Aydın BŞB'de Neler Oldu?

Ahmet KELEŞOĞLU

Aydın Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı'nda, aslında ne oldu?

Daire Başkanlığı'nın, bina içerisindeki yapılanmış personelinin tamamı, aynı yerde görev yapıyordu. Bu nedenle, dairede olan biten her şey personelin gözü önünde cereyan etmekteydi.
Şeffaflıktan olsa gerek ki, yapılan işler, kamunun her talebi, halkımızın istek ve arzuları kamuya açık ve aleni bir şekilde yürütülüyordu.
Yüklenici firmaların, daire başkanı ile olan bitmek bilmeyen ve saatlere sığmayan görüşmeleri, sözde piyasa araştırma komisyonları, sözde muayene kabul komisyonları, hep burada olurdu. Satın alma işi, işlemleri, her şey bu dairenin asli görevi gibiydi.
Öyleki; daire başkanlığı bünyesinde çalışan müdürlere neredeyse hiç bir şey danışılmıyor, yaklaşık maliyet ve doğrudan alımların piyasa araştırmaları ve kabulleri hazırlanıyor, müdürlere sadece imza atma işi kalıyordu.
Kültür Merkezleri'nin yapılanması, tamiratı, tadilatı, tamamının ihtiyaçlarının temini, satın almalarının gerçekleştirilmesi, bu daire başkanının vazgeçilmezleriydi.

Çalışkanlığın bu kadarı da, pes dedirtecek türdendi adeta.

Öyle bir daire başkanı düşünün ki; 
Neredeyse daireyi tek başına yönetiyor, yetkileri kendinde toplamış ve başarıların altında hep onun imzası olsun.
Tiyatro ve konservatuvar müdürünü, sadece imza gerekli olduğunda arıyor, kongre merkezlerinin müdürüyle ise usulen bir şeyleri paylaşıyordu.
Müdürler bu vahim durumu Teftiş Kurulu Başkanı ile paylaşmışlar ve bir sonuç alamamışlardı.
Yapılan işler o kadar fazla göz önünde oluyordu ki, daire başkanının, gerçekleştirme görevlisi müdürlerle kavga ve gürültülerini görmeyen duymayan neredeyse yok gibiydi.
Tabi ki bu kamu alanı içerisinde, görmez gözler, duymaz kulaklar ve lal olmuş dillerde azımsanmayacak sayıdaydı.

Bir defasında; yeni gelen daire başkanına şirin gözükmek için,kültürdeki personellerden Serkan Seyrek, Bülent Bozbaş ve Özlem Bayraktar'oğlu'nun talimatları ile personelin üzerine baskı kurmaya çalışmış, onlardan aldığı güçle, mobing uygulamaya başlamıştı. Haksızlığa uğrayan bütün personel, onun baskılarına maruz kalmıştı.

Yine bir gün kendisine;
"Bak Serkan Bey sen doğuda görev yapmış ve vatan için kurşun yemiş daha sonrada askeriyeden ayrılarak belediyeye gelmiş birisin, bizim arkadaşlarımıza niçin böyle davranıyorsun". (Serkan Seyrek, benim işe iade davamda Belediye adına, yalancı şahitlik yapmıştır.) dediğimde, bana; "ben babamın oğlunu tanımam, askeriyede üç dort bin lira alıyordum, buraya geldim ikibin beşyüz lira alıyorum. Sabahlara kadar alkol alıyorum, zaten kafam bozuk, benim ne kadar borcum var biliyormusun, senin bunlardan haberin varmı"? demişti.
Tabi çok üzülmüş yazıklar olsun diyerek yanından ayrılmıştım.
Bu sıkıcı diyaloğu sizlere niçin anlattım.
Askeriyede vatan için çarpışmış bir kişinin böylesine küçülebilip yalan ve iftiralarla, insanların hayatlarıyla oynaması ağrıma gitmişti.
Yolsuzluk yaptığı belirlendikten sonra, belediyede işine apar topar son verilen sözleşmeli personelle, Serkan Seyrek'in yakınlığı ise herkesin gözleri önünde cereyan ediyordu. Böylesine bir kişinin, nasıl olurda Aydın Büyükşehir Belediyesinde, kültür ve sosyal işler gibi önemli bir dairede hala görev yapıyor olması kurumun saygınlığını önemli ölçüde zedelemektedir.
Ama bu dairede çalışan bir iki kişi vardı ki onlar, bu olan bitenlerin karşısında, hep kamu haklarının korunmasından yana tavır alarak, devletin yanında oldular.
Ancak, ortada apaçık ve açığa çıkmış bu muvazalı girdaptan hep uzak durmayı yeğlediler.
Gel gör ki, onlarda, mecburen bu olan bitene şahit olmuş ve temiz kalabilmek için mücadele vermişlerdir.
Mücadelenin sürgün yiyen, işten atılan, mobing uygulanan kahramanlarının imdat çığlıklarına Teftiş Kurulu Başkanı'nın da kulaklarını tıkaması, işin tuzu biberi olmuştu.

Bu yapılanmanın içinde, yanında, kim varsa tamamı, ister istemez olayların görgü tanığı oldular.
İşte tamda bu sürgün ve tenkisatın öncesinde, hazırda bekleyen Erkan Karasalan'ın adamları, devreye girerek hiç vakit kaybetmeden düğmeye bastılar.
Bu kötü manzara karşısında sessizliğini koruyanların yanında, olayları görüp buna karşı çıkan Devlet yanlısı vicdanlı kişiler ise, sürgün ve işten atılmalara maruz kaldılar.
Baskı ve mobing uygulanarak kendiliğinden ayrılanlarda işin bonusu gibiydi adeta.

Sessiz kalıp üç maymunu oynayanlar ise, ya görevlerine devam etti, yada bir üst makamlara terfi ettiler.

Devam edecek...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.