Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Bugün 10 Kasım

                    -Atatürksüz geçen 83. Yılda- ATATÜRK’Ü ANIYORUZ

Görünürde fiziki varlığıyla onsuz geçen fakat her anı onun hatırasıyla dolu 83. Yılda Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK’ümüzün manevi huzurunda onu yine saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz…

O bir fâni olarak kendisinin bu dünyadan geçici olduğunu biliyordu ve  aslolan “En büyük eserim!.” Dediği Türkiye Cumhuriyeti üzerine titriyordu:

Nitekim: “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır: fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebed pâyidâr kalacaktır!..” diyordu.

“Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen, güçlü ve yüksek seciyeli muhafızlar ister… diyordu:

Bu nesillerin yetiştirilmesini de “ Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister…” diyerek öğretmenlerden bekliyordu.

Her türlü koşul içerisinde Cumhuriyetin korunmasını da Gençliğe Hitabe’de  “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!..” diyerek gençlikten bekliyordu.

İşte bu yıl 29 Ekim 2021 günü Cumhuriyetimizin ilânının 98. Yılını coşkularla yaşadık.

Bugün de onun kurduğu Cumhuriyeti yaşarken onsuz geçen 83. Yılda onu özlemle, saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz…

Türk Milleti Atasını çok sevmişti: Hem de insan kimliğiyle çok sevmişti:

Annesinin söylemiyle, Çakır Mustafa, öğretmeninin söylemiyle Kemal, Çanakkale’den yayılan efsanevi ismiyle; Sarı Paşa,  Sakarya’da  Gazi, Müşir, 1920’de TBMM tarafından verilen resmi görev unvanıyla Başkumandan, uluslar arası kamuoyundaki kabulüyle; Dahi-i Muazzam, TC kuruluşuyla Cumhurreisi, milletinin söylemiyle  Halaskârgazi, Müncî-i Âzâm, En Büyük Türk, 24 Kasım 1928’de Baş Öğretmen, İngiliz romancı Amstrong’un kitaba verdiği isimle Bozkurt ve TBMM’nin 24 Kasım 1934’te onayladığı ölümsüz ismiyle ATATÜRK

Mustafa Kemal’e Atatürk soyadının-unvanının verilmesinin gerisinde; Altı yüz yıllık muhteşem bir Osmanlı Devletinin çöküşünün yarattığı sarsıntı ve bunalım, yok olan bir devlet yapısının içinden yeni bir devletin Türkiye Cumhuriyetinin çıkışı; bu konudaki Mustafa Kemal’in öncülüğü ve üstlendiği misyon vardır:

Yeni devleti üniter bir kimlikle Türk Kimliği üzerine kurması ve vatandaşlara Türklük şuurunu kazandırmayı amaç edinmesi vardır.

Bu noktadan hareketle de  TBMM de Mustafa Kemal’e Türk Milleti adına, teşekkürün ifadesi olarak  ATATÜRK soyadını vermiştir.                       

Bizler Türk Milleti olarak onu tarihe mal olmuş bütün kimliklerinin ifadesi olan   ATATÜRK kimliğiyle seviyoruz…

Atatürk’ü Sevmek, onu insan olarak tanımak, mücadelesini bilmek, fikirlerini ve eylemlerini anlamakla mümkündür.

O,sade bir memur çocuğudur: Anne ev hanımı, dindar bir kadındır.

Manastır askeri idadisi ve Harbiye’de yatılı okuyan bir öğrencidir.

6 yaşında babasını kaybetmiş  öksüz büyümüştür. Önce çaresizlikten dayısına sığınmış, Anneciği 2. Evliliğini yapmış çaresiz bir kadındır.  6 kardeşten 4ünü hastalıklar yüzünden kaybetmiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür!..” der Atatürk

Kültür, hayatın kendisidir. Toplumun yaşama tarzıdır. Millîdir. Yerledir.

MEDENİYET; milletlerarasıdır. Anlayış ve davranış biçimleridir. Teknolojiyi, araç ve gereçleri kullanma biçimidir.

Medeniyet insanlığın ortak; kültür ayrılan yanlarını temsil eder.

Kültürde;  dilimiz, dinimiz, tarihi kimliğimiz,  millî şuurumuz,  ülkümüz,

Edebiyatımız, eğitim sistemimiz, sanatımız, müziğimiz, folklorumuz, millî ahlak ve anlayışı ile vatanımıza ait duygularımız vardır.

“Biz doğrudan milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur…” der Atatürk

Bu kültürü oluşturacak ana ilkeler de şunlardır:

Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devrimcilik, Devletçilik

Bu değerlerle mücehhez bir milletin varması gereken yer; muasır / çağdaş milletler seviyesinin üstüne çıkmasıdır.

“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.”

Atatürk’ü başarıya götüren etmenler de şunlardır:

Modern eğitim yapan okullarda okumuş olmasıdır: İlk okul, askeri idadi ve Harbiye…

13 yıl boyunca aralıksız olarak Osmanlı Devletinin her cephesinde asker kimliğiyle görev yapmış olmasıdır:

Balkanlar, Trablusgarp, Suriye, Bitlis, Çanakkale, Samsun, Amasya, Sivas, Erzurum, Ankara, İnönü, Sakarya, Afyon, İzmir…

Bütün yetkileri TBMM eliyle kullanmasıdır. Nitekim 23 Nisan 1920’de TBMM açıldığında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini hayat geçirmiştir.

Teşkilatçılığıdır: İstişareye açık olmasıdır.

Ayvalık Cephesi, Bergama, Soma, Akhisar, Salihli, Aydın,  Nazilli Cephelerindeki dağınık haldeki Kuvayi Milliye kuvvetlerini:   16 Mayıs 1920’de “Müdafaa-i Milliye” adıyla birleştirmiş olmasıdır.

Sorumluluk üstlenmesi, cesareti ve  milletine güvenmesi ve onu çok iyi tanımasıdır.

Milletiyle birlikte aldığı millet hayatına yön veren kararları da şunlardır:

15 Mayıs 1919 İstanbul’dan çıkış: Millî Mücadele içindir

19 Mayıs 1919 Millî Mücadele’nin başladığı kabul edilen tarihtir

AMASYA: “Yurdun bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir. Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

ERZURUM: “Vatan bölünmez ve parçalanmaz bir bütündür.”

SİVAS: “Ya istiklâl ya ölüm!..”

SAKARYA:  Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh da bütün vatandır…”

 

  1. Dünya Savaşı başladığında İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener: “Türkiye’yi yok edinceye kadar savaşacağız!..”  diyordu.

İstiklâl Savaşı: Dünyadaki en meşru, en ahlâki, en haklı, en kutsal savaşlardan birisidir.

23 Nisan 1920’de Anadolu’daki işgal  kuvvetlerinin sayısal konumu şudur:

38. bin İngiliz,  59 bin Fransız,  25. bin Pontusçu Rum, 10 bin silahlı Ermeni,  17 bin İtalyan, 90 bin Yunan askeri

Toplam: 240 bin silahlı işgalci güç vardır.

Emperyalizmi ve yamaklarınıdize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran Atatürk’ümüzle ve atalarımızla gurur duyuyoruz.

Bize düşen görev atalarımızın şehit ve gazilerimizin onurunu korumaktır; çiğnetmemektir.Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatacak bir iradeyi ortaya koymaktır.

Muassır Milletler seviyesinin üzerine çıkarmaktır.

Özel zamanların özel kahramanı olan Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını aramızdan ayrılışının 83. yılında rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Sevgilerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.