Biz Atatürk çocuklarıyız, bir ölür bin diriliriz

İstanbul da millet iradesiyle kazanılmış Büyük Şehir Belediye Başkanlığının kutlama mitingi vardı. Yıllar sonra Ekrem İmamoğlu bileğinin hakkıyla, anasının ak sütü gibi helal, emekle kazanılmış, beş yıl görev alacağı Belediye Başkanlığının kutlaması yapılacaktı. İnsanlar mutlu, umutlu kendi iradelerini ortaya koydukları bir seçimi kazanmış olmanın mutluluğuyla, keyifle, huzurla, bedava olmadan, kumanya dağıtılmadan, kendi imkânlarının elverdiği şekilde mitinge gittiler, Meydanlar hıncahınç doluydu. İstanbul memnun. Seçen memnun. Seçilen memnun. Büyük bir sevinçle bunu kutlamak için toplandılar.

Birileri vardı bu galibiyetten, bu zaferden rahatsız olan. Onların hoşuna gitmiyordu bu durum. Çünkü başa gelen seçilen aday oraya ‘hizmet için’ geldiğini söylüyordu. Gerçekten de öyleydi. Siyaset; bir görev yapma yeridir (pardon bizim ülkemizde bir statü kazanmak, insanları aşağılamak, yukarıdan bakmak ve görevden başka her işi yapmak) algısı olduğu için bazı taraflar; başka taraflara, başka taraftan bakanlara, başka başka taraftan bakmayı bir görev sandılar ve bu görevi en iyi şekilde ifa etmeye başladılar. Hakaret ederek, seçimi yok sayarak seçimden çok seçmenin iradesini yok sayarak, vatandaşın özgür iradesini küçümseyerek, bin bir türlü şekillere sokarak seçimleri yok saymaya çalıştılar. İnsanlar anlamadı mı? Herkes her şeyin farkında…

Biz ne istiyoruz biliyor musunuz? Tüm ülkemdeki vatandaşları sarıp kucaklayan bir lider istiyoruz. Ağzından sevgi sözcükleri dökülüp bunun ne kadar samimi olduğunu hissettiğimiz insanların bizi yönetmesini istiyoruz. Oturdukları koltuklarla şereflenen değil, oturdukları koltukları şereflendiren insanlarla yönetilmek istiyoruz. Hakaret dili kullanmayan insanlar istiyoruz. Siyaset saygı gerektirir. İnsanların sürekli saygısızlık yaptığı bir siyaset istemiyoruz. Ayrıştırıcı bir dil istemiyoruz. Şimdiye kadar kardeşçe yaşadık bundan sonra da birlik ve beraberliğimizin bozulmasını istemiyoruz. Tek bayrak altında, hep birlikte, barış içinde yaşamak istiyoruz. Sizler toplumun önünde giden insanlar bunlara dikkat etmezseniz; gördünüz toplum ne hale geldi. Bir muhalefet liderine saldırı, linç girişimi bu saygısız siyasetin bir sonucudur.

Sekiz yüz avukat, Kılıçdaraoğlu na yumruk atan adamı savunmak için görev almak istiyorlarmış. Milyonlarca gözün gördüğü, kameraların tespit ettiği, bir yığın canlı şahidin önünde cereyan eden bu olayda sekiz yüz avukat göz göre göre bir suçluyu, darpçıyı savunuyorsa bu ülkede tuz kokmuştur! Üstelik bunların çoğu kadın avukat. Şimdi soruyorum size; sizin o edep yoksunu, saldırgan, ‘yakın o evi ’diye haykırarak ortalığı yıkan kadından ne farkınız var? Demek ki hepimiz aynı kavağın kaşığısınız. Böyle bir adaletten UMUTLU MUSUNUZ? Bugün sizin çarpıttığınız adalet bir gün olur sizi çarpıtır.

Organize suç değil kişisel suçmuş. Burası daha vahim. Demek ki ben gidip birinin ağzını yüzünü dağıtabilirim. Kişisel suç olduğu için hiç ceza almam ne güzelmiş. Hepsi serbest bırakıldı ne güzel! Ülkede ana muhalefet liderine saldırıyorsunuz ki bu ülkenin yüzde ellisinin gönül verdiği parti lideridir. Ve hiç ceza almıyorsunuz. Ellerinden gelse ‘bir yumrukta bizim için atın ’diyecekler. Ben de gideyim en iyisi sevmediklerimin bir listesini yapayım.

Böyle mi soğutulacak kızgın demir? Kızgın demiri soğutmak için su serpmek lazım. Bize terörist diyenler bilsinler ki bunlar insana saldırıyorlar. Hem de sadece insana değil Türkiye me asıl bunlardır terörist

Tam da mitingin olduğu saatlerde, bu nasıl mükemmel bir tesadüftür ki, yaradan denk getirse bu kadar olur! Hiç kimse aptal değil. Saldırdıkları yetmezmiş gibi yumrukluyorlar. Bir de ‘yakın o evi!’ diye bağırıyorlar. Kim bağırıyor? Başına bir örtü takarak ahlaklı, sözde Müslüman, belki de vicdanı olduğunu düşünen bir beyinsiz. (bir kadın olarak bu yaratığa ‘KADIN’ demeye utanıyorum) Hep diyorum bunların bir tomografisini çekmek lazım ( beyinleri var mı?) insan başörtüsüyle ahlaklı olamıyormuş görüldüğü gibi. Vicdan örtünüz yoksa adalette çıplak kalıyor ne yazık ki! Her şeyin bir bedeli var da, SİZ KAÇ PARASINIZ?

Cumhuriyetimizi elinizde oyuncak yapmayacağız. Demokrasimize sahip çıkacağız. Yoksa o sandıklar çeyiz sandığı değil. Milletin yeri ve zamanı geldiğinde özgür iradesini ortaya koyduğu bir demokratik platformdur. Herkesin bu iradeye saygı göstermesi gerekir. Nasıl yıllarca muhalefet kaybetmeyi sindirdiyse sizin de; sindirmeniz dileğiyle

Ne yapmayı planlıyordunuz? Kılıçdaroğlu nu öldürmeyi mi? Ne olacaktı? İstanbul seçimleri geri mi gelecekti? Kimi öldürürseniz öldürün! Bir Kılıçdaroğlu ölür yerine bin Kılıçdaroğlu gelir.

BİZ ATATÜRK ÜN ÇOCUKLARIYIZ. BİR ÖLÜR, BİN DİRİLİRİZ.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.