Geyiklerin hukuku!

Metin AKOĞLU

Bilim insanlarımız, yaşadığımız depremin şiddetinin büyük olacağını söylemişlerdi ama dinlemedik…

Sonuçları itibariyle;

Japon deprem uzmanı Shinji Toda, merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerin, dünyadaki en büyük kara depremlerinden biri olduğunu açıkladı.

ABD’li sismolog Tobin, Türkiye’deki depremleri neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir olay olarak nitelendirmiş.

Bu bir milat olmalıdır.

Depreme ve şiddetine itirazımız olamaz ama yıkımın ve ölü sayısının yüksek oluşundan dolayı sonuçlarını şeffaf bir biçimde tartışabilmeliyiz.

Sağlam bina yapanları elbette ki ayırıyorum ve saygı duyuyorum.

Sistem, yıkılacak binalar inşa ederek insanımızı öldürme hakkını ne zamana kadar kullanacak…

O zaman, inşaat için yetki kullananların eline verin makinalı tüfekleri, istedikleri kadar…

O da işinize gelmez.

Sizin için çarkın dönmesi esastır…

Domuza çan, bize de para lazım değil.

Hepsi sizin olsun!

Geçtiğimiz hafta, üyesi olduğum Dünya Türkleri Bilim ve Teknoloji Akademisi platformunda bir mektup paylaşıldı.

Dünyada paradan da güzel değerlerin olduğu anlatılmış.

Bir evin inşa sürecinin nasıl başlayıp nasıl sonuçlandığı/sonuçlanmadığı anlatılıyor.

Çok dersler var ama anlayana!

İndiana Üniversitesi'nden emekli Profesör İlhan Başgöz Hoca anlatıyor:

“Uzun zamandır bir Amerika şehrinde yaşıyorum. (…) Burası 70 bin nüfuslu küçük bir şehir. (…) Her tarafı yemyeşil, en işlek caddeler, en yoksul mahalleler bile. Evlerin çoğu iki katlı ve bahçeli. Şehrin dört yanı ormanla çevrili. (…) Nedir bu yeşilin sırrı diye hep düşünürdüm. Sonra bir olayla karşılaştım, yeşili kimin ve hangi usullerle koruduğunu öğrendim. Sizinle paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce bir ev yaptırmak istedim. İnşaattan hiç anlamam, ama anlayan bir akrabam var. Aklımı çeldi, şehrin değerli bir yerinde güzel bir arsa var, alalım dedi. (…) Arsa dört tane bahçeli ev yapacak kadar geniş. Ancak şehir planında buraya bir ev yapılması uygun görülmüş. Bize belediyeye başvurun, belki iki eve müsaade ederler, dediler. Biz de başvurduk.

Belediye bize dedi ki: ‘Önce bütün komşularınıza iadeli taahhütlü bir mektup gönderecek ve bu arsaya iki ev yapmak istediğinizi bildireceksiniz, sonra komşulardan gelen cevaplarla birlikte filan gün tekrar bize gelin.'

Komşularımıza birer mektup gönderdik, şimdi gelen cevapları özetliyorum; bir komşu diyor ki, ‘-Evlerimizin önünden geçen yol dardır. Bu yoldan geyikler geçer. İki evin en az iki arabası olacağına göre dar yolun trafiği artacak. Geyikler tehlikeye düşecek.' İkinci komşumuz şöyle diyor; ‘-Biz çocuklarımızı her gün okula götürüp getiriyoruz, trafiğin çoğalmasını istemeyiz.' Üçüncü komşu; ‘-Bu arsada iki büyük çam ağacı var. Bunlar kesilmemeli, sökülüp arsanın başka yanına dikilmeli.' Dördüncü komşu; ‘-İki ev yapılırsa evler anayola arsa içinden bir yolla bağlanacak. Bu yol asfalt veya beton olacak. O vakit bu yolun iki tarafındaki ufak ağaçların köküne su gitmeyecek ve kuruyacak.' Başka bir komşu; ‘-Evin planını görelim, bakalım bizim evlere yakışacak mı?' Bir başka komşumun derdi şu, önlü arkalı geniş bir bahçesi var ve etrafında çit yok. ‘-Bana komşu gelirse bahçesini çitle ayırmasın. Ne o bahçesini sınırlasın ne de ben. Böylece geniş yeşilliğimiz kaybolmamış olur.'

Cevaplara şaştık.

Biz Türkiyeliyiz. Cevaplara şaşarak belediyeye gittik. Öyle ya, biz arsa alacağız, ev yaptıracağız, kime ne? Benim yaptıracağım eve neden bu kadar insan burnunu sokuyor? Bu nasıl demokrasi?

Oturup belediye ile konuştuk. Bütün istekleri yerine getirmeye söz verdik. Ancak geyikler için çözüm bulamadık. Çevredeki ormanlar gerçekten geyik cenneti. Bu güzel hayvanlar yem bulamazsa şehrin kenar mahallelerine inerler, bahçelerdeki elmaları, şeftalileri yerler. Biz bazen bu hayvanlar için bahçeye meyve filan atarız. Bu ürkek hayvanlar ilkin bizi görünce kaçıyorlardı. Sonra alıştılar, kulaklarını dikip sürmeli gözleri ile bizi tartıyorlar, zarar gelmeyeceğine inanırlarsa kaçmıyorlar. (…)

Komşuların mektuplarını gösterdikten sonra belediye bizden evin planını komşulara göndermemizi istedi. Gönderdik, planı belediye de inceledi. Planımız komşulardan olumsuz bir tepki almadı. (…)

Belediyenin karar vereceği gün projeyi savunmak bana düştü. Neler söylemedim? Bir göçmen kuş olduğumu, kentin bizi çok iyi karşıladığını, iki kızımın burada eğitildiğini, hiçbir kanunsuzluğa katılmadığımı, vergimi düzenli ödediğimi, bir eğitim kurumunda şehre hizmet verdiğimi filan anlattım. Dinleyenler ‘-Çok etkili oldu, karar olumlu çıkacak' dediler. Karar bildirildi. İlkin kentin kanun ve nizamlarına uyma gayretimiz için kibar bir şekilde teşekkür edildi. Sonra isteğimizin reddedildiği açıklandı.

Sebep şuymuş: Bu bölgede bizimkine benzer çok arsa varmış, bize iki ev için müsaade verilirse, öbür arsa sahipleri de iki ev için başvururlarmış. Bize olur deyip onlara olmaz diyemezlermiş. Oralarda böyle geniş arsalara da ikişer ev yapılırsa şehrin yeşillikler içindeki görüntüsü bozulur, güzelliği gölgelenirmiş.

Sevindirici sonuç:

Ben bu karara sevindim, üzülmedim. İşlerini bu kadar ciddiye aldıkları, şehrimizin üzerine böyle titredikleri için içim neşeyle doldu. Bir şehrin güzelliğini korumak ciddi bir işmiş. Neden güzel bir yerde yaşadığımı o gün anladım.

Sonra belediyenin başka marifetlerini daha öğrendim. Bahçede ağaç kesmek yasakmış. Ağaç yaşlı ise yerine yenisini dikmek koşulu ile kesebilirmişim. Bahçe çimenleri uzar da kestirmezsem, belediye birini gönderir kestirirmiş, parasını benden alırmış. (…)

Neyse akrabam olan inşaatçı belediyeye yeni bir ev planı sundu. Alaturkalık bu ya (kendini Türkiye'de zannedip) çatı katına planda olmayan (kaçak) bir oda kondurmuş. Ertesi gün belediye bu odayı yıkmadığı her gün için 2500 dolar ceza keseceğine dair bir ihbarname gönderdi. Akrabam o gece uyumadı ve odayı yıktı. (…)

Ben bu yazıyı niye yazdım?

Umarım ki belediye başkanlarımızdan biri okur da belki bazı şeyler öğrenir, belki de örnek alır. Acaba çok mu iyimserim” diye bitiriyor.

Ölçü bu olunca komşu, sokak, mahalle ve şehircilik hukukunun her şeyin üzerinde olduğunu görüyoruz.

Onlara rağmen inşaat sürecini başlatamayan yöneticiler gurur yapmıyorlar.

Ya geyiklerin yaşama haklarına duyulan saygıya ne demeli?

Ahlakı, aklı, bilimi ön planda tutan ve yurttaşlık bilincine sahip insanların başarı öyküsü…

Nereden başlayalım?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.