Bir bayram da böyle geçti

Asuman DOKUZLU

Hiç böyle bir bayram yaşamamıştım hayatımda. Demek ki yaşadıkça insanın görecekleri bitmiyor. Rabbim bundan beter etmesin. Oldukça hüzünlü ve oldukça yalnız, hiç olmadığım, kadar hiç yaşamadığım kadar.  Hep kalabalıktık bayramlarda, kalabalık olurduk oldukça kalabalık anne, baba, çocuklar, torunlar, akrabalar. Hepsi, birer birer çekip gittiler bu dünyadan. Bu sene de üstüne çocuklarımızla bile birlikte olamadık. Ne kadar zormuş. Allah bayramlarda yapayalnız zaman geçiren insanlara gayret, sabır, metanet versin. 

Bir bakıma sevinmedim değil hani. Artık bayramları sadece tatil olarak değerlendirir olmuştuk toplumca. Aslında, ilişkilerimizin pekiştirilmesi açısından mükemmel bir zaman dilimidir bayramlar. Dostlar, akrabalar, arkadaşlar, çoluk çocuk, ailece bir araya gelerek senenin hiç olmazsa birkaç günü iki büyük dini bayramda özlemlerimizi giderir ve kültürümüzün, dinimizin gereğini yerine getirirdik. Birlikte yemek yer, anıları yad eder, sarılır öpüşür, el öper saygımızı, sevgimizi gösterir, birbirimize ikramlar yapar, hediyeler verirdik. Cıvıl cıvıl çocuklarımız ortalarda oynar, neşe kaynağı olurlardı onlar büyüdüğünde de torunlarımız.  Ne oldu şimdi? Nasıl oldu da böyle oldu, bu bir ilahi adalet midir? Eskiden tatile gitmek için önceden ziyaret edip bayram günü ihmal ettiğimiz büyüklerimizin ellerini öpmeye bile hasret kaldık bu yıl. Çocuklarımıza torunlarımıza bayram harçlığı bile veremedik. Kapımızın zili zaten kaç aydır çalmazken bayram günü kapıya gelen konu komşu çocuklarına harçlık vermeyi bile hasretle bekledik. Şeker, çikolata tabakları ağzına kadar doluyken hiç eksilmedi. Bayram yemekleri yapardık. Tek kişilik sofrada, tek başına yemek yedik.  En çok telefonlarımız çaldı. En çok telefonlarımızı aldık elimize, cevap verdik, biz de büyüklerimizi sevdiklerimizi aradık. Onları ziyaret etmenin, ellerini öpmenin sarılmanın ne kadar kıymetli olduğunu anladık. Zaman zaman ağladık hasretten, özlemekten. Ama çaresiz, katlanmak zorunda olduğumuzun farkına vardık. Keşke bunları hiç yaşamadan bazı değerlerimizin farkına varabilseydik. Ne çok yorulurduk bayramlarda, bayram temizliği, bayram hazırlığı, bayram alışverişi, bayram kıyafeti.  Ne çok ve ne güzel zamanlarımızı alıyormuş. Keşke bu sene de alsaydı, çok yorulsaydık hatta. Yorgun uyansaydık bayram sabahı, erkenden kapıyı çalan mahallenin çocukları bizi uykumuzdan uyandırsalardı, evin erkekleri bayram namazına gitselerdi. Sabahleyin bir ayın arkasından çok özlenilen sabah kahvaltısını ailece yapabilseydik çoluk çocuk. Ortalık karmakarışık olsaydı, yayılsaydı, bütün odalar yatak odası olsaydı.

Önceleri zaman zaman evin kapısı, zili çok çalıyor diye şikâyet etmişliğim vardır. Şimdi kendime soruyorum, daha doğrusu söyleniyorum kendi kendime; insan kapısının çok çalınmasından hiç şikâyet eder miymiş? Bunu da öğrendik. Her şeyin kıymetini öğrendik. Bayram için tatlı yapmanın,  bayramda gelecek misafirler için yemek hazırlamanın, yorulmanın bile bir anlamı varmış. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum.  Bayram sabahı hiç olmazsa bir yeni çorap giymenin verdiği keyfi ne verebilir insana? Hepsinden ama hepsinden ayrı, uzak kaldık bu sene. İhmal ettiğimiz birçok şeyin farkına vardırdı görünmeyen bir virus bize. Bir bakıma iyi mi oldu ne? Bu kadar kıyım olmasaydı bu kadar can kayıp gitmeseydi, keşke bir başka zaman, daha iyi bir sebep birçok şeyin farkına vardırsaydı bize.

 Bayramımız geçmişte olsa herkesin geçmiş bayramlarını kutluyorum. 

DAHA GÜZEL GÜNLERDE DAHA NİCE MUTLU BAYRAMLARA   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.