Havada uçuşan leylekler

Nevzat ARSLAN

Yaşlılarımız bizim hatıra defterimizdir.

Aydın huzurevindeyiz...

-Evlat benim anam Karaman Yörüklerinden, babam Oğuz boyundan, Sarı Tekeli Yörüklerinden olup Köşk ilçesinin dağlık köyündenim…

Diyerek başladı heyecanla anlatmaya.

-Yörük Ali Efe’nin babası bizim oralıdır, çadırları varmış. Efemiz bizim köyü unuttu. Yenipazar halkı onu çok sevdi ve sahip çıktı.

-Amca hısım, akraba, çoluk, çocuk?

-Dokuz kardeş, bir eş ve iki oğul vardı, hepsini ellerimle kara toprağa yatırdım.

Ben de burada ömür tamamlıyorum. Sıramı ve saatimi bekliyorum.

Diyerek tekrar ağlamaya başladı.

İçimiz burkuldu.

-Yine de şükredelim.

-Allah devlete ve millete zeval vermesin.

**

Yörük Ali Efe’nin dağa çıktığı, o ilk günlerdedir.

Çine köylerinden birinde zengin zannettikleri bir eve baskın yaparlar. Bu arada efenin eline gümüş saplı bir baston geçmiştir.

Efe pek beğenir, elinde evirip çevirmektedir.

Evin Kadını,

-Efem o baston şehit düşen kocamın hatırası efem…

Diyerek yalvarsa da,

Efenin dinleyeceğinin, tınlayacağının olmadığı, deli, dolu günleridir.

Kadının sesleri arasında çete Madran Baba Dağına doğru çekilir.

Daha sonraları Yörük Ali Efe, kendisini düşmana karşı çıkmak için davete gelen vatansever subaylar ile görüşerek Kuvayı Milliye güçlerine katılmayı kabul eder.

**

Bahar gelmiştir.

Ortalık deli yeşile boyanır.

Türk halkının ve vatanın kara günleridir.

Aydın ve çevresi Yunan işgali altındadır.

Dalama nahiyesinde Yörük Ali Efe karargâhını kurmuştur. Kendisine katılan gençlere,

Yortuç Deresi derinliklerinde silah ve atış talimi yaptırmaktadır.

Yunana yapılacak Malgaç baskını öncesindedir.

Nahiye merkezine dönüşte havada leylekler uçmakta.

Yanındakilere bir gösteri yapmak ister.

-Leyleğin sol ayağına bakın.

Bir kurşun sesi ile Leylek yuvasına yatar.

**

Cumhuriyet sonrası Yörük Ali Efe İzmir Buca’ya yerleşir.

Efe İzmir Elhamra Sinemasını işletmekte, bir de ticarethanesi vardır.

Bir sabah atlı tramvaydan ineceği esnada,

Rum bir çocuk, telaşla efeye çarpar ve elindeki gümüş saplı bastonu elinden düşer.

Bastonu yakalamak isteyen Yörük Ali Efe de birden tramvay altında kalır.

-O baston Atatürk’ün verdiği altın saplı asa değil miydi?

-Bir kadıncağızdan zorla aldığı gümüş saplı baston mu denilseydi?

-Öyle ya!

-Önce sol ayağı kopar, kurtaralım derken sağ ayağı da tekerlek altında parçalanır.

-Efemizin sonuçta iki ayağı dizinden kesilmiş…

**

Yörük Ali Efe son günlerini Aydın’ın Yenipazar ilçesindeki (şimdi müze yapılarak, naşının da bahçesine gömüldüğü) evinde geçirmiştir.

O ilk yıllarında önemsemediği ayakları kopuk ve kırık ana leylek ile yavruları rüyalarına girer, içini acıtır, üzülür.

Efe, geçmiş olsun ziyaretine gelen iki çocukluk arkadaşı ile sohbet etmektedir.

Çineli kadını aradığını, ama öldüğünü öğrenir.

Evinin hanayında, sırtını duvara vermiş, mavzeri her daim kucağında, kesik ayakları üzerine atılmış bir örtü ile otururken, havada gördüğü uçuşan leyleklerin yarasını ve acısını bir kat daha arttırdığını iki çocukluk arkadaşı misafirine usulca, gözleri nemlenerek anlatır…

Adına türküler yakılmış bir Yörük Ali Efe de olsa, onun da yumuşak bir yüreği vardır…

Dağlara çıkmış, ardından da vatanı kurtaranlar arasında yer almak gururunu yaşamıştır.

Yörük Ali Efe destan yazan kahramanlar arasındadır.

Bu vatan Yörük Ali’ye minnettardır.

**

23 Eylül 1951 de vefat eden Efe’mizi rahmetle anarken Ruhu şad olsun diyoruz...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.