İkizdere Barajı’nda su seviyesi şu anda yüzde 17 seviyelerinde ölçülürken, özellikle zeytin ve ceviz ağaçları başta olmak üzere mahalledeki pek çok bitki türü kuruma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Mahalle sakinleri, aynı zamanda yaban hayatı için hayati önem taşıyan suyun bu yıl salınmamasının geri dönüşü zor bir tahribata yol açtığını ifade ediyor.

MUHTAR ÖZGÜN: "HER YIL VERİLEN SU BU YIL KESİLDİ, AĞAÇLAR KURUYOR"

Dereağzı Mahallesi Muhtarı Bahattin Özgün, durumu şu sözlerle özetledi:
“Her yıl doğal hayatı korumak amacıyla İkizdere Barajı’ndan salınan su, bu yıl verilmedi. Hem canlılar hem de mahalle sakinlerimizin tarımsal arazileri ciddi zarar gördü. Devlet Su İşleri ve ASKİ ile defalarca görüştük ama çözüm bulamadık. Bahçelerdeki zeytin ve ceviz ağaçları kurumaya başladı. Baraj gövdesi ile Sağlık Ocağı arasındaki alanda binlerce canlı yaşıyor, hepsi susuz kaldı.”

Muhtar Özgün, susuzluktan ölmek üzere olan bir kediyi suyla hayatta tuttuğu anları da paylaşarak durumun ciddiyetine dikkat çekti.

"SÖZLEŞMEMİZ VAR AMA SU YOK"

Mahalle sakinlerinden Osman Özgül ise, çevre koruma amacıyla kendilerine verileceği belirtilen suyun bu yıl ulaştırılmadığını belirtti.
“60 zeytin ağacım kurudu. Sözleşmemiz olmasına rağmen su verilmiyor. Söke’ye su gidiyor, bize bir damla düşmüyor. Diktiğimiz ceviz ve bambu gibi dayanıklı ağaçlar bile susuzluktan öldü.”

"ARTEZYENE MAHKÛM KALDIK, MALİYET DAYANILMAZ BOYUTTA"

Bir diğer mahalle sakini Behçet Korkut da, baraj suyunun verilmemesi nedeniyle artezyen kuyularına yöneldiklerini ancak bunun ekonomik açıdan sürdürülemez olduğunu vurguladı:
“Artezyen suyu için saat başına 200 TL ödüyoruz. Günde 8-10 saat çalıştırıyoruz, bu da günlük 2 bin TL, aylık 60 bin TL demek. Oysa barajdan su verilse bu maliyetin dörtte biri olurdu. Çay kenarındaki ağaçları sulayamadım, hepsi kurudu.”

MAHALLE HALKI YETKİLİLERDEN ÇÖZÜM BEKLİYOR

Dereağzı Mahallesi sakinleri ve muhtarı, yetkililere seslenerek en azından doğal yaşamı ayakta tutacak kadar su bırakılmasını talep etti. Mahalleli, geçici çözümler değil, kalıcı bir su yönetimi politikası istediklerini ifade etti.