Gül Tepe oldu Kanlı Tepe

Nevzat ARSLAN

İttihat ve Terakkinin üç kudretli adamı, Enver, Cemal ve Talat Paşalar Haydarpaşa tren istasyonunda buluşur. Bahriye Nazırı iki numaralı Cemal Paşa, Mısır ve Filistin yöresinden İngilizleri kovmak üzere trenle yola çıkacak, “Kanal Harekâtı” adı verilen bu harekâtı yapacak olan IV. Ordu Kumandanlığını yürütecektir, Paşa uğurlanır.   

Mektep-medrese görüp, mürekkep yalamış Bizim köyümüzden İsmail Hoca oğlu Emin, (Esgin) Osmanlının bitip tükenmeyen savaşlarında gösterdiği başarılar sonucunda topçu gediklisi (astsubay) olmuştur.

Kanal Harekâtında, şafak vakti çölde, toplarının başında iken ileri uç ile bağlantı kesilir. Birkaç kez ilerideki grubu korumak için atış yaparlar, nafile. Emin Çavuş sürünerek, koşarak gözcü grubun yeri olan Gül Tepe’ye ulaşır. Bir de bakar ki düşman top mermisi buradaki askerlerimizi şehit etmiş, Emin dürbünü aramaktadır. Ağlaya ağlaya saplandığı kumlardan bulur, çıkarır. Telefonu da görür ve oluşan çukura yerleşir. Hemen bataryasına koordinatlar vererek, isabetli top atışları yaptırarak, önlerine kadar yaklaşmış İngiliz ve Hain Arap işbirlikçi askerlerinin püskürtülmelerini sağlar.

Kumandan Cemal Paşa da maiyeti ile akşama doğru Gül Tepe’ye çıkmaktadır.                                   

Kendisine bilgi verilmiştir. Gedikli Emin’i çağırtır, kırbacını şaklatarak, “Ne oldu burada bir de sen anlat bakalım” Emin Çavuş dimdik ve sert bir ifade takınır, “Kumandanım İsmail oğlu Emin, Aydın sancağı. Gözcülerimiz ile haberleşemedik. Sürünerek Gül Tepe’ye geldiğimde neferlerimiz şehit olmuş, dürbünümüzü kumlara batmış bir halde görünce hemen topladım. Kumandanım düşman önümde. Bataryama yaptırdığım atışlar ile gerisin geri kaçmaya başladılar. Görülmez olana kadar atış yaptırttım” Diyerek bir eli ile sıkı sıkı dürbünü kavramış, öbür eli ile selam durmuş ve titremeye başlamıştı. Cemal Paşa elindeki kırbacını iki kere havaya doğru çırptı. Yanındakilere bir şeyler söyledi.                                                                                         

“Gül Tepe düşman eline geçse idi, karargâhımız için de sıkıntı olacaktı”                     

Yanındakilere döndü,

“Yahu bu taşlığa niye böyle Gül, Mül Tepe denmiş”

“Kumandanım her bahar mevsiminde bu tepe allı güllü çiçeklere bezenirmiş”            

Paşa yan tarafta şehit düşen bir askerin parçalanmış başından akan kanlarla kızıla boyanmış kaya parçasını görür ve yanındakilere işaret ederek;

Gül Tepe oldu Kanlı Tepe”

Birkaç gün sonra Gül Tepe Kahramanı Emin, karargâhta törenle Mülazım-ı evvel  (asteğmen) rütbesine terfi ettirilir, madalyası ve rütbesi takılır.

Gedikli Emin, olur zabit Mülazım-ı evvel Emin Efendi. Bu arada ordudan altına bir de binek atı almaya hak kazanmıştır, maaş ve de atına günlük bir torba arpa parası...

Bir zaman haber alınamayan Emin, Mondros mütarekesi sonrasında at sırtında, başında kalpağı, zabit esvabıyla, Yanık Harmandaki baba evine üç günlüğüne izinli çıkagelir, ilk gecede konu-komşu, akraba toplanır yaşadıklarını anlatır. Tüm aşiretli savaşın hikâyesini heyecan içinde dinlemektedir ama Emin Efendi anlatırken, yorgunluktan uyuya kalır.

“Devamını yarın akşam dinleyelim Emin yorgun, yorgun”

Diyerek ayrılırlar…

Ertesi sabah yeni görev yerini öğrenmek üzere kasabaya kardeşi Tevfik ile gidip yine eve geri dönecektir. Kendisine acilen Afyon cephesine hareketi emri tebliği gelmiştir. Kardeşi Tevfik’i (Esgin) öper, ailesi ile vedalaşamadan,  atı ile yollara düşer. Bölük kumandanı olarak Dumlupınar Meydan Savaşında Mülazım-ı sani (Üsteğmen) Emin Efendi şehit olur. Görüp de hiç konuşamadığı Hatçe yavuklusunu, sevdiklerini ardında bırakarak Afyon/Sincanlı ovasına gömüldüğüne dair bilginin yer aldığı künyesi babasına ulaşır.

Emin Efendinin ve onlarca vatan evladının savaştığı, o topraklarda harekâta katılan kahraman ordumuzu Yüce Tanrı muzaffer eylesin…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.