Kendini arayan insan

Yaşadıklarım, çocukluğum, gençliğimde

Bozkırın tepesinde, bir dağın eteğinde…

Köyde kerpiç bir evin avlusu,

Avluda asmadan bir çardak,

Çardağın altında eski bir ahşap masa,

Etrafında üç beş iskemle,

Yan tarafında üzerinde kıl keçe,

Serilmiş, tahtaları kırık kanepe

Kapıda zincire bağlı;

Karabaş bir köpeğimiz var.

Yoldan gelip geçene,

Eve misafir gelene,

Dost mu düşman mı bakar.

Biraz farklı görünce,

Başka makamlardan havlar.

Pınarlardan suyumuzu,

Dağdan odunumuzu,

Tarladan mahsulümüzü,

Taşıyan karakaçan eşeğimiz vardı.

Koyunlarımızdan İkisi kuzuladı.

Hele on beş-yirmi kadar civcivlerle

Civciv gel, gel bili bili gel

Davetiyle tavuklar

Aynı anda yeme, suya koşarlardı.

Kerpiçten evimizin

Bir tek gölgesi var.

O da asırlık çınar.

Gölgesinde otururken

Yorgunluğumuz geçer.

Kim bilir bu asırlık çınar

Neler gördü neler...

Asmalar da ermeye başladı,

Salkım salkım goruklar.

Tadı oldu mu bazen bakarız,

Sabah akşam birer çiltim tadarız.

Hoştayn, moştayn, montufon nedir bilmeyiz?

Yüzde yüz yerli, öz malımız bir-iki ineğimiz

Sütü yoğurdu, yağı ayranı, kesiği, lezzeti

Berekettir, besler doyurur herkesi.

Apartmanımız, villamız yoktu.

Sabah akşam selamlaşan komşularımız vardı.

Yardımlaşmayı sever, herkesin derdine koşardı.

Zamanla yarışan teknolojimiz de yoktu.

Bilgisayar, internet, nereden çıktı cep telefonu?

Hepsi, hepsi bizden uzaktı.

Çağa uyalım derken

Değerlerimize vurulan zincir, benliğimize tuzaktı.

Bozkırda ki kerpiç evimizde

Hep özlediğimiz toprak kokulu

Sıcak yuvamızın her köşesinde

Sevgimiz, huzurumuz, bitmeyen mutluluğumuz vardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum