Dr. Sadık Ahmet

Efendi BARUTÇU

Şehadetinin 23. Yıl dönümünde Dr. Sadık Ahmet’i rahmetle anarak…

14. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına kadar kesin Türk hâkimiyetinde vatan toprağı olarak kalan Batı Trakya, Lozan antlaşması ile Yunanistan’a bırakılmıştı.

Bugün Türk milletinin hala çözülememiş bir Batı Trakya meselesi vardır.
Aradan geçen yaklaşık yüz yıllık sürede Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin vatandaşlık haklarını, insan haklarını sürekli olarak inkâr etmiş ve etmektedir.
Türkiye’deki sözde azınlıkların, hatta bölücülerin haklarını korumak için her şeyi yapan Avrupa Birliği, Yunanistan’daki Türk azınlığın haklarını görmezden gelmektedir.
Batı Trakya Türklüğü erimekte, toprak ve nüfus kaybı önlenememektedir.
Bugün, şehadet yıl dönümünde rahmetle andığımız Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya’da yıllarca Türk azınlığının haklarını ve kültür varlığını koruma mücadelesi vermiş, bu uğurda büyük baskılara uğramıştır. Dr. Sadık Ahmet, suikast gibi bir trafik kazasına (!) bir cinayete kurban gitmiştir.
Batı Trakya Türklerinin insan hakları davasını hem Yunanistan’da hem de uluslararası zeminde duyurabilmek için atılan adımlar, 1980’li yılların ortalarından itibaren hız kazanmış, bunda da 1975’de başlayan ve bütün Avrupa’yı o arada Sovyetler Birliği’ni de etkileyen Helsinki nihai senedi süreci önemli rol oynamıştı.

Bu çerçevede Dr. Sadık Ahmet, 1985’te kendi çabalarıyla Batı Trakya Türklerinin meselelerini dile getiren bir imza kampanyası başlatmıştı.

Selanik Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra hekimlik yapmaya başlayan Sadık Ahmet, 1980’li yıllarda Batı Trakya Türk toplumunun meseleleri ile ilgilenmeye başladı.

1987’de Selanik’te düzenlenen demokrasi ve insan hakları konulu uluslararası bir toplantıda, katılımcılara on bin imzalı kampanya belgesinin İngilizce metnini dağıtınca, hakkında dava açıldı.

Dr. Sadık Ahmet’e isnat edilen suç ‘yalan haber yaymak ve sahte evrak düzenlemek’ idi.

Haziran 1988’deki duruşmada otuz ay hapis ve yüz bin drahmi para cezasına çarptırıldı.

Kendisinin itirazı üzerine konu, yabancı parlamenterlerin de dikkatini çekti. Nihayet davanın 1990’a uzaması ve Dr. Sadık Ahmet’in Nisan 1990’da milletvekili seçilmesiyle hakkında verilen hüküm, dokunulmazlığından dolayı düştü.

Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarını korumanın ancak siyasi bir parti vasıtasıyla mümkün olacağına inanan ve bu amaçla ölümüne kadar genel başkanlık görevini yürüttüğü Demokrasi, Eşitlik ve Barış Partisi (DEB)’ni kurdu.

Dr. Sadık Ahmet, seçim kampanyalarında ‘Türk’ kelimesini kullandığı için de suçlandı ve ‘halkı şiddet ve bölünmeye teşvik etmekle’ üç ayrı davadan yargı önüne çıkartıldı.

Fakat Türk ve bazı yabancı parlamenterler ile uluslararası insan hakları teşkilatlarının olaya sahip çıkması sonucunda Dr. Sadık Ahmet’in durduk yere ceza alması engellendi.

Böylece, Batı Trakya Türklerinin haklı davalarını çeşitli uluslararası zeminlerde dile getiren Sadık Ahmet adli ve idari yollarla sürekli engellenmek istendi.

O, bir inanç ve mücadele adamıydı… İnandığı davayı her zaman yüksek sesle haykıracak cesaretteydi.

Yunanistan Türklerini uluslararası zeminlerde, söz gelişi Şubat 1995’te Ankara’da düzenlenen “Balkan Ülkeleri’nde Toplum Hayatı” seminerlerinde temsil etti.

Mayıs 1995’te “1. Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı”nı düzenleyerek Batı Trakya Türklerinin sesini bütün dünyaya duyurdu. Böylece onların milli benlik ve hak arama mücadelesini ileri bir safhaya taşıdı.

Kendisi 24 Temmuz 1995 günü Lozan Antlaşması’nın yıl dönümünde Batı Trakya’da şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti, bir anlamda şehit oldu.

Aracına bir traktörün çarpması sonucunda vefat eden Dr. Sadık Ahmet’in başına gelen bu olayın gerçekten bir kaza mı, yoksa Yunan İstihbarat birimlerince ustalıkla düzenlenen bir suikast mı olduğu konusu henüz açıklığa kavuşmamıştır.

Olayın düşündürücü ve karanlık noktaları aradan geçen 22 yıla rağmen hala aydınlığa kavuşturulamamıştır. ‘Kazadan(!)’ bir ay önce Türkiye’de bulunduğu bir sırada, Dr. Sadık Ahmet’in Irak Türklüğünün o tarihteki liderlerinden Dr. Muzaffer Arslan’a “…bizi rahat bırakmayacaklar Muzaffer!” dediği ve öldürülme endişesi taşıdığı da bir gerçektir.

Onun 1985 ile 1995 arasında aldığı yol, Batı Trakya Türkleri için önemli bir başarıdır. Çünkü azınlık ilk defa kendi bünyesinden kendisini temsil etmek üzere bir milletvekili çıkarmış, o da Sadık Ahmet olmuştur.

Dr. Sadık Ahmet, haksız yere çıkarıldığı Yunan mahkemelerinde ‘Türk soyundan, Türk kökenli bir Yunanistan vatandaşı’ olduğunu her seferinde kararlılıkla ifade etmiştir.

Karşısındaki yargıçların soğukkanlılıklarını kaybederek “O halde burada işin ne? Çek git Türkiye’ye. Buradan defol!” diye bağırdıkları da bu mahkemeleri izleyenlerin malumudur.

Dr. Sadık Ahmet’in yoğun çalışmaları ve faaliyetleri sayesinde Batı Trakya Türklerinin milli şuurları daha da pekişirken, onun uyarıları ve aydınlatıcı açıklamaları sonucunda özellikle Avrupa’daki birçok insan hakları kuruluşu harekete geçmiş ve Atina’nın batı Trakya’daki baskılarını kınamışlardır.

“Trakya’da etnik azınlık yoktur; Türk azınlığı diye bir varlık söz konusu değildir…” şeklindeki gerçek dışı Yunan iddiaları, dünya çapında ve somut olarak ilk defa Sadık Ahmet ve çalışma arkadaşlarınca etkili olarak çürütülmüştür.

Batı Trakya Türklerinin davası birinci elden, ilk defa onun aracılığıyla Avrupa Konseyi’ne ve Helsinki Watch gibi kuruluşlara, Washington’a, Moskova’ya duyurulmuştur.

O’nun bu çalışmaları Yunan makamlarınca endişeyle karşılanmış, düşmanlık olarak algılanmış ve kendisi besbelli ‘susturulması’ gereken, ‘tehlikeli kişiler listesine’ alınmıştır.

Batı Trakya Türklerinin insani hak arayış mücadelesine demokratik ve dinamik bir yön kazandıran, Batı Trakya Türkleri tarafından çok sevilen ve bir lider olarak benimsenen Dr. Sadık Ahmet, her fırsatta kendisinin de mensubu bulunduğu Türk kimliğinin, vazgeçilmeyen bir milli kimlik sorunu olduğunu vurgulamıştır.
Onun 1990 senesinin Ocak ayında Yunanistan’daki duruşmanın çıkışında söylediği şu sözler tarihi önem taşımaktadır:

“…Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum: Ben bir Türk’üm ve öyle kalacağım. Bu çağrımla Batı Trakya azınlığına sesleniyorum ve Türk olduklarını unutmamalarını söylüyorum…”

Aziz Okuyucular;

Her vesileyle ifade ettiğimiz gibi; yeryüzünde hiçbir büyük iş, yüreği yanmayan, çile çekmeyen insanlarca başarılmış değildir. Her ülkü, her büyük hareket ancak ve yalnız büyük gönüllü insanların, gönülleri mukaddes ülkü ateşiyle yangın yerine dönmüşlerin, inandığı dava uğruna her çeşit tehlikelere, tuzaklara karşı inanılmaz bir cesaretle karşı koymuşların, ömrü boyunca asla zaaf alameti göstermemiş, çilekeş ve kudretini hakikatten, Hakk’a inanmışlardan alan ‘büyük adamların’ liderliği, önderliğiyle başlatılmış ve başarılmıştır.
Tıpkı Türkistan bağımsızlık mücadelelerinin efsane ismi Şehid Enver Paşa gibi…

Tıpkı Milli Mücadele’nin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa gibi…
Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesinin bayrak isimleri Şehit Osman Batur, merhum İsa Yusuf Alptekin, Rabia Kadir Hanımefendi gibi…
Kuzey Afganistan vilayetleri İslam Birliği Başkanı Şehit Azad Beg Kerimi gibi…
“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez!” diyen bağımsız Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade gibi…
Azerbaycan Halk Cephesi lideri merhum Ebulfez Elçibey gibi…
Kırım Türklerinin efsanevi lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu gibi…

Musul-Kerkük Türklüğünün şehit lideri Necdet Koçak gibi…
Günümüz Lideri Erşad Salihi gibi…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş gibi…
Bütün dünyaya karşı varlık mücadelesi veren yiğit Bosna-Hersek halkının Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç gibi…

İşte bugün aziz hatırası önünde saygıyla eğildiğimiz Şehit Dr. Sadık Ahmet de bu büyük mücadele adamlarından birisidir.

Ruhları şad olsun…
Dr. Sadık Ahmet’in şehadetiyle beraber geride kalanlara bıraktığı insan hakları mücadelesi görevini, Türk olmanın gururuyla dolu, çalışkan Batı Trakya Türk gençliği ile Batı Trakyalı aydınlar ve eşi Işık Sadık Ahmet ve iki evladı halen devam eden ayrımcılığa ve baskılara rağmen başarıyla sürdürmektedirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.