“Aşk” sözcüğünün düşündürdükleri

Mehmet GENÇ

Herkesin aşk ile ilgili ezber ettiği sözler vardır, benim hafızamda kalanlar şöyle: “Ya al götür geri kalan yanımı / ya da gel tamamla eksik yanımı” (Mevlâna), erken yaşta eşinin eski erkek arkadaşlarının listesini gören Aragon şöyle diyecektir: “Mutlu aşk yoktur”  “Fahriye Abla” şiiri Ahmet Muhip Dranas’ın aşkıdır. “Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir." (Goethe), “Işk derdiyle hoşem el çek el çek ilacımdan tabip/Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır” (Fuzili)

Bir de “sevdiğim için öldürdüm, ya da “ya benimsin ya toprağın” diyenler var ki,bunların kim olduğunu benden daha iyi bileceğinizi sanıyorum.

İlk aşk mektubu Anadolu’da yazıldığını biliyorsunuz, değil mi? Sümer Kral Su- Sin’in eş olarak seçtiği rahibe tarafından yazılmıştır. İşte, birkaç satır:( Anımsatma: Ayıplı sözlerle devam ettiğinden sadece ilk dizelerini yazıyorum, merak edenler devamını internetten görebilirler)

Damat kalbimin sevgilisi

Senin güzelliğin bal gibi tatlı 

Büyüledin,  önünde titreyerek durayım 

(…)

Başka kültürlerin ilk şair ve şiirleri bilerek beyinlere kazınır, ama nedense “Aprın Çor Tigin”nin belgelerde sabit olan ilk Türk şairi ve şiirini pek bilen olmaz. Neden acaba, düşünmeye değmez mi?

“Aşk”: Arapça ˁşḳ kökünden gelen ˁişḳ  "şiddetle sevme, yakıcı sevgi" sözcüğünden alıntı olup “ ˁaşaḳa”   haşır neşin oldu, sarmaştı, sıkıca sarıldı demektir.  

Aşk sözcüğünün atası  “ˁaşaḳa” olduğunu bilmekle işimiz bitmiş değil, “aşeka” aynı zamanda bir sarmaşık türü olup kitaplarda  ‘duvar sarmaşığı’ olarak da geçer.

.E, sarmaşık bu, yılan değil ki yerde sürünsün dursun,  ağaç, ya da duvara tırmanacak elbet. Duvara tırmanmışsa sorun yok, evin doğal dış süsü olur, ama ağaca tırmanmışsa eyvah ki, eyvah!..

Aşeka, ağaca öyle sarılır ki, bir iki sene sonra ağaç sarmaşıktan görünmez olur. Bitmedi, durun daha,  trupun büyüğü heybede.

Sarmaşık çıkardığı ikincil köklerini ağacın beline batırarak yerini gittikçe sağlamlaştırır. Ve bir süre sonra topraktan değil, sadece ağacın özsuyunu emerek büyümeye devam eder. Topraktaki asıl kökleri zaman içinde ölür. (Evet,bu son cümleyi beynimizin ayrıcalıklı bir yerine kazıyalım.)

Aşekanın sarıldığı ağaç (örneğin) günde üç litre suyla yaşıyorsa, sarmaşığın dört litre suya gereksinim duyar. İşte burası zurnanın zırt dediği yerdir.

Bu aşamadan sonra tüm su gereksinimini ağaçtan gideren sarmaşık, zamanla sarıldığı ağacı susuzluktan kurutur. Sarmaşığın topraktaki kökleri öldüğünden aşeka/yani aşk sarmaşığı susuzluktan önce sarıldığı ağacı, sonra da kendini kurutan tek bitki türüdür.

Uzun lâfın kısası “ Öldürerek ölen tek bitki türüdür aşeka/aşk”

İngilizce derslerinde ne zaman “âşık olmak” fiilini öğretmeye kalksam (to fall in love with s.b)  içimden gülmek gelirdi. Fiildeki sözcüklerden biri olan “fall”, tek başına kullanıldığında düşmek demektir. İngiliz kültür penceresinden  bakıldığında  düşmemek için özen gösterdiğimiz halde içine kör gibi düştüğümüz kuyuya benzer aşk.

Oysa Türkçemizde “âşık oldum” dediğinizde, aşk sizin önünüzde bir çukur, bir tuzak değil; dışınızda bir nesne hiç değil, aşkın vazgeçilmez bir parçası, yani  “aşk” siz olursunuz.

Unutma, “aşk”  en güzel yasaktır, bilirsiniz her pembe yasak çiğnendikçe güzelleşir. Güzelleşin, güzelleşmesine ama bu güzelliğinizi Türkçeye borçlu olduğunuzu hiç aklımızdan çıkarmayın. 

Ne demişti ışıklar içinde uyuyası şair, Dinçer Sezgin? (Rahmetli İsmet Sezgin’in rahmetli amcaoğlu) “Türkçeyi kuru fasulye, az pilav kadar sevin, yeter”

                   adı nilüfer

 

Köksüz çiçek olmaz deme, bal gibi olur, adı nilüfer

rüzgâr nereden eserse,  bizim nilüfer de o yöne

yurt bellemiş su yüzeyini, ötesizlik ondan sorulur

sınırları olmayanın da vatanı olurmuş, adı nilüfer

***

Adım sevda, soyadım aşk ne sınır bilirim ne tel örgü

onca yıl beklerim sahilde sanki kıyı/ kenar çizgisiyim

***

Ne tank  ne mavzer, ah! şu mayınların gözü kör olsun

sevda ordusunun ezeli neferiyim, rütbem  er  oğlu  er

nilüfer kutsal kitaplardan  beter, ezber etmeye değer

dokunsam, zemheride çiçeğe duracak, farkında değil

***

Meğer görmekle başlarmış aşkın başlattığı körlükler

mayınlı suları öper de beni görmezden gelir nilüfer?

(Mehmet Genç, ‘Maviye Hariçten Gazeller’ Dorlion,2020)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.