Bir Cengiz Aytmatov geldi geçti bu dünyadan

Şerif KUTLUDAĞ

Türk insanının çok duygulanarak ve severek seyrettiği, Atıf Yılmaz’ın yönettiği 1977 yapımı,  baş rolleri Türkan ŞORAY ile Kadir İNANIR ve Ahmet MEKİN’in  paylaştığı “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi vardır ya!.. İşte o film Cengiz Aytmatov’un 1970’te yayınlanan “Kırmızı Eşarp” adlı romanından uyarlanarak taşınmıştır beyaz perdeye…

Son yıllarda sıkça kullanıldığına tanık olduğumuz  “Mankurt, mankurtlaşma, mankurt işkencesi vb” terimler Cengiz Aytmatov’un Altay ve Kırgız efsanelerinden “Gün Olur Asra Bedel” romanına taşıdığı bir kavramdır.

Bu roman Türkiye Türkçesine aktarıldıktan sonra bizde de yaygın kullanılan bir kavram olmuştur.  “Diriliş Ertuğrul” ile “Büyük Selçuklu”  dizilerinde de  mankurtlaşma kavramı işlenmiştir. Yıllar önce TGRT’de de bir film olarak işlenmiştir. Türkiye Türkçesinde kullanılan “mankafa” ile aynı kökten gelen bir kavramdır.

Mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır, başına ıslak deve derisi sarılır ve böylece elleri kolları bağlı olarak güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri başı mengene gibi sıkar ve inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye yani mankurta dönüşür.

Fransa’da V. Lackhine tarafından “yılın kitabı” olarak gösterilen Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” eserinden yapılan iktibasla “Mankurtizm”  “Sosyal kimlik değiştirme ve öz köküne yabancılaşma.” temalarını karşılayan bir terim olarak sosyal psikoloji literatüründe yerini almıştır.

Rahmi Turan, 5 Şubat 2017 tarihli “Mankurtlar!” başlıklı yazısında konuyu şöyle işlemiştir:

“Mankurt nedir ya da kimdir?

İnsanların beynini eriten, insanlığını unutturan, düşündürmeyen, köleleştiren bir metottur.

Mankurtlar sadık köpekler gibidir. Hatta daha fazlasıdır.

Efendilerine körü körüne bağlıdırlar.

Beyin yıkma operasyonları nedeniyle bunların kimlikleri, ne oldukları, ne olacakları bilinçlerinden yok edilmiştir. Efendilerine sorgusuz sualsiz bağlılığı kabul etmişlerdir.

Bir ‘mankurt’ efendisi emrederse kendi öz annesini bile tereddütsüz öldürür.

Dünyaca ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov “Gün olur asra bedel” adlı eserinde bir mankurtun öz annesini öldürüşünü anlatır!..”

Bir CEMİLE hikâyesi yazar Aytmatov,  batılı hikâyecilerin o zamana kadar okudukları hikâyelerine karşı bütün güvenleri sarsılır. İşte bu sarsıntıyı dile getirenlerden birisi:

Louis ARAGON: “İşte şimdi burada, Villon''un, Hugo''nun, Baudelaire''nin Paris''inde, kralların ve devrimlerin Paris''inde, ressamların yüzyıllık Paris''i olmakla övünen her taşı ya bir tarihi, ya bir efsaneyi hatırlatan şu Paris''te Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon Lescaut, Education Sentimentale, Dominique, hepsi birdenbire gözümden düşüverdi. Çünkü ben Cemile''yi okudum. Roméo Juliette, Paolo ve Francesca, Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil, çünkü ben ikinci dünya savaşının üçüncü yılı yazında, 1943 yılının o Ağustos gecesinde Kurkureu vadisinde bir yerde Zahire arabaları ile giden Danyar ve Cemile''ye, bunların hikâyesini anlatan küçük Seyit''e rastladım.”

Louis Aragon, Fransızdır ve iyi bir şâirdir. Cengiz Aytmatov’u da dünya edebiyatına tanıtan kişidir. Annesi Rus olan bu Fransız yazar, Cemile’yi Rusçadan kendisi çevirir; yayınlar(1958) ve  “Cemile, dünyanın en güzel aşk hikâyesi!..” diyerek dünyanın dikkâtini Cemile’ye ve Aytmatov’un üzerine çeker.  

12 Aralık1928’de Talas eyaletinin Şeker Köyünde doğan Cengiz Aytmatov’un çocukluk dönemi sıkıntılar içinde geçer. Köyünden Kazakistan’a gşderek Veterinerlik Teknik Okulunda devamında Bişkek’te Frunze Tarım Enstitüsünde okur. Hikayeleri yayınlanır. Bunun üzerine Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsüne seçilir. Moskova’da okur.

1963’te Rusların Nobel’i kabul edilen “Lenin Edebiyat Ödülü”nü alır.   

Cengiz Aytmatov yalnızca dünyaya Kırgız edebiyatını tanıtmamıştır. Aynı zamanda Kırgızların bir millet olduğunu bilmesi ve hatırlaması için çalışmıştır.

Kırgızlar onun eserlerini okuyunca Tanrı Dağı’nı öğrenirler. . Çocuklarına Cengiz, Cemile, Tolgonay gibi isimler koyma cesareti gösterirler.

Cemile, Beyaz Gemi, Gülsarı ve daha nicesi Kırgız’ın zengin halk hikâyeleri, destanları, türküleri ve mitolojisinden büyük ustalıkla damıtılıp gelerek,  Kırgız kültürünü canlı tutuyor, milli kimliğin oluşmasına büyük katkı sunmuştur. Eserlerini hem Rusça hem de Kırgızca yazmıştır.

1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı Şeker kasabasında dünyaya gelir. 9 yaşındayken, 1937’de  Stalin’in emriyle kurşuna dizilir babası… Kırgızistan’ın  bağımsızlığını kazanmasının ardından 1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in öldürülenlerin içlerinde Aytmatov’un babasının da bulunduğu; Kırgızların “Ata Beyit” adını verdikleri 137 kişiye ait toplu mezar bulunur. Cengiz Aytmatov, 56 yıl sonra kendisi 65 yaşındayken  babasının naaşına kavuşmuş olur.

2008 yılında 79 yaşında iken belgesel çekimi için gittiği Tataristan’ın Kazan şehrinde rahatsızlanır. Oradan Almanya’ya götürülürse de 10 Haziran 2008’de Almanya’da hayata gözlerini yumar.

128 eseri bulunan Aytmatov’un eserleri 176 dile çevrilir.

Cengiz Aytmatov’un çok sevilen başlıca eserleri:

Darağacı - Dişi kurdun Rüyaları (1988)
Gün Olur Asra Bedel (Kırgız Türkçesi), (1980)
Fuji-Yama Fuji Dağının Tepesi 1973)
Beyaz Gemi (Kırgız Türkçesi, 1973)
Selvi Boylum Al Yazmalım (1963)
Elveda Gülsarı 1963)
Dağlar ve Steplerden Masallar 1963)
İlk Öğretmenim 1962)
Cemile (Kırgız Türkçesi 1958)
Toprak Ana (1963)
Cengiz Han'a Küsen Bulut (1990)
Kızıl Elma (1964) (Hikâye)
Elveda Gülsarı (1963)
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek (Rusça:
Sultan Murat
Dişi Kurdun Rüyaları (1986)
Kassandra Damgası (1995)

Yaz günleri nitelikli roman okumak isteyen değerli okurlarıma bu yaz Cengiz Aytmatov okuyun derim.

Sevgilerimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.