Bir Onur Abidesi Uğur Mumcu

Değerli okurlar 1978 -1980 yıllarında Aydın’da İl kültür Müdürlüğü görevinde bulundum.

1980 yılında değişen iktidarların görevi o ilde bulunan il müdürleri hemen kıyıma uğratırlar. Ben de 1980 yılındaki iktidar ve 1980 darbesinde en ağır sıkıntılara uğrayanlardan biri idim. Gece evime gelen polisler o zaman gündemde olan yasak yayın arama bahanesi ile benim gibi arkadaşlara gözdağı ve baskı uyguluyorlardı.

Ben her sürgün ettiklerinde yasal olarak sığınacağım Danıştay’a dava açıyor tekrar görevime dönüyordum. Görevime dönüyorum desem de bu bir gün bile sürmüyordu. Hazır olan ve Valinin sumeninin de bulunan ikinci bir atama kararnamesi ile derhal görevden alınıyordum.

Uzatmayalım beş defa Danıştay kararı ile geldim altı defa görevden alındım.

O zamanlarda yayın hayatında bulunan Yeni Ortam gazetesinin başyazarı rahmetli Mustafa Ekmekçi benim hakkımda uzun bir başyazı yazarak Aydın Kültür Müdürünün Danıştay kararları neden uygulanmıyor diye yetkililerden soruyordu.

Tabi o zamanlarda ve 12 Eylül darbesinde bir memur için Danıştay’a müracaat etmek ve hak aramak en büyük suçtu. Bizlerde bu hak aramanın çok ama çok ağır bedellerini ödedik.

Ankara’ya gittiğimde Sayın Mustafa Ekmekçi'nin bu yazısını almak için Cumhuriyet gazetesinin bürosuna gittim.

Burada Sayın Uğur Mumcu’yu gördüm. Durumu anlattım yazıyı almak istediğimi ve bana yapılan kıyım ve baskıları uzunca anlattım.

ugur-mumcu.jpgBir onur abidesi gibi makamında oturan Uğur Mumcu benim bu halime üzülerek şunları söyledi. “Mehmet Bey sen ve ben bu kadar baskılara göğüs geriyoruz ve germeye de devam edeceğiz. Biz her şeye rağmen hayattayız hiç suçu ve günahı olmayan gençler ölüyor. Bir gencin idam olmaya yaşı müsait olmayınca sahte raporla yaşını büyütüp asıyorlar. Bu sahte raporu veren doktor utansın. Artık ülkenin çivisi çıktı. Hem soldan hem sağdan günahsız insanlar içerde büyük işkence görüyorlar. Bu kadar karamsarlığa rağmen ülkemizin geleceğinden ve aydınlık günlerin geleceğine inanıyorum.”

Tam o sırada bir pide ve bir ayran geldi. Bana dönerek “Bak karşıda çok güzel pide yaparlar size de bir pide söyleyim birlikte yeriz “ diye ısrarla pide ve ayran söyledi.

Işığına, yurtseverliğine ve aydınlatıcı ve yol gösteren yazıları ile ülkemize büyük hizmetlerde bulundu. Yazdığı kitaplar bu gün dahi gençliğe yol gösterici durumda.

Ülkemin yetiştirdiği bu değerli insan ne yazık ki aydınlanmayı ve ışığı sevmeyen yarasalar tarafından 24 Ocak 1993 tarihinde arabasına konan bir bomba ile katledildi.

Evet, onun vücudu yok oldu ama yol göstericiliği ve ışığı ülkemizi aydınlatmaya devam ediyor.

O yazılarında çıkarı için ve düzendeki hokkabazlara yaranmak için asla yalakalık yapmadı. Kim olursa olsun yanlışını söyler ve yayınlardı.

Onun ruhu önünde saygı ile eğiliyorum. Işıklar içinde yatsın o onurlu insan.

***

Değerli okurlar ama şöyle bir bakıyorum da günümüzde o kadar yalakalar var ki sormayın.

Yalakalığı bir meslek haline getirmişler.

Gücü elinde tutan etkili ve yetkili güç odakları kendilerine göre yalaka ararlar. Çok çabuk da bulurlar. Yetkililer bu tipleri ellerinde tutarlar.

Gerekli olduklarında bunları joker olarak kullanırlar.

Böylece kısır döngü uzar gider.

Toplumumuzda farklı insan tipleri mevcuttur.

Kendileri yalakalık yaptığı halde, bazılarına yalaka diye hemen iftira atar.

Anlayacağınız hırsız hem kaçar hem de önden kaçana “Hırsız kaçıyor yakalayın” dermiş.

Bunlardan bazıları nutuk atar öfke saçar herkesi tehdit eder.

Bazıları da ar, namus, vicdan der ama iş yararı ve çıkarı olunca çıkarı için yapmayacağı yoktur.

Televizyon kanallarında sırf karşısındakini susturmak için bağırırlar. Çünkü beyinlerinde ve dağarcıklarında bir bilgi birikimi yoktur.

Söylem ve eylemlerinde hukukun üstünlüğü olmalı, yalan riya iftira, bitmeli der. Ama bildiğini okumaya devam eder.

Sözlüklere yalakalığı şöyle tarif ederler;

(Dalkavukluk, arsız ve sırnaşık) olarak tarif ederler.

Bu gibi yüzsüzler, iltifata maddi çıkarına ve kuru bir iltifat karşılığında vicdan ve izanlarını kiralamışlardır.

Nankör dönekler, utanmazlar sözden anlamazlar. Gücü elinde tutandan aldığı cesaretle ve ona bağlı olarak saldırırlar.

Bunların neresinden tutarsan tut mutlaka kirlenirsin.

Yapılan ve yaptıkları iş ise yalakalıktır.

Toplumda yalakalık, yağcılık ve onursuzluk bu gibilerde eksik olmaz

Bunlar çıkarlarına göre sayıları artar veya azalır.

Ama ihtiyaç duyulduğu müddetçe yalakalık sürer.

Siyasetçilerin ve liderlerin her yaptığına alkış tutan onunla ağlayıp onunla gülen, takla güvercinler gibi liderin önünde takla atanlar, kraldan fazla kralcı olanlar

Bu tipler gurur ve onur duydukları işlerinin yalakalık değil görevleri olduğunu sanırlar.

Bu tipler seçim dönemlerinde ve ihale zamanında sayıları oldukça artar.

Medyada ve televizyon programlarının başındadır.

Anlayacağınız bunlar için yalakalık bir tutkudur.

Yani müzminler, münafıklar, liboşlar, dönekler gizli açık yalakalar çevremizi kuşatmış vaziyettedirler.

Çok sevdiğim bir söz.

“Kişilikli ayakta durmak, diz üstü onursuz yaşamaktan daha iyidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum