Atatürk ve bilim

Mehmet EROĞLU

Değerli okurlar değerli yazar Celal Durgun Atatürk’le ilgili çok güzel bir yazı yazmış

Yıl 1936.

Ankara’da, yeni bir Fakülte’nin açılış hazırlıkları yapılmaktadır.

Atatürk, 9 Ocak’ta açılışı yapılacak “Dil Tarih-Coğrafya Fakültesin ”deki ilk dersi, Afet İnan’ın vermesini ister.

Afet İnan kabul eder.

Fakat Atatürk’ün ilk derste yer almasını istediği bir notu vardır.

Atatürk okur, Afet İnan yazar.

Not ’ta şunlar yazılmıştır:

“Tabiatta bilirsiniz ki, hiçbir şey yok olmaz. Ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket…

Geçtiği çağ ne kadar eski veya yeni olursa olsun, bütün bu oluşlar oldukları andaki gibi tabiat içindedir. Bu dalgalanmada zaman ve mesafe kavramı mefhumu yoktur.

Bugün dünyanın herhangi bir köşesinde söylenen söz veya akis yapan hareketleri, yine dünyanın her hangi bir köşesinde aynı anda işitmenin, dinlemenin, zapt etmenin mümkün olduğunu görüyoruz.

Yarın, bizi saran tabiat unsurları içinde binlerce ve binlerce sene evvel söylenmiş sözleri olduğu gibi toplayıp tespit etmek imkânına elbette varılacaktır. ..

Tabiatın bugün için esrar dolu sinesine gireceği muhakkak görülen insan zekâsı, beklenilen hakikatleri ortaya koyacaktır.”

Yazım işlemi biter; Atatürk, sözle devam eder:

“Bunu fakültenin açılış dersinde okuyacaksın. Çünkü tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır. Her tarihi şahsın söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyeceğiz.”

Afet İnan: “Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin kendi ifadesi olarak verilmesine cesaret edemeyeceğini” beyan eder.

Canı sıkılan Atatürk, “Bunlar birgün olacak, görürüsünüz, işitirsiniz” çıkışını yapar.

Afet İnan, Atatürk’ün “bilimsel öngörüsünü” inandırıcı bulmadığından, notu konuşma metnine koymaz.

Günler için; “ çünkü bunlar benim düşüncelerim değildi. O zaman okusaydım bilmem beni dinleyenler ne düşünürdü, ama herhalde bir hayalden bahseder gibi olacaktım.

Ancak Atatürk, bana bu konudaki düşüncelerini yazdırdığı zaman, bu keşfin, ilim ve tekniğin ilerlemesi ile tahakkuk edeceğine kendisi inanmıştı” diye yazar.

Aradan 30 yıl geçmiştir.

Afet İnan, 1 Ocak 1966 gecesi, saat 22.45 TRT haberlerini dinliyor:

İtalya İçişleri Bakanlığı 1962’de başlanan bu çalışmaları kontrol etmektedir, fakat elde edilen sonuçlar henüz açıklanmamıştır.

Bununla beraber Saint Georges adasındaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak elektronik araçlar meydana getirmeye çalıştığı sanılmaktadır.

Bilginler özellikle Demostenes, Pythagoras ve Jul Sezar’ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye çalışmaktadırlar.

Afet İnan şöyle devam ediyor:

Venedik’te St. Georges adasındaki rahip Pellrgrino’nun yönetimindeki bilim kurulu, geçmişe ait sesleri toplayacak! Şimdiden Demostenes’in, Jul Sezar’ın ve Pythagoras’ın kendi seslerini toplamaya çalışıyorlar…

Bu haberi duyunca şaşırmıştım. Çünkü aynı günlerde, tam otuz yıl önce (1936 yılının yine ilk günlerinde idi) Atatürk’ün bana Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin açılış dersine ilave olarak yazdırdığı ve üzerinde el yazısı ile düzeltmeler yaptığı metinde aynı fikirler ifade edilmekte idi. Aynı zamanda Atatürk’ün sözleri kulaklarımda akisler yapıyordu.

Onun yazdırdığı aynı metni hemen tekrar okudum.

9 Ocak 1936 Perşembe günü, DTCF’nin açılış dersinde, ben bu okumaya kendimde cesaret bulamamıştım.”

***                             ***

Hitler zulmünden kaçan ilim adamlarını bazı ülkeler almaya korkarken büyük Atatürk bunları toplayarak fakültelere yönlendirerek ülkemizin aydınlık geleceğine zemin hazırlamıştır.

Avrupa’nın bilim adamlarını Türkiye’ye davet etmiş ve Türkiye’ye gelen bilim adamlarına, milletvekili maaşının üç katı maaş vermiştir.

Avrupa’ya, Amerika’ya öğrenci göndermiş, Türkiye’ye “bilim adamı” olarak dönmelerini istemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni, akılla, bilimle yönetmiştir.

Rahmet ve minnetle andığım değerli insan Afet İnan benim 1965-1969 yıllarında Dil Tarih ve coğrafya Fakültesinde Arkeoloji öğrencisi iken benim eski çağ tarihi hocamdı.

 Atatürk; “Bir gün benim söylediklerim, bilimle ters düşerse, bilimi seçin” öğüdünde bulunan liderdir.

Açtığı yoldan dönülmeseydi, başlattığı devrimler sürdürülürseydi, bugün Türk milleti çağdaş uygarlık seviyesinin çok üstünde yaşar ve dünyaya; bilim, mal ve hizmet sunan, devlet olurdu.

Ne diyeyim?

Değerli okurlar bu günlerde ilimiz Aydın’da çok güzel kitaplar yazarak Aydınımızı aydınlatan yazarlarımızda çoğunlukta. Ben sadece bazılarını sayacağım. Etem Oruç, Araştırmacı yazar Mehmet Genç, Karacasu Salnameleri ve daha birçok kitabın yazarı Hüseyin Kuruüzüm, Aydın’ı aydınlatan kitabını çok özverili araştırması ile kitaplaştırıp yayınlayan değerli yazar Ramazan Ergün. Ayrıca Karaçakal Yürükleri kitabı ile yörüklerinin gelenek ve göreneklerini ince bir üslupla yazan Nevzat Aslan ve isimlerini sayamadığım birçok yazarlarımıza candan teşekkür ediyorum.

Başarılarının devamını dilerim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.