Felsefeci Kudsi Çağlayansu

(Aydın’da iz bırakanlar)

1960 yılında Aydın Lisesi, ilimizdeki iki liseden biriydi. Aydın Vilayetinde ikinci lise Nazilli Lisesidir. Söke’de lise yoktu. Söke’den öğrenciler her gün trenle Aydın Lisesine okumaya gelirlerdi. Aydın Lisesi, İzmir Atatürk Lisesinden sonra, bölgenin eğitimde isim yapmış önemli liselerinden biriydi.

Demokrat Parti kurucularının Aydınlı olması belki lisenin eğitim kadrosunun kaliteli öğretmenlerden kurulmasında faydası olmuş olabilir.

Aydın Lisesi’nden mezun olalı 54 yıl olmasına rağmen unutamadığım, her zaman hayırla andığım hocalarımdan biri felsefe hocam Kudsi Çağlayansu’dur.

Kabataş Erkek Lisesinden Aydın Lisesine gelen ve uzun yıllar lisede felsefe hocalığı yapmış, değerli bir öğretmendir.

Lisede sevilmeyen derslerden biri felsefedir. Sevilmediği için de zor kabul edilir. Fakat Kudsi Bey sıkıcı felsefe dersini öğrencilerine sevdirmiş müstesna bir öğretmendir.

Felsefe ve mantık derslerini tam bir filozof havasında anlatırdı. Güçlü kişiliği ile derse hakim olur, anlasak da,  anlamasak da dersini derin bir huşu içinde dinlerdik. Hocamızın mesleğindeki engin bilgisi, onun şahsına bir hassasiyet verir, öğrenci üzerinde büyük bir saygı ve sevgi yaratırdı.

Lise son sınıfta felsefe dersine girerken; öğrencilerin havası değişir, mistik bir atmosfer sınıfı kaplardı. Sınıf mümessili kapıda bekler, Kudsi Bey koridorun ucunda görününce biz hep beraber ayağa kalkar, hocamızı ayakta karşılardık. O gayet kibar ve mütevazı bir şekilde önünü ilikler, sınıfın ortasında esas duruşa geçerek bizi selamlardı. Karşılıklı sevgi ve saygı seremonisinden sonra ders başlar, felsefenin engin ufuklarına yelken açardık. Sınıfta lüzumsuz söz, davranış olmaz dersi ibadet şuuru içinde dinlerdik. Zaman hiç geçmesin, zil hiç çalmasın derdik. Bir sonraki felsefe ve mantık dersini adeta özlerdik.

Kudsi Bey’in notu çok kıttı. Eksi not bile verirdi. Sıfırın önemli bir değer olduğunu söylerdi. Kimseye özel muamele yapmaz, öğrencilerine karşı çok kibar davranırdı. Kudsi Bey’in ağzından tek bir kaba söz duymadık. En ağır sözü “teessüf ederim”  İdi. Beğenmediği bir söze, davranışa tepkisi buydu.

Öğrencilerinin adını pek bilmezdi. İçinde bulunulan ayda sınıfta en yüksek notu alan öğrencisine ismiyle hitap ederdi. Acizane ben de sosyolojiden en yüksek notu alarak, bu ödüle mazhar olmuş öğrencilerdendim. En yüksek notu aldım. Aldığım not altıydı.

Kudsi Bey’in kıt notları öğrenci üzerinde pek fazla etki yapmaz, dersi ders olarak öğrenmeye gayret  ederdik.

Kudsi bey bir felsefeci olarak Emanuel Kant’ın hayranıydı. Ondan çok etkilenmiş bir kişiliği vardı. Özel hayatını bilmem, ama görüntüsünden hocanın çok disiplinli ve akılcı bir yaşam içinde olduğu sezilirdi.

Görevini bu kadar güzel yapan her meslekteki insanın unutulması mümkün değildir.

Günümüzde ne o hocalar kaldı, ne de o öğrenciler. Hepsi mazide kaldı. “Bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum” ilkesini unuttuğumuzdan beri.

Ruhu şad olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum