Şu Ramazan Ayında…

Bu ülkede her gün ortalama 3-5 şehit geliyor. Aslında ülkede uygulanan öngörü adına sorunlu politikaların kurbanı olan masum ailelerin ocaklarına ateş düşüyor. Yine böyle bir şehidin cenaze namazında, hem de Ankara'nın göbeğinde Kocatepe Camisinde, iktidar yetkililerinin olduğu yerde adamın biri, Kılıçdaroğlu’na yumurta fırlatıyor. İstanbul’da bir başka şehit cenazesinde Başbakan ile görüşen Büyükçekmece AKP Yönetiminde görev yapmış partilisi ardından Kılıçdaroğlu’nun önüne kurşun bırakıyor mu? Bu ülkeyi kim yönetiyor? Bu bakış açısının, böylesine bir siyasal kültürün egemen olduğu ülkede demokrasiyi yaşayabilir miyiz?

Atatürk bu ülkenin yarınlarını görmüş olacak ki; Laiklik ilkesini devlet katına yerleştirir ki devlet ve din işleri ayrı tutulsun. Kişi dini ve vicdani duygularını, ibadetini yapsın. Bu amaçla da dinin yanlış yönlendirilmesi yanında, sapkınlıklardan korunması için bu alanda görev yapacak Diyanet İşleri Başkanlığını kurar. Meclis Başkanı kalkar Laik düzen ile ilgili aleyhte onca söz eder. 

Bir diğer zevat;

“Hem laik hem de müslüman olunmaz.”

“Bütün okullar İmam hatip yapılacak.”

Bir öfke girdabına kapılınmış, dindar, kindar sözler sarf edilmekte. Çocukları ve torunları özel okullarda, yabancıların ülkemizde açtığı okullara giderken, garibanın çocuğu İmam hatibe gitsin,  asker olduğunda çatışmaya, sınıra gitsin… Vatan, barışta zenginin,  savaşta fakirin olur derler ya!

İftar sofrası düzenleyen yerel yönetimler, memnuniyet kadar eleştiri de almakta. Eminim ki, Başkanların haberi bile olmadan kraldan çok kralcı kesilenlerin söylemleri de ilginç ve can sıkıcı. Bu kadar yalakalığa ne gerek var diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. Tamam, iftarda yoksulun karnı doyuyor, mahalleli bir araya geliyor. Bir yandan sosyal ve manevi bir aktive. babasının parasıyla mı veriyor o iftarı da dedirtmeyin canım.

Öncelikle İmam Hatiplileri tenzih ederim.                                                                                                          

Bu okuldan mezun olmuş tanıdıklarımız da var. Örnek olmaları ve bu etiketi layıkı ile taşımak var iken, yaptıklarına bakıyoruz. Böylede mi olmak gerekir? Beklentilerin tersine mağrurluk tepeden bakan özellik. Dindarlık yerine dincilik, para uğruna hokkabazlıklar. Büyük-küçük bilmezlik, yaşına, başına, ak düşmüş saçına yakışmayan hareketler. Onu, bunu, çocuğu eleştirirken, saldırganlık derecesinde kafa çeken mahdumlarını mutlu bir şekilde, kıyıdan gururla izlerken gülümsemeleri, keyif almalarından olsa gerek…

Önceleri yanlış yapan dindar, hacı veya hoca rahatsız olur, şehir değiştirirdi.Dindar kesimde önder olanlar, aldıkları eğitim ve toplumun gözündeki değerlerini çok iyi biliyorlardı. Aileden başlayarak bu duygu altında davranışlarını ayarlama zorunluluğunun farkındalar idi. Ama şimdi toplumda dejenerlik almış başını gidiyor. Buna çanak tutanların olması işin bu mecralara taşınmasında etken. Karaman’da Ensar Vakfı olaylarında ülke gündeminde çocuklara tecavüzden daha çok bilinçli bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun sözleri gündeme taşındı. Artvin Yusufeli ilçesinde yaşananlar…  Dincilerin ve siyasilerin para vb. gündemli ilişkileri… Normal olmayan hareketler de asıl dediğimiz gibi toplumun beklentisinin tersine olan işler olduğu için de ayrıca bir tepki duyuluyor, gündem oluyor.  

Ülkede bir eğitim sorunu vardı, önümüzdeki günlerde 3+3+3+4 denilerek dört rakamlı eğitim iddiası ile daha da karışacak gibi görünüyor. Anlaşılan her gelenin yaz-boz tahtasına döndürdüğü eğitimde bir uygulama daha yer alacak.

Bu arada, dindarız diyerek onların yerini alan dincilerin rol aldığı bu film de bir gün bitecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum