Türkiye “İYİ” olacak mı?

Halk arasında derler ya “uzun bir bekleyiş sonrası” nur topu gibi bir çocuğumuz oldu. Siyaset dünyasında da MHP’de başlayan bir genel başkan adaylığı ve sancılı bir kongre süreci ile yaşanan hercümerçle devam eden siyasi arayışlar neticesiyle değişik iddialarla yeni bir parti daha siyasi hayatımıza katıldı. Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki; batı toplumlarında düşünce kuruluşları çok, siyasi partiler azdır. Biz de ise tam tersine siyasi partiler çok, düşünce kuruluşları azdır. Böylece yeni kuruluşunu yapan İYİ Parti’yle 87’nci siyasi partimiz oldu.

Adeta partiler enflasyonu yaşadığımız ülkemizde mevcut siyasi yapı, diğer partiler ve siyasi kadroların içinde yeni kurulan İYİ Parti nasıl büyüyüp gelişecek, iktidar yolunda ne zaman adam olacak sabırla bekleyip göreceğiz. Şuan kamuoyu, halkımız bu partinin hangi gerekçelerle kurulduğundan tutunda, amblemindeki ışık sayısı, lideri, kadrosu ve siyasi programının her şeyini merak edip sorgulamaktadır. Gerçekten bu partinin kuruluş gerekçesi toplumsal bir talep ve ihtiyaçtan mı doğdu? Yoksa iç dinamiklerin, parti için çekişmelerin dışında dış dinamiklerinde etkisinin olup olmadığı düşüncesi en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Partinin A takımı sanki şöhretler karması intibasını veriyor. Doku ve frekans farklılığı ne kadar uyum gösterecek bilmiyoruz. Onu da zaman gösterecek. Hayatın akışı içinde “Su akar dere yatağını bulur” demişler. Yeni kurulan bu partinin ambleminde neden “9 ışık değil de 8 ışık var” onu çok merak ettim.

Bu konuyla ilgili olacak rahmetli televizyoncu program yapımcısı Tayfun Talipoğlu’nun “BAMTELİ” programında, Anadolu yollarında gezerken bir köy evine misafir olduğunda üç-beş köylü çocuğuyla yaptığı söyleşiyi hatırladım:

Tayfun Talipoğlu çocuklardan birine soruyor:

Senin adın ne?

Zeynep.

Yaşın kaç?

Sekkiz.

Kaç kardeşsiniz?

Sekkiz.

Okula gidiyor musun?

Evet!

Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?

Sekkiz.

Çocuk için “sekkiz” önemli ama bizim tarihi köklerimizde ve kültürümüzde üçler, yediler, dokuzlar, kırklar çok önemli bir yer tutar. Bu durumu Akşener sempatizanı bir dostuma sorduğumda neden dokuz ışık değil de sekiz ışık dediğimde şu cevabı verdi:

“İYİ Parti mevcut partilerin devamı ve taklitçisi değil, yepyeni bir parti. Genel başkanımız Meral Akşener, ‘Türkiye’yi bayram sofrasına benzetiyorum. Bu sofranın etrafına oturan herkes hazırlanan yemeğe eşit şekilde uzanacak’ demişti.  Ben de İYİ Parti’yi bayram sofrasına benzetiyorum. Vatan sevgisi olan herkes bu partide yer bulacak.”

İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener, ülkücü kökenden gelen fakat merkez sağda siyaset yapan bir isim.  Doğru Yol Partisi’nde (DYP) siyaset yaparken merhum Necmettin Erbakan’nın başbakanlığında kurulan RP-DYP ortaklığında bakanlık yaptı. Bakanlığı meşhur 28 Şubat dönemine denk geldi. Dönemin İçişleri Bakanı Akşener, o sıkıntılı ve çalkantılı dönemde dik duruşu ve tavırları ile kamuoyunca yakinen bilinmektedir.

Daha sonra MHP saflarında siyaset yaptı. MHP’den meclis başkan vekilliği yaptığı yıllarda hem hanımefendiliği, hem dirayeti, hem de kullandığı nezih siyasi üslubuyla TBMM çatısı altında her siyasi parti görüşünden pek çok milletvekillinin saygı ve takdir ettiği, tecrübesi kültürü ve birikimi ile yabana atılmayacak ciddi ve önemli bir siyasi aktördür.

Demokrasilerde siyaset kurumunda yeni siyasi kadrolar halkın yeni umutları adına, sorunların çare ve çözümleri olarak beklentileri hep beslemiştir.”Umut fakirin ekmeği” misali Meral Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti’de görev alan pek çok tanıdığım ve sevdiğim dostlarım var. Yeni siyasi yola çıktıkları bu çileli çetin yolculuklarında üstün başarılar diliyorum. Ülkemize, milletimize, demokrasimize ve siyasi hayatımıza hayırlı uğurlu olsun. Ancak, şunu da özelikle vurgulamak isterim ki: Türkiye yakın ve uzak tarihi itibariyle bir “siyasi partiler mezarlığı” ülkesidir. Burada misyonu ve fonksiyonu olmayan düşüncelere yer yoktur. Her siyasi parti kendi rakiplerinden icraat ve özgürlükler alanında daha fazlasını iddia etmek ve gerçekleştirmek zorundadır. Aksi takdirde ara dönemlerde kurulan partilerden söz gelimi rahmetli Demirel’in kurdurduğu DTP’den hiçbir farkı olmayacaktır.

Partinin adındaki ‘İYİ’ kelimesi mana bakımından güzel, günlük yaşantımızda toplum içinde çok kullanılan sıradan rutin kelimelerden biridir. Eş-dost, arkadaş, komşu birbirine “nasılsın iyi misin?” diye hal-hatır sorduklarında cevap “iyiyim” olur. Hatta bazıları “İyi demek adetten olmuş” diyerek laf olsun diye iyiyiz diyorum derler. Cenazelerde musalla taşında ki mevta için hoca efendi “rahmetliyi nasıl bilirsiniz?” diye sorduğunda cemaatin değişmeyen “iyi bilirim” dediği gibi…

Kelimeler, kavramlar, sembollere çok fazla takılmamak lazım. Bunlar objektif tartılan, ölçülen, kilosu gramı, metresi uzunluğu olan kavramlar değil. Herkese göre her zaman değişebilen göreceli kavramlardır. Ben iyi olduğumda başkaları kötü olabilir. Ben çok kötü olduğumda başkaları çok iyi olabilir. Mesele insan, mesele sistem, kadro, proje ve program esas buna bakmak lazım.

Sevgili okuyucularım lafı çok mu uzatıyorum? Sizleri asla sıkmak istemem. Ama şu Ayşe teyzenin hikâyesini anlatmadan geçemeyeceğim.

Anadolu da köyde, kasabada, ilçede, şehirde yaşayan kadınlarımız da merak halindeler. Meral Akşener için konuşuyorlar.

Acaba bu kadın neler yapacak, bu işleri başarabilecek mi, çarşı-pazar mutfağın derdini çözebilecek mi, emeklinin sofrasına et peynir zeytin girecek mi?

Emekli zeytinyağı, tereyağı yiyebilecek mi?

Dar gelirliler bir nefes alabilecek mi?

Üretici alın terini değerlendirebilecek mi?  

Benzeri onlarca soruya cevap aranıyor. Bunların içinde hele hayvancılık yapan çiftçi Aydınlı Ayşe teyzemizin yerel şivesi ile şu deyişi çok candan ve samimiydi:

“Maral’ım Maral’ım, ah seni kimlere sorayım?

Maral’ım Maral’ım, ah ben kimlere yanayım?”

Ayşe teyze devamla şöyledi:

"Şu kadın halinle bu işlerin hakkından nasıl gelcen gız?

Goca Böyük Millet Mecilisin’ de bir sürü hökümet adamlarına nasıl devircen gız?

Bizim gız sen başına göre işi buldun gari.

A gızım elalemin işinden, aşından, derdinden sana ne oluyo?

Ne güze mayışını alıp duruyosun. Çıtır çıtır yisen ya mayışını.

Eee ne diyelim macır gızı kafasını koymuş gari. Allah devletlete millete hayırlı etsin demekten başka elimizden bişey gelmeyo. Bizim duamız dirlik düzenlik huzur olsun, sağlık ve bereket olsun”

Metal yorgunluğun her tarafı, her yeri sardığı, toplum değerlerinin çatırdadığı her gün yüzlerce olumsuz örnekle demoralize olduğumuz, hatta biraz daha ileriye giderek “Toplum psikolojik travma geçiriyor” ifadesinin sıkça kullanılmaya başlandığı bu ortamda 'sihirli değnek' “İYİ Parti ile Türkiye iyi olacak mı? Bekleyip göreceğiz.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum