Bolu'da bir ay

Ömer ERU

Üç senedir Bolu'ya gelememiştim. Büyük kızım burada üniversitede doçent ve bölüm başkanı. Onunla birlikte Bolu'ya gelmeye karar verdik. Adnan Menderes Hava Alanına özel taksiyle geldik. Geçen yıllarda elli lira tutan ücret bu sefer yüz altmış lira olmuş. Emniyet kapısından geçerken cihaz alarm vermesin diye plastik kemerimi taktım. Nitekim cihaz ötmedi. Büyük kızım önceden internetten bilet almıştı. Hemen sıraya girmeden otomatik otamatın önüne gittik. Otomattan biletlerimizi aldık. Onun yanında bagajın ağırlığını ölçüp size makbuz veren otomatta bagajlarımızı tarttırıp kâğıtları aldık. Çantalara yapıştırdık. Teslim edilen yere bagajlarımız verdik. Bekleme salonuna geçtik. Uçuş saatini beklemeye başladık. Büfeden su alalım dedim. Uçağımıza girdik. Yerlerimize oturduk. En önden bilet almıştık. Kızım “baba önden daha kolay çıkış yaparız” dedi. İstanbul'a gelirken denizin üzerine uçmak insanı hayal âlemine götürüyor. Küçük adalar ve onların üzerindeki balıkçı kasabaları çok güzel görünüyor. Uçakta orta doğulu vatandaşlar da vardı. Bunlar zengin insanlardı. Bazılarının sadece gözleri gözüküyordu. Elli dakika sonra İstanbul'a geldik. Önde oturmanın avantajı olarak hemen uçaktan indik. Uçaktan inip çıkış binalarına götüren otobüslere bindik. Boş otobüste istediğimiz yere oturduk. Çıkış binasının önü mahşer yeri gibi kalabalıktı. Bizi Bolu'dan almaya gelen şoför Rıdvan karşıladı. Yolu geçip araç park yerine gittik. Sarı renkli ve yabancı plakalı araçların terminalden yolcu alması yasakmış. Orada çalışan şoförler hemen dayak atıyorlarmış. Ya da trafik polisleri hemen ceza yazıyorlarmış. Bu nedenle Bolu’dan gelen şoför sivil taksiyle gelmiş. Otobüsle dört saatte süren yol taksiyle bir saat kırk dakika kadar sürmüştü. Bolu dağındaki yol uzundu. Bu nedenle paralı oto yoldan gitmeyi tercih ettik. Oto yol girişindeki gişeye yirmi lira verdik. Yorulmamıştık.

Ertesi gün o mahallede kurulan pazarı dolaşmaya çıktık. Pazar ortaokulun arkasındaki sokaktaydı. Bu sefer geldiğimde şaşırmıştım. Eskiden sadece bu sokakta bulunan pazar yeri yeni yolların açılmasıyla Borazanlar Mahallesi sokaklarında uzaklara kadar yayılmıştı. Gözlerim eski satıcıları aradı. Yoklardı. Burada çalışırken ben ve hanım özelikle yaşlı köylü kadınların getirdiği taze meyve ve sebzeleri almaya özen gösterirdik. Şimdi o yaşlı kadınlar pazarda yoktu. Pazarda fiyatlar çok yüksekti.. Domates yirmi, yeşilbiber kırk lira meyveler yirmi beş liradan aşağı değildi. Pazarda Suriyeli ve Iraklılar hemen göze çarpıyordu. Sanki pazar Ortadoğu pazarlarından biri gibiydi.

Ertesi gün yürüyüşe çıktık. Önce Borazanlar Mahallesine gittik. Bahçeli evler ve Borazanlar mahallesinde ben çalıştığım zamanlardaki tek katlı iki katlı bahçeli evler yok edilmiş. Yerlerine devasa altı ve sekiz katlı apartmanlar dikilmiş. Apartmanların arasında eskiden kalma evler de yıkılma sıralarını bekliyor gibiydiler.

Bolu'da bir husus dikkatimi çekti. Yollarda yaya geçitlere yaklaştığınız zaman araçlar hemen yavaşlayıp geçmenizi bekliyorlar. Bir kişi bile olsa hemen duruyorlar. Işık olmasa bile sizi görünce hemen yavaşlıyorlar.

Ziyaret için Valilik binasına gittim. Kemal bey ve Serpil hanımla görüşebildim. Diğer tanıdıkların ne olduğunu sordum. Her biri valilik binası dışında başka yerlerde görevlendirilmiş.

Çağsu özel hastanesine gittik. Aile olarak bir çekap yaptırmak istedik. Yaşlı tecrübeli dahliyle doktoru muayene etti. Laboratuvarlara girdik çıktık. Tahlil sonuçları iyi değildi. Benim kan değerim altmış olması gerekirken beşti. Şeker oranım yüksekti. B 12 değerim sınırın altındaydı. B 12 iğnesi verdi. Her hafta bir tane vurulman gerekiyor dedi. Kan ilaçları verdi. O zamana kadar belim ağrıyor ve yol yürürken çok yoruluyordum. Doktorun verdiği ilaçları kullanmaya başlayınca yorgunluk gitti. Kas ağrılarım kalmadı. Yol yürürken artık yorulmuyorum. O zaman şunu anladım İnsan sağlıklı olsa bile sene de bir kere kendini çekaptan geçirmeli.

Ertesi gün İzzet Baysal caddesinde yürüyüşe çıktık. Kardelen meydanında ağaçların altına yapılan tahta oturaklarda yabancılar çoğunluktaydı. Yabancıların çocukları kaykay kayıyorlar, bisiklete biniyorlardı. Açık yerlerde biraz büyükler top koşturuyorlardı. Daha büyükleri motosikletleriyle grup oluşturmuşlar aralarında şakalaşıyorlardı. Kültür merkezinin önünde yapılan sahnede de yabancı gençler halka halka oturmuşlar sohbet ediyorlardı. Parklardaki salıncaklarda yabancı çocuklar sallanıyordu. Çimlerde bir kız çocuğunu yeşil otlarla örtmüşlerdi. Biz yanlarından geçerken utandılar. Kızın üzerinden otları çekmeye başladılar. Fotoğrafların çekmek istedik. Etrafa kaçıştılar.

Kızılay hamamının karşısında üst kattan bir bayan, taksilerin üzerine çıkan yabancı çocuklara inin oradan diye bağırıyordu. Bolulular sanki sokaklarda yok gibiydiler.

Oturduğumuz dairenin yanındaki sarı binanın arka tarafında depo olarak kullanılan bir yer sığınmacılar için ev haline getirilmişti. Evin babası motorlu bir araç edinmiş sokaklardan hurda topluyor. Akşamüzeri aracı bahçedeki evin önüne getirince o gün getirdiği hurda eşyaları hemen elbirliği ile boşaltıyorlar. Yedi sekiz yaşlarında iki oğlan ve beş yaşında bir kız akşama kadar bahçede birbirlerini kovalıyorlar. Küçük bazen düşüyor. Ağlamaya başlıyor. Abileri hemen onun yanına gelip susturuyorlar. Ara sıra anneleri kapıya çıkıp uzaklara gitmeyin diye bağırıyor.

Eve dönerken korkunç bir yağmur sağanağı başladı. Eve girinceye kadar epey ıslandık. Bolu'nun havası serin. Burada akşamları yorganla yatmaya başladık. İzmir ve Aydın’da sıcaktan bunalırken burada hava insanı serin tutuyordu.

Dream City’deki alış veriş merkezine gittik. Buranın temelini eski Boluspor takımı başkanı ile atmıştık. Başkan büyük bir site yapmaya başlamıştı. Üçüncü katta sadece giysi satıcıları vardı. Üç beş müşteriden fazla göremedim. Alt katlarda ki kafelerde de müşteri yoktu. Ben burada çalışırken kalabalıktan yürüyen merdivenlere bile zorla biniyorduk..

