Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

“Taş Mektuplar”

TRT AVAZ’da, 19 Nisan 2021 akşamında içeriği, özü adında saklı olan dört bölümlük bir belgesel selamlayıverdi dünyamızı: “Taş Mektuplar”

Taş Mektuplar, Anadolu’daki Türk varlığının tarihçesine dikkât çekiyor.

Ankara Güdül ve Kars özelinde kayalara işlenmiş kaya resimleri Türkistan coğrafyasındaki dağlarda yer alan kaya resimleriyle karşılaştırmalı olarak verilerek milattan önceki çağlarda ortaya konulan kaya resimlerinin Türkistan’dan Anadolu’ya taşıyan atalarımız olduğu gerçeğine dikkât çekiliyor.

Bu belgeselin 1. Bölümünü seyrederken sunuculuğunu Doç. Dr. Atakan Akçay’ın yaptığı, danışmanlığını ve bilgi paylaşımı ve yorumlarını Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın üstlendiği kültür gezisinin beni en heyecanlandıran yanı:

Kaya resimlerini Moğolistan’dan başlayarak, Türkistan’da: Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Anadolu’da Kars, Ankara-Güdül, Hakkâri-Gevaruk, Ordu-Ünye, Eskişehir, Denizli, Burdur, İzmir-Konaklıdere vb  ilk fotoğraflayan, belgeselini yapan TRT başta olmak üzere çok çeşitli yayın organlarında yayınlatan; üniversitelerde ve meslek odalarında sayısız konferansıyla konu hakkındaki görüşlerini, yorumlarını ve düşüncelerini kamuoyuna mal etmeye çalışan bunda da başarılı olan merhum çok sevgili dostumuz Servet Somuncuoğlu’nun bu konudaki gayretleri ve konuşmalarına vefâ gösterilerek yer verilmiş olmasıydı.

Bir diğer heyecan verici yanı da rahmetli Somuncuoğlu’nun tek başına çıktığı kaya resimleri ve resimlerde saklı felsefeyi dünyaya kabul ettirme çabasının, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl ile Prof. Dr. Alpaslan Ceylan’ı dinlerken konunun Türkiye’de akademik çevrelerin gündemine girmiş olduğunu görmek ve çok sayıda genç akademisyenin bu konuyu çalışma alanı olarak seçmiş olmasını öğrenmek heyecan vericiydi…

Servet Somuncuoğlu’nun yanında, Yahya Kemal’in “Mehlika Sultana Âşık Yedi Genç” misali aşkına ulaşmak için çıktığı yolculukta her türlü zorluğu beraber yaşadığı ekip arkadaşları/dostları, yolculuğun kahramanları vardı şüphesiz: Cengiz Karadeniz, Yasin Cemal Galata,    Ahmet Veysel Baban…

Bu kutlu yolculuğun  güzel ekip arkadaşlarından Servet Somuncuoğlu uçmağa uğurladık, sevgili Cengiz Karadeniz kurumsal görevleri tamamladı emekli oldu,  sevgili Yasin Cemal Galata TRT’den ayrılıp özel bir üniversiteye geçti.  TRT’de aynı aşk yolculuğunun belgeselcilik bayrağını şu anda Ahmet Veysel Baban taşıyor.  “Taş Mektuplar” belgeselinde Ahmet Veysel Baban imzasını görmek bu mânâda çok heyecan vericiydi.

Adlarını saydığımız ekibin güzel insanlarıyla Denizli ve yöresinde sürdürdükleri ve aralıklarla iki yıl sürdürdükleri “Tamgalar Dengizli” belgeselinin çekimleri sırasında buluştuğumuz her an Moğolistan’dan Tuna boylarına dere tepe dağ dağ işlenerek ilerleyen tamgaların macerasını dinledik, tamgaları solukladık, tamgalarla sarhoş olduk.

Bu vesileyle de o meclislerin değişmez müdavimleri olan  Denizli BŞB Kültür Turizm ve Tanıtma Dair Başkanı Hüdaverdi Otaklı, dönemin DSO Meclis Başkanı Mehmet Gökçe, AYSİAD Başkanı Mustafa Koç, belgesel ekibinin mihmandarı fotoğraf sanatçısı Zeki Akakça’yı anmadan geçemeyeceğim.

Pazartesi akşam ve Salı gündüz “Taş Mektupları”ın 1. Bölümünü  seyrederken bu azîz dostlarımızdan şahsımıza gönderilen  bir mektup duygusunu yaşadım yıllar sonra yeniden…

 İnsan, genetik varlığıyla bütün zamanlarda duygusunu aktarma üzerine kurgulanmış bir varlık. Onun içindir taşlara işlenen kaya resimleri. Kime yazılmıştır, niçin yazılmıştır, içeriği nedir bunu zaman içerisinde ilgili bilim insanları yorumlayacaklardır elbette.

Ne var ki göz ardı edilmeyecek bir husus şudur: Moğolistan’dan, Orhun Vadisinden, Altay Dağlarından, Karlı Dağlardan, Anadolu’ya İzmir Konaklıdere’ye uzanan bu kültür yolculuğu Türk milletinin de bir yolculuğudur. O halde fark edilmesi gereken ana fikir şudur:

Bizim atalarımızın bize sevdirilerek kabul ettirildiği gibi –hoşumuza da gittiği gibi- atalarımızın Anadolu’ya gelişleri 1071 değildir; belki de kitleler halinde son gelişleridir. İlk gelişleri ise Taş Mektupların bize yazdığı gibi MÖ. üç bin yıllarına dayanmaktadır.

23 Nisan 2021 Cuma günü, TBMM’nin kuruluşunun 101. Yıl dönümünü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı yaşayacağız.

2023’te Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılını gururla ve coşkuyla yaşayacağız. Bunu yaparken de bu yüz yıllık döneme nereden geldiğimizi hatırlamamız gerekiyor.

Anadolu’ya son gelişimizin tarihi 1071. Demek ki 2021’den  950 yıl öncesinde bu topraklara; Anadolu’ya gelmişiz.

Tarihte Türkçenin yazı dili olarak varlığının taşa yazılmış mektupları konumundaki Orhun Âbideleri (Tonyukuk Yazıtı 731, Kül Tigin Yazıtı 732,  Bilge Kağan Yazıtı 735 ) günümüzden  1300 yıl önce yazılmış taşlara.

Türk Deniz Kuvvetleri (1081) günümüzden  940 yıl önce kurulmuştur:  İzmir fâtihlerinden Emir Çaka Bey’in ilk Türk Donanması ile Ege’nin sıcak sularına indirmesi esas alınmıştır. 

Türk Kara Kuvvetleri (MÖ 209) günümüzden  2030 yıl önce kurulmuştur: Bu kuruluşta da  Büyük Hun hükümdarı Mete Han’ın tahta çıkışı ve Hun  Devletinin ordusunun kuruluşu esas alınmıştır.

Bunları bilir ve bu şuuru verirsek çocuklarımıza dünya milletler ailesi içerisinde kendinde köklü bir milletin evlâdı olma şuuruyla ve öz güveniyle yerini alacaktır. 

 Bütün bu bilgilerden sonra siz gelin de Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün dediği gibi “Ne mutlu Türk’üm,diyene!..” demeyin…

“Ne mutlu Türk’üm,diyene!..”

Sevgilerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum