Adalet!

Mehmet EROĞLU

Değerli okurlar Sayın Arif Neşet Caner’den çok anlamlı ve günümüz hukuku açısından önem taşıdığından ve çok ilgimi çektiği için görüşlerinize sunmayı uygun buldum.


Alman Kralı II. Frederick 1750 yılında Potsdam'dan geçiyor. Orayı çok beğeniyor ve “Bana şuraya bir saray yapın” diyor. Ertesi gün adamları gidip bakıyorlar, Kral'ın beğendiği yerde bir değirmen. Adamlar kapıyı çalıyor, yaşlı değirmenci açıyor.

Buyurun?
- Bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğendi, satın alacak. Kaç para? Kral gönderdi.
- Satmıyorum ki ne parası?


- Saçmalama Kral istedi.


-Bana ne satmadıktan sonra kimse alamaz ki.
Adamları gelip Kral'a diyorlar ki;


- Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum dedi.

- Çağırın bakalım bana şu adamı.


Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında duruyor. II. Frederick;

- Yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç para?

- Yoo, yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!

- Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim.


- Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!

II. Frederick ayağa kalkıyor;


- Unutma ki ben Kralım!


Değirmenci bakıyor ve diyor ki;


- Asıl sen unutma ki Berlin'de hâkimler var!


Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten
üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz. Orada oturamaz.

Bugün bütün gelişmiş ülkeler hukuk fakültelerinde bu olayı anlatırlar.

"Berlin'de hâkimler var!"



- Potsdam'da Sansosi Sarayı. Saray ve değirmen yan yana. Kral ve değirmenci adaletle komşu oluyor.


Sabahları II. Frederick arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor;

- Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?


II. Frederick diyor ki;


- Adalet her sabah bana, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.
Ve 31 Aralık 1917. Berlin'de bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak, Osmanlı heyeti var orada. Aralarından biri bu öyküyü anlatıyor.


- Hadi Potsdam çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yan yana görelim.


Kimse gelmiyor ve o öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor. Herkes yılbaşı kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun uzun.


İŞTE O KİŞİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TÜR...

Görüyorsunuz hukukun tam işlediği bir ülkede kralda olsa bir değirmencinin elinden bir arsayı alamıyor. Çünkü o ülkede yasalar tam işliyor.

Dinlediğim bir hikâye de Hazreti Ömer’in halifeliği esnasında bir Yahudi’nin arsasına bir cami yapılır. Âmâ buna Yahudi rıza göstermez. Yapılan bütün ricalar boşa gidince Hazreti Ömer Caminin yıkılmasını emreder. Ve cami yıkılır. Sonra Hz. Ömer şu önemli adalet vecizesini söyler:

Adalet olmadıkça, YÖNETİMİN

Edep olmadıkça, ASALETİN

Cömertlik olmadıkça, ZENGİNLİĞİN

Güven olmadıkça,    SEVİNCİN

Kanaat olmadıkça,  FAKİRLİĞİN

Alçak gönüllü olmadıkça, YÜKSELMENİN FAYDASI OLMAZ

Şu anda ülkemdeki adalet sorununu düşünün elinde terazisi olan hanımımı çok zor durumda

 

Hırsızlık… Arsızlık… Bozulan ekonomi, , ihale yolsuzluğu, sel baskını, su taşkınından değil korkularımız var.

Yaramız derinlerde!...

Daha da derinleşirse, kaybedeceği. Telafisi yok söylemimiz bundandır…

İçerde hukuk bitti; dışarıda dost!...

İnsanoğlunun ihtirası ne makamda, ne parada hiçbir noktada; son bulmuyor

Her arzu ve istek, bazılarına yeni boyutlar kazandırıyor!...

Ne garip ve ne yazık ki; bazılarının öfkesi, sorgulanmadan alkış lanıyor.

.

Her hukuksuz durum, bir önceki günü unutturuyor…

Güvensiz hukukun açtığı yara derin oluyor.

Dünü unutturamaz güvensiz hukuk… yarınları da kurtaramaz!

Uykuda mıyız, aymaz mıyız!

Görmedik, bilmiyoruz, duymadık… Diyoruz.

Bu nedenle,

Adaletli güzel günler görünceye kadar hoşça kalın.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.