Yukarı çarşıyı gezdik. Modern bir görünüm kazandırılmış. Belediye binasını önündeki meydan yeniden düzenlenmiş. Büyük bir havuz inşa edilmiş. Havuzun önünde toprak yığınının üzerine üç tane geyik heykeli konmuş. Önüne de geyiklere binmek tehlikelidir diye tabelalar konmuş. Ama çocuklar tabelayı görmezden gelip geyik heykellerine çıkmayı denemekten geri kalmıyorlar.

Bolu'nun bu caddesi tüm Boluluların buluştuğu aşağıdan yukarı yukarıdan aşağı yürüdükleri kalabalık bir cadde. Caddenin ortasında vakıflara ait olan taştan yapılmış bir Osmanlı hamamı vardı. Ben çalışırken çok uğraşmama rağmen burası ayakkabıcı dükkanı için kiraya verildi. Bir bölümü de kafe olarak işletiliyor. Ben buranın kütüphane veya kültür merkezi yapılmasına çalışmıştım. Alt cadde Cumhuriyet Caddesi. Genelde burada internet kafeler, lokantalar, giysi satan mağazalar ve barlar var. Belediye burada yeni düzenlemeye başlamış. Cumhuriyet Caddesindeki Uğur Mumcu Parkı terk edilmiş. Çok güzel bir parktı.

Belediyenin alt tarafında bulunan aşhane binası da yıkılmış. Geniş bir alan yaratılmış. Burası yeşil alan yapılırsa o bölge için iyi olacak. Bolu’nun güney kısmında bulunan Karaçayır parkına gittik. Lunapark açılmış insanlar eğlenmek için buraya geliyorlar. Parkta oturup dinlendikten sonra geldiğimiz yerden geri döndük. Karaçayır parkı düzenlemelerle çok şirin bir yer olmuş. İnsan içinde gezerken veya bir ağacın altında otururken dinlendiğinin farkına varıyor.

İl Nüfus Müdürlüğüne uğradım. Ben çalışırken Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakıf Müdürlüğü binası başka yere taşınmış. Binaya Nüfus Müdürlüğü yerleştirilmiş. Banka sistemi kurulmuş. Girerken sıra numarası alıyorsunuz salon bekleme salonuna çevrilmiş. Duvara büyük bir monitör konmuş. Numaranız gelince hangi masaya gideceğinizi görüyorsunuz ve o masada kısa sürede işleminiz yapılıyor. .Çok modern bir uygulama. Beni sevindiren bir şey burada çalışan memurların beni hemen tanımaları ve yanıma gelerek hatırımı sormalarıydı. Demek beni unutmamışlardı.

Kardelen meydanında fıskiyeli havuzun güney kenarında Tabiatın kalbi Bolu yazısını büyük harflerle yazıp monte etmişler. Bu logo benim küçük kızın logosuydu. Batı Marmara Kalkınma Ajansı, Bolu için logo yarışması düzenlemişti. Kızım yarışmada bölge ikincisi oldu. Kalkınma ajansı ikinci oldunuz belirtilen evrakları gönderin diye yazı gönderdi. Neden olduğunu anlayamadık o zamanki Bolu valisi bu yarışmayı iptal edip kendince yeniden yarışma yapıp derecelendirmede benim kızı devre dışı bırakmış. Ben Doğu Marmara Ajansının Bolu temsilciliğine telefon ettim.. Kızımın ikinci olduğu ilan edildikten sonra yarışmanın iptal edilmesini anlayamadığımı söyledim. Kendilerini mahkemeye vereceğimizi kendilerine ilettim. Bolu temsilciliği de o zamanki Doğu Marmara Kalkınma Ajansı başkanı olan Kocaeli valisine durumu iletmiş. Kocaeli valisi de yarışmayı iptal etmiş. Böylece yapılan yanlışlığın önüne geçmiş olduk. Kızımın bu logosu sonradan bolu logosu olarak kullanılmaya başlamış.

Bir ay kadar kaldıktan sonra İzmir 'e döndük.

Şimdi hedefimiz Aydın 'da Akbük sahili.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.