunuz?
 
Ülkemiz, uyguladığı dış politikalarla,  konu mankeni olmuş, siz de iktidarın içerideki konu mankenleri olmuşsunuz...
 
Biz millete dönüyoruz demediğiniz sürece,  oynanan filmin figüranlığından öteye geçemezsiniz.
 
Millete geri dönmenin, iktidarı ve muktedirleri sonuç çıkartmaya yönelik bir adım olacağını görebilmek lazımdır.
 
Millete dönmekten korkmayın. Milletin ve ülkenin  çıkarlarını kendi çıkarlarınızın önünde görürseniz, gelecekte bu insanlar, bu millet, sizleri yeniden seçmekte tereddüt etmezler.
 
Bu korku niye?
 
Kimden korkuyorsunuz?
 
Biraz cesaret. 
 
Hepsi bu...
 
Bu hangi ahval şerait altında yerine getirilecek.
 
Daha nelerin olmasını bekliyorsunuz?
 
Bu ülkenin bütün insanlarına çağrıda bulunmak istiyorum.
 
Hala boğazınıza birşeyler düğümlenmiyorsa, gözlerinizden yaşlar inmiyorsa,,
 
Sözün bittiği yerdeyiz demektir.
 
Sahip çıkmazsak, 
 
Ülkemiz elden gidiyor.!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum