Sosyal, siyasal, konjonktürel olarak kendini yenileyemeyen ve Dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu yıkılmaya yüz tutmuştu ki emperyalistler "Hasta Adam" diyerek üzerine çullanıp fırsattan da istifade ederek topraklarını paylaşma rekabetine giriştiler…
Amaç Türk Kimliğini yok etmek ve Türklere Yaşama İmkanı tanımamaktı.
Mustafa Kemal ve etrafındaki Devrimci kadro bu fiili durumdan oldukça rahatsız olduklar. Türk yurdu olacak Anadolu’yu düşman saldırısı ve istilasından kurtardılar. Türkiye'nin topraklarında sağlam temele dayalı bir devlet kurup Türk Ulusunun batı ile olan dört yüzyıllık geri kalmışlığını bertaraf edip kapatacak hamleleri yapmaları için devrimleri yapmaları gerekiyordu. İşte bu devrimler sayesinde Türk Ulusu muasır medeniyet istikametinde hızlı adımlar ile ilerlemiştir.
Mustafa Kemal, 15 yılda başardıklarını, bir 15 yıl daha yaşasaydı daha neleri yapardı ve başarırdı. Tasavvur edebilenin elbette mümkün olmadığını Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra ülke yönetiminde söz sahibi olan siyasi liderlerin kifayetsiz ve öngörü sahibi olmamasından anlıyoruz…
Evet, 102 yıl önce bu gün Türk Ulusunun geleceğini şekillendiren devleti adı Türkiye Cumhuriyet Devleti oldu. Türk Milleti artık yeni bir rejim (devlet yönetim şekli) ile tanıştı.
Böylece Anayasamız 2.maddesinde vücut bulan temel ilkeleri "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir." şeklinde olan yeni bir devlet kuruldu.
Bu koşullarda kurulan ve bu ilkeleri amaçlayan Cumhuriyetimizin hali 102 yıl sonra ne âlemde?
Bu günkü halimize bakılınca hiç de iç açıcı bir durum neredeyse yok.
Ülkemizde yaşayan halk kitlelerinin enflasyon karşısında eridikçe eriyen alım güçleri yüzünden günlük yaşamlarını sürdürme olanaklarının görülmedik şekilde zorlaştığı görülüyor.
Tüm kamusal birikim ve kazanımlar, yer altı ve yer üstü kaynaklarımız yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilirken emekçi halkın ümüğünü sıkıldığını iliklerimize kadar hissediyoruz...
Tam bağımsızlığını yitiren, uluslararası kartellerin ağına düşen ve çökertilen tarımsal üretimimizin (ürünlerimizin) kendi halkımıza da yetmez olduğu, yurtdışından patates, soğan hatta saman bile ithal eder olduğumuzu en iyi Türk köylüsü ve çiftçileri biliyor.
Adaletin kırıntısının bile kalmadığını ben değil, adliyeye işi düşenler söylüyor.
Çetelerin ve mafyanın sokaklarda terör estirdiğini herkes biliyor.
Türk tipi başkanlık sistemi ile kuvvetler ayrılığı ilkesinin yok edildiğini bilmeyen kaldı mı?
Anayasa ile teminat altına alınan temel hakların ve amir hükümlerin her gün çiğnendiği malumunuz. AİHM ve AYM kararlarının neredeyse hiç bir hükmü yok!
Laik devlet yerine cemaatlerin at koşturduğu tarikat devletinin ikame edildiğini ...
Sosyal yaşamımızı siyasal İslam ve teolojik gericiliğin prangası ile kösteklendiği
ABD büyükelçisinin, Türkiye cumhurbaşkanına “meşruiyet” sağladıklarını söylemesi...
Cumhuriyeti kuranlara TBMM’de ve Devlet kurumlarında hakaret edilirken ve kendisine “cumhuriyetçi” diyenlerin sustuğu günleri gördük.
Ülkeyi 47 yıldır kana bulayan terörist başı Öcalan’a “kurucu önder” denilerek methiyeler düzülüp pazarlıklar yapıldığı günleri yaşıyoruz.
102 yıl önce böyle bir Türkiye mi hedeflenmişti!
“Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya muktedir olmalıdır” demişti Ulu Önderimiz.
İşte 102 yıl önce kurulan Cumhuriyetimiz, karşıdevrimcilerin, numaracı cumhuriyetçilerin, ‘Yetmez Ama Evet’çilerin ihaneti yüzünden üzerine kurulduğu idealler çerçevesinde korunmadı/korunamadı.
1940’lardan itibaren hem gericiliğin ve sermayenin hem de emperyalizmin güdümüne sokuldu bu güzel yurdumuz.
Hal bu ise, Türkiye Cumhuriyeti, Türk halkının Emperyalizm ile işbirliği yapan Saltanata direnerek, başardığı onurlu bir devrimle kuruldu!
Oysa gün; O devrimleri devam ettirip etkin hale getirmek günüdür.
Cumhuriyetimizi emeğin, emekçinin ve halk kitlelerinin Cumhuriyeti yapmak ve niteliğinin daha iyi halde olması için sesimizi yükseltmek zamanıdır.
Bu gün yurdun dört bir tarafında yürekten, coşku ve heyecanla yapılan etkinliklere katılıp tertiplenen yürüyüşlerde yürümeliyiz.
Çünkü sahipleneceğimiz bu Cumhuriyet;
-102 yıl önce emperyalizme ve onun işbirlikçisi saltanata boyun eğmeyenlerdir!
-Bu Cumhuriyet, canlarını ortaya koyup bu toprakları vatan haline getirenlerdir.
-Saltanatı ve hilafeti kaldırıp cumhuriyet rejimini kuranlardır.
- Egemenin kulu olmaktan kurtulup, insan haklarına sahip bir birey olan yurttaşlığa, şeriat hukuku mecelle yerine laik Medeni Hukuku ikame edenlerindir.
-Kadınlara mal gözü bakılmasına karşı çıkıp tan onlara Medeni Yasa kişilik ve miras hakkı verenlerindir.
-Yurttaşlık Yasası ile onlara çoğu Avrupa ülkesinden yıllarca önce seçme ve seçilme hakkı tanıyanlarındır.
Böyle bir Cumhuriyetin değerini bilmek ve ona sahip çıkmak insan olduğunun farkında olan herkesin en elzem ve asli vazifesidir.
Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!