Çözüm Süreci Ve Muhalifler

Mehmet KIZILASLAN

 

Gençlik yıllarını anımsayan, 68 ve 78 kuşağı arkadaşlarımız arasında, heyecanlananlar ve güzel bir iç geçirenlerle birlikte, kaybetmenin üzüntüsünü yüreğinde taşıyanlarda vardır.

Heyecanlanıp mutlu olanlarımızın birçokları, o gençlik yıllarında eziyet çekmemiş, hapishane görmemiş, işkence ile tanışmamış, evinden cenaze çıkmamış olanlarımızdır. Onlara sorduğumuzda, “Devrime ramak kalmıştır”. Biraz daha gayret etselerdi, mücadele verenler, biraz daha savaşa devam etselerdi, hayatlarını ortaya koyanlar; hedefe ulaşacaklardı.

Anlatmaya başladıklarında, neredeyse herkese onlar, Deniz Gezmiş’lerle, Mahir çayan’larla omuz omuza mücadele vermişler gibi anlatırlar. Oysaki onlar seyircilerdi.

Ya da 78 kuşağındakileri dinlediğinizde dünyanın en ağır işkencesinden geçmişlerde ser verip sır vermemişlerdir. İşin aslı hiç de öyle değildir. Övgüyle anlatanların çoğu da seyircilerdir.

Ülkemde sisteme karşı silahlı savaş 68 kuşağı ile başlamış, onlardan iki elin parmakları kadar adam ölmemiştir. Yazık olmuştur onlara ve onları örnek alıp şiddete başvuranlara, onların ailelerine, yakınlarına yazık olmuştur. Ölenlerle konuşmak mümkün olsaydı eğer, onlarda silahlı mücadeleye katılmaktan pişman olduklarını söyleyeceklerdir.

Yavuklu yerine çıplak mavzere sarılmanın kötülüğünü, yanlışlığını, anlatacaklardır beklide. Yanlarından sağ kurtulanlardan birisinin, Ertuğrul Kürkçü nün, Millet Vekili olduğunu görünce beklide hüzünleneceklerdir.

68 kuşağını örnek alan 78 kuşağından ise binlerce gencimiz biçilmiştir. Devrimci hareket adı altında, onlarca fraksiyon da gençler örgütlenmiş. Karşısında ise Komünizm geliyor korkusu ile bir gençlik daha yaratılmış Milliyetçi hareket.

 Hem sağ kesime, hem de sol kesime aynı kaynaklardan silah temin edilmiştir.

Hangi kesime sorsanız sorunuz, her kesime göre 12 Eylül darbesi olmasaydı başarıya ulaşıyorlardı. Yani başarıya ramak kalmıştı. Ya Devrime, ya da Milliyetçi Türkiye ye gerçek oluyordu.

Bu arada aynı güçlerin kurdurduğu Devrimci Doğu Kültür Ocakları PKK ya dönüşmüş ve beraberinde de THKP/C yi de savaşın içine sokmuş büyütmüştür.

Doğulu, batılı, sağcı, solcu, Milliyetçi ve devrimci, alevi suni, gençlerimizden yaklaşık 50 bine yakın gencimiz 1968 yılından beri, ya iç savaşta, ya işkence hanelerde, ya sokak çatışmalarında ya suikastlarda, ya da en son dağlardaki savaşlarda öldürülmüştür.   Ocaklar sönmüştür. Yuvalar yıkılmıştır. Yürekler yanmıştır. Buna dur demenin zamanı şimdidir. Barış lazımdır, hemen şimdi lazımdır. Yarın çok geç olabilir.

Emperyalizm yenilmesi çok zor bir güçtür.  Bu gücün elindeki matbualar sadece para basmakla görevlidir. Sorgusuz, denetimsiz ve karşılıksız paraları bunlar basmaktadır.

Emperyalizmin oyunudur savaş. Onların silah fabrikaları savaş makineleri üretmektedir. Kullananlar ise savaşın her iki tarafıdır.

Fikirlerine güvenenler demokrasiden korkmazlar. Dedi bir bilen en doğru şeyi söyledi.

Devletinin büyüklüğüne inananlar bölünmekten korkmazlar. Da dedi. Ben de diyorum ki Savaş devam ettiği sürece bölünmeye doğru son hızla ilerliyoruz. Savaşı durdurmamız gerek, hemen şimdi.

Bir önceki yazım “teröre dair” de 30 yılda beşikte yatan çocuğumuzda dahil, kaybettiklerimizin, birey başına, 679 biner lira olduğunu yazmıştım. Bu rakam her yıl katlanarak çığ gibi büyüyor.

Dün içimizdeki derin devlet ve sistemin adamları savaşın devamı için çalışmalarını son hızla planlarken, bugün devleti yönetenler, savaşın bitmesi için her şeylerini ortaya koydular.

Bu savaşın bitmesini istemeyenlere baktığımda, kendisini yenilemeyenler, Komünizm tehlikesi karşısında kurulanlar, komünizm tehlikesi bitince savaşa kendilerini endeksleyenlerdir. Kalkınmaya dair yeni siyaset üretemeyenlerdir.

Sonrakiler, silah tacirlerinin uzantılarıdır. Savaştan nemalananlardır.

En sondakiler beklide en masum olanlardır onlar bizim düşmanlarımızdır. Komşularımızdır. Kalkınmamızın sürmesi halinde kendilerine tehlike olacağımızı düşünenlerdir.

Ben barışı istiyorum. Vatanımda Anneler ağlamasın. Kan dursun. Acı dinsin ve huzur gelsin istiyorum.  Savaşın galibi yoktur. Azdan az gider, çoktan çok gider. Ne yazık ki barışı istemeyenlerin ailelerinden hiçbir şey eksilmediği için onlar savaşın yanında yer alıyorlar. Ya da maddi ve ya siyasi sermayelerinin kalmayacağından korkuyorlar.

Benim devletim demokrasiden yıkılmaz, bölünmez. Olsa, olsa tarihteki örnekleri gibi adaletsizlikten yıkılır.  Adalet, barış, demokrasi ve huzur hepimize lazım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.