Çeteleri Aklamak

Türkiye, Atatürk’ün “uygarlık yönünde başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır. Uygarlığın buluşları teknik harikaları bütün dünyayı ve ülkeleri değiştirirken, yeni yılın köhne düşüncelerini sürdürmenin mümkünü yoktur”. İfadesi ile çağdaşlığa yönelmişti.

Ulu önderin yaptığı çağdaş devrimlerle ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdü. Birçok köhnemiş kurumu yıktı. Bu köhne yapılanmanın binlerce taraftarı vardı. Bunlar Cumhuriyetin kurulduğu günden bu güne kadar ulusun ve devrimlerin içinden gelen tehlikelere karşı korunması için bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin mutlaka bir yerde toplanması gerekmektedir.

Bu zamana kadar kurulan liberal sağ partiler laikliği istismar ederek din sömürüsü üzerinden siyaset yaparak oy topladılar.

Hele 12 Eylül faşist darbesinden sonra siyasi lider olarak Sayın Erdoğan ve dini lider olarak da Sayın Fetullah Gülen ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak güç kazandılar.

Yargıda, yerel ve özel idarelerde, üniversitelerde, medyada önemli kazanımlar elde ettiler.

Bunlar, yani AKP ve Cemaat demokrasiyi ve özgürlüğü, milli iradeyi ve hukukun üstünlüğünü yalnızca kendi çıkarları için paylaştılar.

Sonunda devletteki bu pareler yapılanmadan kimin egemen olacağı konusunda birbirlerine girdiler. Bunun sebebi ve kökeni sadece dershaneler değildir.

Burada devlete kimin hâkim olacağı gündeme gelince aralarına kara kedi girdi.

Birbirlerine yolsuzluk, hırsızlık ve kasetler gibi gelişmiş tekniklerle vurmaya başladılar.

Sonunda öküz öldü ortaklık bozuldu.

Sayın Başbakan Erdoğan’da polisin elinde bulunan belge, bilgi ve görüntülerin açığa çıkması halinde soruşturmanın sonunda kendisine dayandığını görerek kendince tedbir alıyor.

Soruşturmaların yasalara ve hukuka uygun bir biçimde yürütülmesini önlemek ve olayların üstünü örtmek için elinden geleni yapıyor.

Sözde derin devlet oluşturan Gülen Cemaati üzerinden büyük bir tasfiye hareketi yapıyor.

Bu nedenle yüzlerce polis amir ve memurlarını darmadağın ediyor. Soruşturmayı yürüten savcıları el çektiriyor, kendisine göre savcı ve polis atıyor.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını olduğu gibi değiştirip yetkileri hep kendi elinde toplayıp tek yetkili olmak istiyor.

Dün kahraman savcı deyip arkasını sıvazladığı zırhlı araba ve koruma tahsis ettiği savcı Öz’ü bugün istenmeyen adam ilan ediyor.

Dün Gezi direnişinde “Kahramanlık destanı yazdılar”dediği polisleri bugün darmadağın ediyor. Böyle bir yönetim olamaz. Ülke bunu kaldıramaz.

 ------

Burada yazmak istediğim muhalefet partililerinin tutumlarıdır.

Yüzlerce polis görevden alınırken ve görev yerleri değiştirilirken

Sayın Bahçeli;

“Polisler sahipsiz değildir”.

Garip değil mi?

Bugün aydınlara, komutanlara ve yurtseverlere kumpas kuranların bile itiraf ettiği sözde olağanüstü mahkemelerince hayatları karartılırken Türk olmaktan ve yurtseverlikten başka suçları olmayanlar linç edilirken, Türk Ordusu darmadağınık edilirken, Milli kahramanlar beynine kurşun sıkıp intihar ederken sizler hukuka saygılı kalıyordunuz Sayın Bahçeli.

Ya Kılıçdaroğlu’na ne dersiniz?

Kılıçdaroğlu savcı Öz’ün tehdit edildiğine sahip çıkarak “Zekeriya Öz uzun yıllar devlet hizmeti görmüş, devlete hizmet vermiş birisi, yalan söylemesine gerek yok” diye Öz’e sahip çıkıyor.

O zaman Sayın Kılıçdaroğlu, CHP Milletvekilleri olan Balbay, Haberal ve Sinan Aygün’e yapılan terör örgütü suçlamasını kabul etmiş olmuyor musunuz?

Sayın Erdoğan’a muhalefet edeyim derken, Savcı Öz gibi hukukun bütün kurallarını çiğneyerek PKK’ lıları tecavüzcüleri gizli tanık yapan ve görevini kötüye kullanan bir şahsi aklamaya çalışıyorsunuz.

Sayın Başbakanın kullanıp şimdi miadın doldu diye çöpe attığı şahısları savunmak ve aklamak Sayın Kılıçdaroğlu’na mı düşüyor.

Bu savcı Öz’e ve polislere sahip çıkmak zamanında bunların yurtseverler hakkında yaptıkları düzmece yalan dolanlarını savunmaktır.

Sayın Kılıçdaroğlu bunlara acınmaz. Eğer acıyacaksanız içerde ölüme terk edilen Fatih Hilmioğlu’na, Üsteğmen Serdar’a ve efsane komutan Engin Alan’a sahip çıkmalısınız.

Şimdi Sayın Bahçeli ve Sayın Kılıçdaroğlu geçmişte yurtseverlere, aydınlara ve komutanlara kumpas kurarak ahlaki ve hukuki kural tanımayan bu şebekeye aklamaya çalışmayın.

Bu çeteler bu kabahatleri birlikte yaptılar.

Bunlar onbir yıldır her ikisi de (Polis içindeki cemaat ve savcı) bu tezgâh ve kumpası birlikte yürüttüler.

Bunlara sahip Çıkmak bunların çukurlarına düşmektir.

***

AKP ADAYI MUSTAFA SAVAŞ

AKP sonunda büyükşehir adaylığı için Mustafa Savaş'ı açıkladı.

Sayın Savaş, Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı.

Görünüşe göre temiz bir insan ama kurumun başında bulunan din iman sömürüsü yapan Genel müdürünün narına yandı.

Genel müdürün evinden ayakkabı kutularının içinden çıkan milyon dolarlar ne yazık ki Sayın Mustafa Savaş’ı da zor duruma düşürdü.

Genel müdüre bir evrak imzaya gelirken mutlaka ilgili genel müdür yardımcısının da parafası bulunur. Sayın Savaş böyle bir evrakı imzalayıp imzalamadığını bilmiyorum. Kanımca bu sadece benim görüşüm belki bu işlerden haberi bile yok.

Ama çok önemli bir bankanın Genel Müdür yardımcısı nede olsa kıyıdan köşeden bu olay onu da etkiler.

Nezaket olarak büyük bir centilmenlik göstererek CHP il başkanlığını ve Sayın Özlem Başkanı ziyaret etti. Bu Sayın Savaş için alkışlanacak bir harekettir.

Kanımca ne Özlem başkan ne de CHP bunu istismar etmezler.

Ama AKP yönetimi CHP üzerine gitmediği sürece bu iyi niyet ziyareti buzları eriteceğine inanıyorum.

Sayın Savaş’a da çıktığı bu müşkül yolda başarılar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.