Bülent Ecevit’in ardından

Nevzat ARSLAN

Bülent Ecevit’i geçtiğimiz hafta (28 Mayıs 1925) dünyaya gelişinin 95. Yıldönümünde bir kez daha sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

Akademisyen baba ile ressam bir anneden dünyaya gelir ve Robert Kolejdeki eğitim sürecinin ardından yaşamında gazeteci, siyasetçi, CHP Genel Başkanı, devlet adamı, başbakan, bakan, şair, yazar etiketleri de yaşam apoletlerindendi.

Karslı bir yaşlı teyzenin taktığı “Karaoğlan” lakabı ile anıldı. Dağlara, taşlara “Karaoğlan” yazıldı. “Toprak işleyenin, su kullananın”  dedi. Umut adına “Ak günler” dedi. Haşhaş ekimi ile ABD’ye müdahale hakkı tanımadı, yaşama geçirmek istediği köy-kent projesi ile çok büyük bir kalkınma hamlesi başlattı.

Bakandır.                                                                                                               

Bir maden kazasında haberi duyar duymaz madene ulaşır. Kurtarma çalışmalarına destek vermek için madende kaldığı dört günü mazeret izni olarak, kaleme aldığı bir dilekçeyle o ay ki maaşından düşürtür. Bugün kimilerine “Vay enayi” dedirtecek asil davranış örneği…

Hayatı boyunca edindiği ve yaşadığı iki evinden birini koruma müdürüne bağışlayacak kadar dünya malını önemsemez örnek kişilik.

Makam arabası sıradan yerli montajıbir arabaydı. Aracının dahi yerli malı olmasına özen gösterir, trafik ışıklarında bekler, geçiş üstünlüğü filan istemezdi. Bugün ise, Sayın vekiller geçiş üstünlüğü istiyor, şartlar gereği herhalde, 8-10-12 uçak, onca makam araçlarından söz ediliyor.

Başbakandır. Uğur Dündar’dan dinledik. Bir akşam yemeğinde karşılaşırlar. Hatta ünlü sanatçımız Suna Kan da vardır. Uğur Dündar’ı evine bırakacaklardır. Renault marka makam aracının ön tarafındaki Koruma Müdürü Mümtaz Karaduman bagaja geçer. Sıkış, tepiş Dündar’ı evine bırakırlar. “Bunun kapısı zor açılıyor.”diyerek Uğur Dündar’a aracın kapısını açan da Başbakan Bülent Ecevit’tir. ”Aslında şu satırları yazmak ve okumak dahi bir o kadar insancıl ve sıcak duyguları çağrıştırıyor.

Atatürk önderliğindebu ülke kurtuldu. İsmet İnönü Hatay ilini ülkemize kattı. Bülent Ecevit Başbakan iken; ülkemize Kıbrıs Barış Harekâtı ile Yavru vatanı kazandırdı. Ülkeye toprak katan üç liderden birisidir. Günümüzde Suriye’deki Süleyman Şah türbesinin olduğu hariçteki tek vatan toprağındaki mezarlarımızı taşıdık… 

Bir anekdot;Kıbrıs Barış harekâtı sonrasında Londra’da Kıbrıs adası garantörleri Türkiye, Yunanistan ve İngiltere yetkilileri müzakere masasında yerini alır. Rahmetli Başbakan Ecevit’in karşısında İngiltere Dışişleri Bakanı oturmaktadır. İngiliz Bakan ikide bir kendisine göz kırpan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanından rahatsız olur, başını kaldırmaz, karşıya da bakmaz. Verilen arada öğrenir ki Ecevit’in tiki vardır. Gülerek olanları yakın çevresine anlatır. 

Ulus Gazetesinde önemli bir gazetecilik serüveni vardır. Karadenizli, uzun burunlu karikatürleri çizilenBülent Ecevit, hiçbir yazar-çizeri mahkemeye vermedi.TBMM ve Başbakanlık önünde yağmur altında ve soğukta bekleyen gazeteci meslektaşlarına koşarak onları kucaklardı.                                                                 

 “Ah! İçimi sızlatıyorsunuz” diyerek…

Ecevit yaşasaydı…  Bir gazeteci olarak basının bu günkü halini, yandaş medyayı, havuz medyasını, hele hele Cumhuriyet Gazetesine olanları ve yazarlarının yaşadıklarını görse bir değil, bin kez ölürdü herhalde…

Diploma sorunu olmasa bu ülkenin tartışmasız Cumhurbaşkanı olarak da tarihte yerini alırdı. Diploma tartışmalarının gündem olduğu bir dönemde diploma mı yoksa eğitim mi sorularına Ecevit, değerli bir örnek olacaktır şüphesiz…

Ecevit’in bir şiiri…                                                                                   

“Köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
yüzleri güneştir onların yanık
ayakları topraktır onların yarık
doyulmadan güzelliğine
tarlalarda solandırlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar…

Ecevit’in büyük dedesi Hacı Emin Efendi, Osmanlı döneminde Mekke ve Medine Şeyhülislamı olarak görev yaptığında Mescidi Nebevi dâhil (Peygamberin Mezarının olduğu yer) 100 dönüm yerin tapusu üzerinedir. Suudi devleti bedelini ödemek zorunda kalır. Bülent Ecevit de hissedardır, kendisine düşen miras payını Diyanet işlerine Türk hacılarına barınma tesisi yapılması için bağışlar. Komünist diyenlerin kulakları çınlamıştır…

5 Kasım 2006 günü vefat ettiğinde; İzmir’den cenazesine katılmak üzere hareket ettik. Soğuk ve yağmurlu Ankara havasında cenaze aracını yaya takip eden Rahşan Hanım yıllarca olduğu gibi elini araçtan ayırmaksızın, ıslanan saçları, tabut üzerinde, çiçekler arasında dolanan 2-3 güvercin ile birlikte Devlet Mezarlığı’na kadar yürüyerek son kez hayat arkadaşına eşlik etti. İnsanlar ağlıyor,hıçkırıyordu…

Bülent Ecevit;                                                                                 

Kıbrıs’ın Beşparmak Dağlarında,                                                                                

Ege’nin mavi sularında,                                                                                        

Afyon’un haşhaş tarlalarında                                                                                                

Türk halkının gücünü işaretlemiştir.

Adı Karaoğlan’dı ama alnı ak olarak vefat etti...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.