ABD ve Rusya’nın elindeki sopa

Metin AKOĞLU

Rusya’nın, Suriye operasyonları sonrasında gelinen noktaya baktığımızda askeri, siyasi ve güvenlik olmak üzere üç ana konuda ciddi kazanımlar elde ettiği görülmektedir.

Askeri kazanımlar:

Askeri kazanım açısından ele alındığında ilk sırada 1977 ‘den beri kullanılan yarı üs özellikle donanma tesisinin gerçek anlamda kalıcı bir üsse dönüştürülmesi gösterilebilir. Tartus deniz üssünün genişletilmesi, Rus gemilerinin bölgesel, uluslararası sulara ve Suriye’deki limanlara girebilmesinin önü açıldı. Böylece Akdeniz’deki kalıcı varlığı açısından önemli bir mevzi elde etmiş oldu.

Tartus’taki deniz üssüne ilave olarak Hmeymim’de de askeri üs oluşturdu. Suriye ile imzalanan ve Rus Hava Kuvvetlerinin Hmeymim’de süresiz olarak konuşlandırılmasına izin veren anlaşma sonrasında Rusya, çok sayıda savaş uçağını bölgeye yerleştirme imkânına sahip oldu.

Üsteki Rus asker ve ailelerine diplomatik dokunulmazlık tanınması ve Suriye’ye olan girişlerde gümrük mevzuatı kapsamı dışında tutuldular.

Hmeymim’in kullanılması karşılığında Suriye’ye kira ödenmeyeceği anlaşmada yer aldı.

Bu kadar kazanımının yanında Rusya, 2015 den bu yana 63 bin askerle katıldığı operasyonlarda 112 asker hayatını kaybetmiş, 8 uçak 7 helikopteri düşmüş veya düşürülmüştür. 

Siyasi kazanımlar:

Rusya’nın Suriye’ye yönelik politikası göz önünde bulundurulduğunda birinci önceliği kendi çıkarlarıyla aynı noktada gördüğü Beşar Esad yönetiminin görevde kalmasıydı. Nitekim gelinen noktada Esad’ın konumuna baktığınızda, geçtiğimiz yıllara bakarak yerini daha da güçlendirdiğini görmek mümkündür.

Elbette Esad,  Rusya için vazgeçilmez bir figür değildir.  Rusya için vazgeçilmez olan, Suriye’deki nüfuzunun devam etmesidir. Bu noktadan bakıldığında ileriki bir dönemde Esad görevi bir başkasına devretse bile, yeni gelecek yöneticilerin Rusya’nın çıkarlarıyla çatışma ihtimali oldukça düşüktür. Bu açıdan Rusya’nın en büyük siyasi kazanımının, kendi çıkarları çerçevesinde hareket eden bir yönetimin yerini ve gücünü sağlamlaştırmış olduğunu söyleyebiliriz.

Rusya’nın İkinci önemli siyasi başarısı olarak ise Suriye’nin ikinci önemli büyük şehri olan Halep’in tamamen rejimin kontrolüne geçmesinin sağlanmasıdır. Aslında bu aynı zamanda askeri bir başarı olarak da değerlendirilebiliriz. Ancak siyasi etkisinin daha tesirli olduğu muhakkaktır.

Halep’i elinde tutan, Şam otoyolunu da kontrol edebiliyor.

Halep ile ilgili bir başka önemli nokta ise Rus askeri polis birliğinin bölgeye yerleştirilmesi oldu.  Suriye’deki Rus askeri varlığının korunmasının yanı sıra, Halep’te düzeni sağlamakla görev yapmaktadır. Bu konu da Rusya’yı güçlü kılmaktadır.

Rusya, 2016 sonundan itibaren Alandaki gelişmeler sonucu bir başka kazanım daha elde etti. Bölgenin önemli iki ülkesi Türkiye ve İran’ı yanına alarak Suriye krizinin sonlandırılması amacıyla siyasi sürecin yeniden başlatılmasına yönelik ortak bir bildiri üzerinde uzlaşılmasını sağladı. Moskova’da Rusya, Türkiye ve İran tarafından altına imza atılan bir bildiri ile Suriye’de siyasi çözüme dair öncelik, bir bakıma AB ve ABD merkezli yürütülen Cenevre sürecinden alınmış oldu.

Tüm kısıtlama ve ambargolara rağmen ısrarla Esad’ın arkasında duran ve müttefikinin konumunu güçlendiren Rusya, özellikle bölge ülkeleri üzerinde de siyasi etkisini artırdı. Rusya aslında bu politikasıyla diğer bölge ülkelerine de şu mesajı vermiş oldu.

“Rusya her durumda müttefikinin arkasında durur ve ABD’den daha güvenli bir devlettir.”

Rusya Suriye’ye müdahalesi ile bir başka siyasi kazanımını ise hemen kendi topraklarının yanı başında elde etti.  Suriye krizinde Rusya etkisi o kadar fazla hissedildi ki Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın doğusu meselesi unutuldu.

Kazanılan bu dış politika prestijleri, Rusya’yı ABD’nin daha da önüne geçirdi. ABD’nin açık desteğini alan Venezüella muhalefetinin Moduro’ya karşı giriştiği darbe girişimi, Rusya’nın Moduro’nun arkasında durmasıyla püskürtüldü.

Güvenlik kazanımları:

Suriye müdahalesi ile Rusya kendi ulusal güvenliği açısından da önemli kazanımlar elde etti. Rusya kendi topraklarında faaliyet gösteren Kafkas emirliği bünyesindeki çok sayıdaki savaşçı İŞİD’e katılarak Rusya’yı terk etti.

Rusya ise Suriye’de askeri müdahale ile gerek ılımlı muhaliflerin, gerekse İŞİD’in saflarında savaşan çok sayıda Rus pasaportlu Kafkasya kökenli militanını,  kendi toprakları dışında etkisiz hale getirilmesini sağlamıştır.

En son kalanlara da Suriye ordusu ve Rus uçaklarının yapacağı İdlip saldırısıyla nihai darbe vurulması beklenmektedir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın S-400’ü satan Rusya,  Patriyot füzelerini vermeyecek olan ABD tercihi İdlip’te belirleyici olacaktır. Trump’a biat edersek, İdlip’i Suriye rejim güçleri ve Rus kuvvetleri vurup Kafkas kökenlileri yok edecekler. Kalanlar da İdlip’ten Türkiye’ye gelmesi beklenen 200 bin yeni mülteci akımıyla birlikte ülkemize sızacaklar.

İŞİD sorumlusu Bağdadi’nin,  ‘Erdoğan bize sahip çıkmadı’ diyerek Türkiye’ye terör faturası kesip kesmeyeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.

Savaşta sağ kalan, Irak ve Suriyeli olmayan İŞİD mensuplarının, beton duvarlarla ördüğümüz Suriye sınırında, duvarlara karşılıklı dayanmış damperli kamyonların damperi kaldırılarak Türkiye’ye geçişleri sağlanıyor.

İşler tersine döndü!

Bu sefer İŞİD’lilere şahıs başı 4 bin USD karşılığında PYD/YPG-PKK VİP hizmeti sunuyor

ABD ile İncirlik’ e ek olarak Erbil,  Kuzeydoğu Suriye, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de,  Kuzey komşumuzla Lazkiye, Tartus, Hmeymim, İdlip ve Halep’te de komşu olmuşuz!

Bu ayılarla komşu olmayı nasıl becerebildiniz?

Bu aşamada Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar’a seslenmek isterim:

Sayın Paşam! Maddi kazanımlarınızı Mehmetçik Vakfına bağış yapabilirdiniz. Ancak siz, Kayseri halkına bir cami hediye etmeyi tercih ettiniz.

Bu sayede de cennette, Peygamberimizle komşu olmayı fazlasıyla hak ediyorsunuzdur (!)

Para sizin.

Sorgulamak gibi bir düşüncemiz de yoktur.

Türk toplumunun gönlüne taht kuran Zeki Müren’in, Mehmetçik Vakfına bağışladıkları bize yeter!

Suriye için çizmiş olduğunuz siyasi, askeri ve güvenlik stratejileriniz sayesinde, Türkiye cumhuriyeti de 50 milyar dolar kaybederken 5 milyon Arap, Kürt mülteci kazandı!

Yeni göç dalgasıyla, 200 bin mülteci daha geleceği için çok sevinçliyiz!

Nasreddin Hoca’nın Timur ile fil sohbeti…

Siz anladınız onu!

Bu yoksul halk işini, aşını ve gelirlerini 5 milyon mülteci ile paylaşırken, ülkemiz her gün kan kaybediyor.

Uluslararası taşeronlar, kurmuş olduğunuz mülteci kamplarnı özelleştirip, kendi amaçları için kullanacakları üs ve mevzilere dönüştürmelerine fazla zaman kalmadı.

Bu konuyu, ihtimali planlar içinde ele alıp almadığınızı da zaman içinde görebileceğiz!

Bu işler uzun soluklu meselelerdir!

Biz bu dünyada sorumlu ararken, sizler de hak ettiğiniz nar-ı cennetlerde olacaksınız!

1973 Arap-İsrail savaşından sonra 350 bin Filistinli mülteciye kucak açan Lübnan’ın durumunu görmezden gelmemeliyiz. O ülkede merminin değmediği tek bir bina yoktur!  

Lübnan Cumhurbaşkanı Mishel Avn’nun sarayı da dâhil.

Rusya ve ABD, Sarayın güvenliğini S-400 veya Patriyotlarla sağlama hususundaki kararınızı bekliyorlar.

Birinin elinde buz hokeyi, diğerinin elinde beysbol sopası var!

Karar sizin!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.