Tatsızdı gündem kabahat bende değil

Haftada bir gün yazıyorum köşemde. Ülkede gündem o kadar çabuk değişiyor ki aslında her gün, hatta her saat yazsan, yazılacak kadar yoğun ama başka işlerim de olduğu için haftada bir yazmakla sınırlamak zorunda kalıyorum. Bu bakımdan bazı yazılarım tam olarak gündemden kaçıyor olabilir. Ben yine de üzüntü duyduğum olayları atlamamak için geç de olsa yazmak istiyorum. Hem de hep iyi şeyler yazmak istiyorum ama ne mümkün!

Gün geçmiyor ki değişik ve can sıkıcı bir haber olmasın. Daha gözümüzü açıp kapamadan bir kadının ölüm haberini aldık.  Bu ilk değil, son da olmayacak. Kadının bu kadar değersizleştirildiği, bir matahmış gibi Arap ülkelerine özenildiği ve kadını onların değerleriyle değerlendirip, ATATÜRK’ÜN değerlerinin yok sayıldığı bir memlekette. Artık geleceğe dair özellikle kadınlarla ilgili hiçbir umudum kalmadı gibi. Hiç mi canınız acımaz? Sizin anneniz, kız kardeşiniz, karınız, kız evladınız, halanız, teyzeniz yok mu? Daha ne demeli?  Hiç sızlamıyor mu yüreğiniz?  Hangi duygularınız, hangi vahşetiniz yaptırıyor bunu size? Biz, bir karıncayı ezmeye imtina ederken bir canı, bir kadını acımadan, üstelik çoğunuz işkence yaparak öldürüyorsunuz şu veya bu sebeple. Eskiden daha çok namus cinayeti kılıfı olurdu şimdi o da yok. İsteyen, istediği sebep için öldürüyor.  Zaten giden gittiğiyle kaldığı için sonuç değişmiyor. Bakarsınız bu katil de papyon taktığı için indirim alır. Elin kızı ölmüş kime ne? Bir de bazı ileri gelen saygıdeğer şahıslar ahkâm kesiyorlar. Bırakın Allah aşkınıza sizden mi öğreneceğiz ne giyeceğimizi, nerede nasıl hareket edeceğimizi? İlle de kendi canınızın mı yanması lazım? Bir de İstanbul anlaşmasını yok sayacaksınız öyle mi? Öyleyse yok sayın bakalım.  Gün olur devran döner, bir gün sizin de yakınlarınıza acımadan kıyarlar!

Bayılıyorum bu ülkede yaşamaya. Fakir ölsün yaşamasın hatta kendi ömründen alıp zenginlere versin. Çünkü bu ülkede zenginin yaşama hakkı var da fakirin yok! Nasıl yaşasın ki? Zaten şu veya bu şekilde iş kazalarında ya da herhangi bir şekilde ölmese, eninde sonunda açlıktan ölecek. Aç yurdumun insanı! Öyle yüzde onbeşlerin refah içinde yaşaması gibi değil ciddi ciddi aç memleketimin insanı. Başka ülkede yaşayamam, rahat batar bize. Alıştık çünkü gün geçmiyor ki yaşadığımız şoklarla, sürprizlerle, sıkıntılarla mücadele etmeyelim. Bünye ister oldu artık bunu.  Zaten rutine dönmüş olarak bunlar olduğuna göre sıkıntı yok!

Aman da ne iyi yaptılar. Adamcağızın fabrikası yandı. Kaçıncı kez bilen yok.  Giden işçi olsun ölen işçiler olsun onlardan çoook. Ama fabrika önemli;  fakirin yakını ölmüş anası, bacısı, kocası ölmüş ölürse ölsün.  Ne güzel yaptı arkadaşları, millet ölen yakınları için kan ağlarken onlar saltanat içinde donatılmış güzel sofralarda yemek verdiler avunsun diye, üzülmesin diye. Vatandaşın işçinin duygusu mu var? Onlar üzülmez, onlara yazık olmaz.

Bir patlama ve yedi ölüm, yetmezmiş gibi tekrar üç ölü, daha ne kadar ölüm göreceğiz bu ülkede yetmedi mi? Hiç görmez misiniz? Sizin hiç evladınız, eşiniz, ananız, babanız öldü mü? Ölmedi değil mi? Ölse bile eceliyle öldüğü için bu acıyı anlamanız mümkün değil. Bu ölüm, keyfi ölüm, Birileri daha çok para kazanırken, birilerinin canından olduğu ölüm. Birileri daha çok kazansın diye. Gelir eşitliği, gelir adaleti, insanca yaşamak hayal olduğu için ne kadar canınız yanarsa yansın haksız olan siz oluyorsunuz. Bu ülkede paranız varsa haklı, yoksa haksızsınız bir de birlerinin yanındaysanız balla börekle yenmiyor güzellik. NASIL BİR ÜLKE OLDUK ALLAH’IM!

Bir de şu var; her suç işleyen ödüllendiriliyor. Yok, fabrikası kapatılmış, yok tutuklanmış hiç farketmiyor. Kesinlikle sonunda ödüllendiriliyorlar. Tıpkı ölen işçilere rağmen arkadaşları tarafından yemek verilen ve bu yemeği de sosyal medyada iyi bir şey yapmışlar gibi paylaşmaları ayrı bir çirkinlik, insanların acılarıyla alay eder gibi. Şimdi yine yapılan bir şey var ki o daha da vahim! Ölen işçiler suçlanıyor.  Artık kendilerini asla savunma şansı olmayan ölmüş işçileri suçluyorlar. Adam fabrikanın sahibi; ben fabrikaya uğramıyorum bile, diyor. Fabrikan çalışırken sen Aspendos’ta konser mi veriyorsun kardeşim ne demek ’’ fabrikaya uğramıyorum’’ demek. Uğramıyorsan o da ayrı bir sorun. Hak etmişsin öyleyse.  Başında durmadığın iş senin değildir!  Bunu bilesin!

Güzel haberler duymak, işçilerimizin iş kazasında ölmediği, çocuklarımızın değer gördüğü, kadınlarımızın öldürülmediği değer verildiği bir Türkiye de yaşamak istiyoruz! İnsanca yaşamak istiyoruz! ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUZ.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.