Muğla’nın Kavaklıdere ilçesine bağlı Çatak Mahallesi’nde bulunan yaklaşık 300 yıllık tarihi su değirmeni, teknolojinin hızla geliştiği günümüzde bile suyun gücüyle çarklarını döndürmeye devam ediyor. Dededen toruna aktarılan bu üretim geleneği, hem bölge kültürünün yaşamasına katkı sağlıyor hem de doğal üretimin simgesi olmayı sürdürüyor.
Göktepe Çayı’ndan alınan suyun kanallarla yönlendirilmesiyle çalışan değirmen, tonlarca ağırlıktaki taşlarını yüzyıllardır aynı yöntemle döndürüyor. Osmanlı döneminden bugüne uzanan bu tarihi yapıyı işleten Sabri Yılmaz, “Bu değirmen yaklaşık üç asırdır ayakta. Biz de elimizden geldiğince ayakta tutmaya çalışıyoruz. Tahılımızı suyun gücüyle öğütüp geçimimizi sağlıyoruz. Hem doğal hem de ata yadigarı bir yöntemle üretim yapıyoruz.” diyor.
Sadece Çatak Mahallesi’ne değil, çevre köy ve illerdeki üreticilere de hizmet veren Huytu Su Değirmeni, bugün organik üretim meraklılarının gözdesi haline geldi. Yüzyıllardır suyun bereketiyle dönen çarklar, şimdi fotoğraf tutkunlarını, yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor. Zamanın tanığı olan bu yapı, Muğla’nın yaşayan kültürel miraslarından biri olarak geçmişle bugünü buluşturuyor.
Bu haberi gazetemizde “300 yıllık su değirmeni zamanla yarışıyor” başlığıyla okuyunca, aklıma hemen Karacasu’nun Dandalaz Çayı’ndan beslenen su değirmeni geldi. Bir süre önce Servet Bey’le birlikte gitmiştik. Kaç yıllık olduğu tam bilinmiyor ama Servet Bey’in anlattığına göre, halasının eşi Süleyman Değirmen uzun yıllar bu değirmeni işletmiş. Şimdi ise kaderine terk edilmiş, yıkılmaya yüz tutmuş durumda.
Oysa bu değirmen, geçmişin izlerini taşıyan yaşayan bir tarih.
Bir zamanlar bu topraklarda emeğin, alın terinin ve paylaşmanın simgesiydi.
Şimdi ise teknolojiye yenik düştüğü için suskun… Dahası virane...
Ama yanı başından hâlâ gürül gürül akan Dandalaz Çayı, onun yeniden hayat bulabileceğini fısıldıyor.
Bu değirmen, doğal dokusu korunarak restore edilirse, Karacasu için büyük bir turizm değeri haline gelebilir. Zira bugün kültür turizmi, yalnızca tarihi yapılarla değil, yerel yaşamın izlerini taşıyan deneyimlerle de büyüyor.
Dünyanın pek çok yerinde, bizim “artık işe yaramaz” diye terk ettiğimiz eski yapılar, bugün ziyaretçi akınına uğrayan açık hava müzeleri haline getiriliyor. İnsanlar, görmek için kilometrelerce yol gidiyor.
Peki biz neden bu zenginliği korumayalım?
Karacasu Kaymakamlığı mı yapar, Karacasu Belediyesi mi el atar bilemem ama, Sultan II. Murat döneminde, 1426 yılında kesme ve moloz taştan yapılan tarihi Dandalaz Köprüsü’nün hemen yanında bulunan bu değirmen, tıpkı Kavaklıdere’deki kardeşi gibi restore edilip turizme kazandırılmalıdır.
“Değirmen ustası mı kaldı?” denebilir.
Evet, belki kalmadı.
Ama turizm ustalığı, kültürel mirasa sahip çıkma bilinci ve yerel kalkınma vizyonu hâlâ bizde var. Bu değirmen, sadece geçmişi anlatmaz; doğru şekilde ele alınırsa Karacasu’nun ekonomik geleceğine de katkı sunar.
Zira “taşıma suyla değirmen dönmez” derler; ama bu topraklarda suyun bereketiyle dönen değirmenler, geçmişi geleceğe taşıyan en güzel köprülerimizdir.
***
10 Kasım, Atatürk’ü minnet ve saygıyla andığımız gündür. O, bir milletin kaderini değiştiren büyük bir lider, özgürlüğün ve Cumhuriyet’in mimarıdır. Fikirleriyle yaşıyor, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Ruhu şad olsun.
Sevgiyle kalın.